tds_thumb_td_300x0
Bizim Hikaye 67. Bölüm RahDen: Yine mi Hayal Kırıklığı?

Merhabalar… Bu hafta da Bizim Hikaye RahDen açısından pek doyurucu değildi. Zaten neredeyse 57. Bölümden beri RahDen açısından tatmin edici bölümler izleyemiyoruz. Bu da bize birkaç tatlı an dışında bomboş 10 bölüm veriyor. Ve geriye kaldı dizinin bitmesine bir ay… Haliyle sinirler gergin, hayal kırıklığı ise had safhada. Kendimi ilk defa bu kadar RahDen’e karşı hissiz hissediyorum. Evet hala benim için çok değerliler ama önümüzdeki bölümleri merak bile etmiyorum. Bugün sette ne çekildi umursamıyorum. Dizinin final yapıyor olmasına üzülmüyorum. Çünkü benim umudum yok. 3. Sezon olsaydı bile biz bu son 10 bölümde olduğu gibi televizyonun karşısından hayal kırıklığıyla ayrılacaktık. 55. Bölüm yazımda bahsetmiştim “Bu bölüm kaleyle buluşturulamayan gol pozisyonlarıyla doluydu” diye… Son 10 bölümdür böyle hissediyorum, o kadar ki RahDen’i saniyelik gördüğümüz 55. Bölüm bile kendini özletiyor. Hatta arttırıyorum… Belki de RahDen’in hikayesi de “kaleyle buluşturulamayan bir gol pozisyonu” olarak bitecek. Güzel başlayan bir hikaye, güzel devam ediyor ama son düzlükte hooop unutuluyor ve asla sonuca bağlanmadan bitiveriyor. Ne diyebilirim ki? Yazık.

Bu bölümde RahDen yine Elibolların problemleriyle boğuşuyordu. Şaşırdık mı? Hayır. Hatta Deniz cidden Fikri ve Zihni’nin kavgasını bile ayırdı. Genç yaşta çile sahibi oldu zaten. Rahmet ise ablasıyla eniştesinin içi geçmiş evliliklerini kurtarma derdindeydi. Kavuşmak için neler yaptılar ama resmen tam kavuştuk derken devasa bir iletişimsizlik problemiyle her şeyi berbat ettiler. Yani güvenmediğin adamla/kadınla neden evlenip bir de çocuk yapıyorsun? Başrol çifte laf atıyorum ama tabii ki de RahDen’i de boş geçmeyeceğim çünkü bu bölüm saçmalamakta başrol çiftten aşağı kalır yanları yoktu.

Filiz’in Barış’ın onu aldattığından korkması üzerine Deniz’in aklına hemen Barış’ın Neslihan’la birlikte seminerde olduğu otele Rahmet’le birlikte baskın yapmak geliyor. Hayır yani sana neyse görümcenin evlilik hayatından… Neyse, Rahmet de aferin kız diyor ve otele gidiyorlar. Deniz yanında bir şapka bir de eşarp getirmiş kamufle olmaları için ama bunlara gerek bile kalmıyor. (Ki Deniz o cartlak mavi tişörtle kamufle olamazdı…) Rahmet Barış’ın odasını sorarken Deniz dakika bir gol bir Barış’ı Neslihan’la sarmaş dolaş asansöre binerken görüyor. Sanki adamı basmaya gelmemişler gibi Rahmet’in dikkatini dağıtmaya çalışıyor. Herhalde bize bir saniyelik teselli olsun diye hafif yakınlaşmalı bir şekilde Deniz “biz de oda tutup yaramazlık yapalım” falan diyor ama tabii Rahmet hemen Barış’ın odasına çıkıyor. Barış’ı Neslihan kucağında odaya girerken görünce Rahmet aklı başında her insanın yapacağı gibi ablasını aldatan adama sataşmaya gidiyor ama Deniz onu durduruyor. Çünkü Rahmet’in Barış’ı dövmesinden korkuyor. Rahmet’i bir şekilde uzaklaştırıp arabaya bindirmeyi başarıyor Deniz. Barış’a sormasına bile izin vermiyor. Halbuki sorsa kendi gözleriyle görecek Neslihan’ın sarhoş olduğunu ve Barış’ın yardım ettiğini…

Şimdi buraya kadar olayların ne kadar boş olduğunu anlattım. Ama nasıl renklenirdi? Onu da anlatayım. Çok minik dokunuşlar, maksimum beş dakika daha fazla sahne yeterliydi bunun için. (O beş dakikayı da Çiçek ve Ferda’nın yatak keyfinden çalsalardı kimse bir şey kaybetmezdi!) Tamam, RahDen yine Filiz’le Barış’la uğraşsın. Yine zibilyon tane yanlış anlaşılma yaşansın, ona da tamam. Ama şöyle de olabilirdi. RahDen otele giderdi ve yine Deniz’in ne olur ne olmaz belki şeytanlık yaparım diye arabada bulundurduğu şapka ve eşarpla kamufle olurdu. Sora sora Barış’ı bulurlardı ve ona gözükmeden onu takip ederlerdi. Bu sırada bu iki şaşkaloz ajancılık oynarken zaten çok komik ve tatlı sahneler çıkacaktı ortaya. Hiç değilse Barış’ı gözetleyeyim ayağına beraber kahve içselerdi ya… Çünkü sevgili olduktan sonra beraber kahve içmişlikleri bile yok! Yahu beraber hizmetçi kılığına girip “housekeeping” diye bağırsalardı ona bile okeydim ben. Bu sırada muhtemelen şakalaşırlardı, Deniz “Hademelik günlerini özlemişsindir” diye laf sokardı falan. Haydi bunu da yapmak zor geldi diyelim. Yani ne olurdu cidden Barış’ı takip ederken bir gececik otelde kalsalardı? O saçma araba sahneleri çekileceğine böyle bir iki dakikalık bir sahne olabilirdi. Böylece daha fazla vakit geçirince Barış’ı gelir gelmez basmış olmaları fazla göze batmayacaktı ve hem biz mutlu olacaktık hem de bölümün dakikası dolacaktı. Şuraya uğraşsam ben bile iki dakikada RahDenli ajanlı otelli bir fanfiction çıkartırım… Hayır elinde böyle kanları deli akan bir çift var, otel var, ajancılık var neden kullanmıyorsun ben anlamıyorum, anlamayacağım!

Daha zurnanın zırt dediği yere gelmedim bile… O arabadaki kavga neydi öyle? Sonra Deniz arabayı kenara çekti ve kavga devam etti. Etmez olaydı. Yine kavga etmelerine gelmiyorum bile çünkü daha önce biz bu çifti kavga etmeden görmedik diye zibilyon kez yazmıştım ve bundan dert yanmıştım. Şimdi kendimi tekrar etmeyeceğim. Biz resmen Deniz’in Rahmet’e Barış’ın gerçekten Filiz’i aldatmış olabileceğini düşünürken “belki bir açıklaması vardır, belki pişman olur, belki bunalımdadır, belki ailesine geri döner, kurcalama” dediğini gördük! Ben geçen hafta Deniz’in aile olaylarının içine çok girmesiyle ve milletin dertleriyle uğraşmasıyla Deniz Çelik’le Çıkın Çıkın Gelin adlı bir sabah programı bile sunabileceğini söyleyerek dalga geçmiştim. Ama dalga geçerken aklıma Deniz’in kendisinin de bayat bir sabah programının kadın sunucusu gibi konuşacağı gelmemişti! Eskiden olsa “Ya Deniz böyle dedi ama belki bu aldatma konusuyla ilgili aileden bir yarası vardır” diye burada bir sürü analiz yapardım. Artık uğraşmıyorum çünkü bundan da bir şey çıkmayabilir. Daha önce Deniz gak dese ben guk diye analizini yaptım ama sonra ortada bir daha ne gak’ı görebildik ne de guk’u. Keşke bu sır işi fazla uzatılmadan pat diye anlatılsaydı. O zaman Deniz’in karakterinin derinliğine ulaşabilir ve onu daha kolay anlayabilirdik. Oysaki biz Deniz’in hikayesinin tamamlanıp tamamlanmayacağını bile bilmiyoruz attık. Belki de Deniz Çelik’in aslında kim olduğunu asla bilemeyeceğiz, yaptığımız analizler ve kurduğumuz hayal dünyası puf diye havaya uçacak. Bu benim çok ağırıma gidiyor. Dolayısıyla ben artık Deniz’in hikayesi konusunda susuyorum ve önümde ne varsa onu yorumluyorum şu an.

Deniz’in bunları demesinin bir nedeni vardı belki bilmiyorum, bu kısmı belki sindiririm sonrasında. Gerçi karşısında ablasının aldatıldığını düşünen Rahmet’e “olabilir böyle şeyler” diyen Deniz aşırı sinir bozucu. Bu çocuk bu konuda hep hassastı, yeni yeni güvenmeye başlamıştı aşklarına, ilişkilerine. Bir de karşılaştığı görüntüyü haklı olarak hazmedemeyip sinirlenen, hayal kırıklığına uğrayan Rahmet’e bu cümleleri kurmak çok acayipti… Çocuk ağlayacak omuz arıyor. Köstek olacağına destek olsana. Bir kere de birbirlerine cidden kavga etmeden destek olsalar… Rahmet de artık iyice sinirlenmiş “Ben de kendimi boşuna kasmışım, nasıl olsa önemli değil ya ben de o kız benim bu kız benim günümü gün etseymişim” minvalinde bir şey diyor. Ve ben buna kızamıyorum! Benim için çok sinir bozucu bir durum Rahmet’e kızamayıp ve hatta hak verip Deniz’e kızmak… Sonra Deniz ne yapıyor? İşte beni hala sinirlendiren kısım burası. Şehirler arası yolda, ormanlık bir yerde Rahmet’i yanında telefonu bile olmadan gecenin bir vakti tek başına bırakıp arabasını alıp çekip gidiyor! Şaka gibi… Temiz yüzlü çocuğu Türkiye’de gecenin bir vakti öyle bir yolda bırakıp gidiyor aklı bile kalmadan… Hayret edilesi! Rahmet’in içinde bulunduğu ruh haline ben gelmiyorum bile. Öldü mü kaldı mı umurunda olmuyor Deniz’in. Ki gelecek bölüm de umurunda olmayacak, kesinlikle sanki hakkıymış gibi onu Rahmet’e trip atarken göreceğiz. Eğer belki Barış aklanırsa Rahmet Deniz’e “Sen haklıymışsın özür dilerim” bile der! Zaten senaryo bölümlük yazılıyor ya bitse de gitsek havasında… Bir sürü kavga ediliyor, iletişim-aşk-romantik anlar-duygusal dakikalar-herhangi bir ilerleme asla yok ve bu kavgaların sonunda biz barışma sahnesi bile görmüyoruz! Barışma sahnesi görmeyeceksek bunlar neden kavga ediyor? Bu kavgalar neye hizmet ediyor? Bilmiyoruz.

Bu hafta da böyle geçti… Gelecek haftaya dair de umudum yok. Zaten beklemiyorum da artık. RahDen’le ilgili alacağımızı aldık, ceplerimizi doldurduk ve artık çekip gideceğimiz geminin saatini beklerken son dakika biraz sahilde dolaşıyormuşuz gibi hissediyorum. Her halükarda en azından ceplerimiz dolu ve tek dileğim bu dolu olan ceplerimizin kalan bir avuç bölümde boşaltılmaması olur. RahDen gibi salak saçma konularda kavga etmeyeceğiniz aksine birbirinize destek olacağınız, surat asmaktansa güleceğiniz, sevdiklerinizle vakit geçireceğiniz musmutlu bir hafta dilerim. Özetle benim dediğimi yapın ama RahDen’in yaptığını asla yapmayın 🙂 Yersiz uzun yerli diziler bile kavgalar için çok kısa…

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!