tds_thumb_td_300x0
Bizim Hikaye 56. Bölüm RahDen: “Beni Yok Sayarsan Hesapların Tutmaz!”

İzlemesi keyifli ve sürükleyici bir Bizim Hikaye bölümünü geride bıraktık. Geçen hafta olduğu gibi sahnelerin ağır ilerlememesi ve iç sıkmaması güzeldi. RahDen sahneleri ise 40 saniyeden 4.50 dakikaya çıkmış, yine ne kadar da bereketli bir bölüm! Ama yine de diziye Deniz’in babası Tevfik Çelik’in dahil olması bayağı uzun bir zamandır beklediğimiz bir olaydı. En sonunda gerçekleşti. Bakalım Barış’ın babası Servet’i bile bitiren, üvey kızı Derin’e ay canım kızım diye yaklaşan ama öz kızı Deniz’i boşlayan, ilgilenmeyen eski bir aşkzede olan Tevfik Çelik Rahmet’le Deniz ilişkisine nereden dahil olacak, neler yapacak? Hayırlı bir iş yapacağa benzemiyor ama en sonunda Deniz’in olaylı babasıyla tanışmak bizim için önemliydi. Babası Deniz’in sırrına giden bir yol, belki de temellerinden biri. Ayrıca Deniz’in karakterini de çözümlememize yardımcı olacak gibi duruyor. Tabii bu sırada hem RahDen’e hem de Elibollara bela açmaktan geri durmayacaktır.

Bölümün ilk bir saati boyunca sinirle “Rahmet niye Deniz’i aramıyor? Deniz onu merak edip endişelenmiştir!” diye düşünüp durdum. Rahmet ne zaman dışarı çıksa Deniz’in yanına gidecek diye düşündüm ama gitmedi. Deniz’in yokluğu sinir bozucu bir boyuta ulaşmıştı artık. Bilmiyorum bu kitap okurken sıkılan öğrencilerin uydurduğu bir yalan mı ama Yaşar Kemal Ortadirek’in pamuk toplamaya giderken yolda yaşanan sahnelerini yazarken (ki kitabın %75’i) bilerek sıkıcı bir dil kullanmış ve uzun uzun detaylıca anlatmış. Bunun amacı ise okuyucuya karakterlerin gittikleri yolun sıkıcılığını ve ne kadar uzun olduğunu onlara hafakanlar bastırarak anlatabilmekmiş. Ki ben okurken gerçekten hafakanlar basmıştı… Aynı hafakanları Deniz’in yokluğu sırasında da hissettim. Üç bölümdür azıcık olan sahnelerimizi de izleyiciye Rahmet’in aslında Deniz’i ne kadar boşladığını göstermek için yazıldığını düşünmek istiyorum çünkü daha bahsi bile açılmadan izleyici olarak Rahmet’in Deniz’i boşladığını düşündüm. Nitekim bu duruma Deniz de sessiz kalmadı. Rahmet’e tepkisini onunla aynı şekilde koydu: Onu yok sayarak. Onun telefonlarına çıkmayınca Rahmet’in kapısına kadar geleceğini biliyordu. Rahmet işlerini hallettikten sonra Deniz’in kapısına geldi ama işte sorun da tam buradaydı. Deniz’in Rahmet’e karşı soğuk tavrı hak edilmişti. Rahmet’in hayatında bir sürü şey olup bitti, kardeşi bebek kaçırdı, akıl hastanesine kaldırıldı. Bütün bunlar olup bitti sonra Rahmet okula işlerini toparlamaya gitti. En sonunda Deniz’i aramaya karar verdi. Bu işte bir yanlışlık yok mu? Bu kız sen sorunu çözeceksin diye seni beklemiş, acıkmışsındır diye kavgalı olmanıza rağmen sana yemek getirmiş, onu terslemene rağmen hiçbir karşılık beklemeden senin ailenin kahveye müşteri toplamasına yardım etmiş, sen ortaya çıkmayıp ona haber vermeyince ayağına kadar gelmiş, sabaha kadar Hikmet’ten gelecek haberi senin yanında sana destek olarak beklemiş, senin kardeşlerine bakmayı teklif etmiş… Yani Rahmet’in zor anlarında hep yanında olmuş. Şimdi bu kız Hikmet’in bulunduğunu öğrenmeyi, Rahmet’in de iyi olduğunu duymayı hak etmiyor mu? Soru yüzünden onu boşlayan Rahmet’e tepkisini koymuştu zaten, ne kadar kırıldığını belli etmişti. Ama sonra Rahmet’in yumuşamasıyla birlikte çok da uzatmadan onu affetti. Kendini ifade ettikten sonra anlayışla karşıladı. Ama bu son olay bardağı taşıran son damla oldu. Zaten Deniz derdinin ne olduğunu açıkça söyledi Rahmet’e: “Aramadın diye değil, iyi olup olmadığını haber verecek kadar değer vermediğin için kızgınım sana!” Rahmet’in ona onun Rahmet’e değer verdiği kadar değer vermediğini düşünüyor! Sanki işler bu noktada tersine dönmüş gibi. Rahmet’in uykusunu kaçıran iki şeyden biri Deniz zaten, ki bu uyku kaçmalarını biz iyi biliyoruz; kabuslardan ağlayarak uyanmalar falan… Rahmet’in Deniz’e ne kadar aşık olduğunu biz biliyoruz ama Rahmet bunu Deniz’e ne kadar ifade ediyor? Aşkı bir yana koyalım, değer vermek de çok ayrı bir kavram. Deniz Rahmet’in ona haber vermemesini ona yeteri kadar değer vermemesine yormuş. Rahmet’in haber vermeme sebebi ise muhtemelen Deniz’in onu merak etmeyeceğini düşünmesinden… Dönüp dolaşıp Rahmet’in kendinin farkında olmayışına geliyormuşuz gibi hissediyorum bazen. Oysaki Deniz ona onu merak edecek kadar çok değer veriyor. Eğer zamanında Deniz’i arasaydı, Deniz böyle böyle oldu Hikmet’i hastaneye yatırdık deseydi, Deniz koşa koşa o hastaneye Rahmet’e destek olmaya giderdi zaten; benim bundan yana bir şüphem yok. Ama Rahmet iş işten geçtikten sonra Deniz’i aradı, sadece özet geçmek için… Onu boşlamasının sebebi olarak ailevi problemleri mazeret olarak gösterdi ama bütün bunlar olurken Deniz’den destek almayı, onun yardımını istemeyi bir kez bile düşünmedi. Bazen karşımızdakinden yardım istemenin ona değer verdiğimizi, onu önemsediğimizi göstermenin bir yöntemi olduğunu unutuyoruz. Bu zayıflık gibi geliyor veya karşımızdaki kişinin canını boşuna sıkıyormuşuz gibi ama eğer karşımızdaki kişi bize bizim ona verdiğimiz gibi değer veriyorsa seve seve yardım edecek ve hatta yardım istendiği için bundan mutluluk duyacaktır. Çünkü yardım isteyecek kadar o kişiye güveniyorsundur. Ama bu durumda Rahmet ne yaptı? Olan biteni ihtiyacı olduğu için değil Deniz’e mazeret olsun diye öylesine anlattı. Deniz de ona ihtiyacı olmadığını sezdiği için umursamazca cevap verdi Rahmet’e. Rahmet içinde bulunduğu zorlukların arasında Deniz’i yok saydı. Kardeşi bebek kaçırmışken Deniz’le beraber sinemaya gitsin demiyorum tabii ki ama hiç değilse Deniz’in onun yanında olmasına izin verebilirdi. Rahmet artık yalnız olmadığının ve her şeyi yalnız yapmak zorunda olmadığının farkına henüz varamadı. Onu da merak edip seven ailesinden bağımsız biri var ve Rahmet’in o birine karşı bir sorumluluğu var. Rahmet’in bu yolu artık yalnız yürümediğinin, yanındakinin elinden tutup destek alması gereken zamanların olabileceğinin en büyük göstergesi ise Ali Hoca’nın verdiği sorunun çözümüne ulaştığı andı. Rahmet’in bu soruyu Deniz sayesinde çözeceğini tahmin ediyordum ama nasıl olacağını kestiremiyordum. Her ne kadar Deniz “‘Ben senin denkleminin artık sayısıyım. Beni yok sayarsan hesapların tutmaz.’ dedim Rahmet sana. İşte aşk böyle bir şey!” deyip resti çekip gittikten sonra Rahmet’in “laaann” diye sorunun cevabını bulduğuma sevinmesi öküzce olsa da sembolik detaylar önemliydi. Rahmet bu soruyu Deniz’in yardımını alarak, onunla birlikte çözdü. Yalnız başına göremediği sorunun çözümü Deniz sayesinde aydınlandı. Belki de bütün soruların cevabı böyledir? Belki de bütün soruları çözmek için hayatımıza aldığımız, aşığım dediğimiz kişiyi yok saymamak, onun elinden tutmak ve ne kadar zorlu da olsa yolu beraber yürüyüp beraber savaşmak gerekiyordur, öyle değil mi Rahmet Bey? Deniz beyi savaş meydanında dövüşürken evde oturup çorap örecek bir kadın değil. Gerekirse Rahmet’i ittirip kendi savaşır.

Öte yandan Deniz’in bu sinirinin yalnızca Rahmet’e olduğunu da düşünmüyorum. Bu bölüm Deniz’in sürekli yurtdışında olan babasını ilk defa evde gördük. Dolayısıyla kendini evden dışarı atan Deniz’in sinirli halleri yalnızca Rahmet için değildi. Evde babasıyla da problem yaşadığı belliydi. Elle tutulur bir kavga yaşanmadıysa bile bazen bazı insanların sadece varlığı bile bizi negatif şekilde etkileyebilir. Tek bir bakışındaki küçümsemeyi görür üzülürsün, ince sırıtışındaki soğukluğu görür sinir olursun gibi. Rahatsızlık duyarsın, tahammül etmek istemezsin ve kaçmak istersin. Deniz babası yüzünden gerilirken bir de Rahmet’i merak etti, onun için endişelendi ve ona ihtiyaç duyarken onun yanında olmamasına sinirlendi. Ancak ikinci kavgalarında işin boyutu biraz daha değişti. Rahmet soruyu Deniz sayesinde çözüp mutluluğunu onunla da paylaşmak istedi. Çünkü soruyu aslında Deniz’in yardımıyla çözmüş olmak çok hoşuna gitti. Koştura koştura ilk ona haber vermek istedi, bir başkasına değil. Ama bu sefer de Rahmet’i yok sayan Deniz’di. O an sanki Rahmet’e bakışlarıyla “yaa nasıl oluyormuş görmezden gelmek?” diyordu. Rahmet ise zamanında Deniz nasıl onun hademe kimliğini kullandıysa bu sefer o da asistan kimliğini kullanıp onunla konuşmayı başardı. Gerçi Deniz Çelik’ten bahsediyoruz, istemediği bir şeyi ona kimse yaptıramaz. Amfiye girer girmez Rahmet Deniz’e sımsıkı, sıcacık sarıldı ama bu sefer Deniz’den karşılık bulamadı. Belki direkt “Soruyu çözdüm!” demeseydi daha sonrasında karşılık bulabilirdi ama Deniz Rahmet’in onu yok saymasına sebep olan soruyu bir kez daha duyunca haklı olarak tekrar delirdi ve gitmeye davrandı. Ama ondan sonra Rahmet Deniz’e çok güzel şeyler söyleyip aslında konuşmaya başarılı bir giriş de yaptı. “Ben buyum” dedi Deniz’e, kendini anlattı… “Sayılarla alakalı bir meydan okuma olduğu zaman deliriyorum. Ailemle alakalı bir problem olduğu zaman dünyada hiçbir şey umurumda olmuyor, sadece onlarla ilgileniyorum doğru. Ama bunların hiçbiri benim sana aşık olduğum gerçeğini değiştirmiyor, Deniz.” Ailem, sayılar ve sen deyip kendi karakterinin ve hayatının kısa bir özetini geçmiş oldu. Ama sorun Deniz’in de dediği gibi bunların arasında bir denge kuramamasıydı. Aynısını daha önce de yaptı. Ailem için çalışmalıyım deyip matematiği boşladı, üniversite sınavına girmedi. Bu konuda yine Rahmet’i itekleyen de Deniz’di. Ailesi konusunda zaten Deniz ona kaç kez yardım etti. Deniz bunları yok sayıyor veya önemsemiyor değil. Rahmet, asistan olduktan sonra Deniz’le tekrar barıştı, bu sefer de işini boşlayıp Ali Hoca’dan azar yedi. Sonra Ali Hoca ona bir soruyla meydan okuyunca bütün hayatını unuttu, eve bile gitmeden soruyu çözmeye çalıştı. Oysaki bunların hiçbiri birbirine engel teşkil etmiyor. Sabah alarm kurarsa işine geç kalmaz, Deniz de onunla beraber okula gelir ve o da belki sabah derslerine girerek bir şeyler öğrenmiş olur. Soruyu okul saatlerinde çözer, akşam eve gider ailesiyle yemek yer, sonrasında da aşk yuvalarında Deniz’le buluşur. Bu bölümdeki gibi ekstrem bir durum olduğu zaman ise Deniz’in yardım eli hep orada. Ama Deniz onu aradığında Rahmet yok. Deniz’in sinirlendiği de buydu. Rahmet ona mazeret olarak yine kardeşinin delirmesini sununca Deniz yine dellendi. Deniz daha önce demişti Rahmet’e “Git kendine başka yerde acı şapşal” diye, kız bu acındırma durumundan nefret ediyor çünkü Rahmet’in ekonomik koşulları ne olursa olsun acınacak durumda olduğunu düşünmüyor. Sevgi dolu bir ailesi var, iyi kötü. Zaten kendisi matematik dehası, daha ne olsun? Bir de üstüne üstlük Deniz Çelik gibi bir sevgilisi var yahu! Rahmet Elibol, sen bu ülkedeki erkeklerin rol modelisin; hiç Youtube’da videoların altındaki yorumları okudun mu?

Yine de her şeye rağmen konuya çok güzel girdi. Deniz’in saçlarını okşayarak annen sana bu güzelliği bırakmış deyip laf arasında güzelliğine iltifat etti ama anne lafı geçince Deniz daha da çok delirdi. Zaten Rahmet’e sinirliydi, üstüne Rahmet “Ya bak benim de annem öldü ama arkasında bana deli bir kardeş bıraktı, senin annense sana güzellik bırakmış!” diye kendine acıyıp Deniz’in acısını küçümseyince olanlar oldu! Annesi konusunda ise ne kadar hassas olduğu, hala nedenini bilemesek de, malum. Rahmet azarı yedi ama o azar yerken biz de laf arasında Deniz’in annesinin aslında ölmediğini öğrendik. Allah aşkına bu Derin’in Deniz’in hayatıyla ilgili doğru bildiği bir şey var mı? Bir şeyler yumurtluyor, sonra yumurtladıkları yalan çıkıyor. Şimdi burada Deniz’in annesiyle ilgili teori üretmek istemiyorum çünkü genelde tutmuyor. Ama annesinin ölmemiş olması ve Deniz’in annesi ölsün diye her gün dua ediyor oluşu, annesinden bahsederken duyduğu acı ve öfke annesinin onu ve babasını Rahmet’in önceden onun yüzüne çarptığı gibi terk ettiği gerçeğine işaret ediyor olabilir. Nasıl bir anne çocuğunu bırakıp gider? Hem de ona terk edildikten sonra kalbini, sevmeyi unutan bir babayı bırakarak? Deniz Rahmet’e “Annemin bana ne bıraktığını gerçekten bilseydin deli kardeşine şükrederdin!” derken belki sadece sevgisiz, ilgisiz babasından bahsetmiyor olabilir ama hiç değilse sadece bu kadarından bile annesinin Deniz’in hayatında nasıl bir enkaz bıraktığını anlayabiliriz.

Deniz Rahmet’i annesinden bir daha bahsetmemesi konusunda sertçe uyarıyor ama satır aralarına bakarsak ailesiyle problemlerinin konusunu açan zaten Deniz’in kendisi! Bende aile trajedisinin bin bir katı var, ailesiyle sorunu olan bir tek sen misin diyor mesela, bundan sonra Rahmet’in o konuyu açacağı belli. Rahmet annesi üzerinden güzelliğine iltifat edince hemen parlayıp, acayip bir tepki veriyor. Bu tepkinin üzerine Rahmet tabii ki de sen de annenden bahset diyor Deniz’e. Deniz Rahmet’e onunla bir şeyleri paylaşmadığı için, arayıp haber vermediği için, onu yok saydığı için kızıp sinirleniyor ama bir anlamda aynısını Rahmet’e de yapıyor. Konuyu açıp öylece bırakıyor mesela. Bu Rahmet için de çok zor bir şey. Zaten Deniz’in bir gün gideceğini bile bile onunla birlikte olmaya devam ediyor, zaten her an gidebilir korkusuyla yaşıyor. Dolayısıyla Deniz’in gizledikleri onu da daha da yaralayıp korkutuyor. İnsan en derin acılarından en yakınına, aşık olduğum, sevdiğim adam dediği kişiye bahsetmez de kime bahseder ki? Deniz’in konuyu açıp açıp sonra da tepki vererek kapatması bana bir yardım çığlığı gibi geliyor aslında. Konuşmak, içini dökmek istiyor ama yapamıyor. Onu engelleyen bir şeyler var. Deniz ailesiyle ilgili ne saklıyorsa bunun ucu bir şekilde Rahmet’e dokunacak çünkü büyük ihtimalle bir gün gitmek zorunda olması da ailesiyle alakalı. Belki de “İnsan sevdiğinin üzülmesine dayanamaz ki…” diyen Deniz’in sırrını Rahmet’le paylaşmama sebebi Rahmet’i kırmak ve üzmek istememesindendir. Ama bir yandan da Rahmet’le paylaşmaya ihtiyacı da var. Belki de bu bölüm ona olan sinirinin sebeplerinden biri Rahmet’e ihtiyaç duyduğu bir anda ona ulaşamamasıydı. Veya Rahmet’in en karanlık anlarından birinde Deniz’in yardım elini tutmaması… Böyle şeyler genelde karşılıklıdır. Eğer karşımızdaki kişi bizim desteğimize ihtiyaç duyuyor ve bunu belirtebiliyorsa, bizim için de daha sonrasında o kişinin desteğine başvurmamız daha kolay olur. Bu da ilişkinin yakınlığını ve iki tarafın birbirine duyduğu güveni gösterir.

Bu bölüm Rahmet’le Deniz üzerine konuşmaları gereken konular üzerinden tartıştılar. Her ne kadar sahnelerimiz az olsa da aralarını doldurduğumuzda ilişkilerine dair önemli detaylar çıkıyordu. Deniz’in Rahmet onu merakta bıraktı diye delirmesi ilk başta abartılı geldi ama sonrasında Deniz’in Rahmet’e olan yaklaşımı düşünüldüğünde çok da şaşırtmadı. Biz Rahmet’i kaç kere Deniz’in yanına gelirken gördük? Bir elin parmaklarıyla sayılıdır herhalde. Peki Deniz kaç kez Rahmet’in yanına geldi? Çok kez. Rahmet için okula gelmesi zaten başlı başına bir olay. Okuldan çıkmak için Rahmet’i beklemesi, Rahmet’le beraber cenazeye gitmesi, oradan Rahmet’le beraber kendi evlerine geçmek istemesi, Rahmet evinde kalınca onunla beraber kalması, Rahmet’i merak edip ailesinin evine kadar gitmesi, geceyi Rahmet’le beraber geçirmesi… Araları bozuk olduğu zamanlarda bile hep Deniz’i Rahmet’in yanına giderken gördük. Bundan daha açık bir şekilde Deniz’in Rahmet’in varlığına ihtiyaç duyduğu gösterilebilir miydi? Bunu Deniz’in kendisinin dile getirmesine gerek yok, zaten davranışları kendini ele veriyor. Deniz’in çevresi Rahmet’ten daha kalabalık olabilir ama ondan daha fazla yalnızlık duyduğu kesin. O Rahmet’e bu denli bağlanmışken Rahmet’in aynı bağlılığı ona karşı göstermemesi Deniz’de de “Benim kadar değer vermiyor” düşüncesi yaratıyor. Geçenlerde iki arkadaş arasında bir konuşmaya şahit oldum, bu iki arkadaşın yaşları biraz küçüktü ama bu sayede duygularını filtresiz ifade edebiliyorlar. Arkadaşlardan biri çok sinirliydi ama diğeri sakin sakin ona şöyle diyordu: “Sen beni hiç dinlemiyorsun, ben sana yardım etmeye çalışıyorum. Neden sana yardım etmeme izin vermiyorsun? Sen bana benim sana verdiğim kadar değer vermiyorsun!” Bu bölümdeki Deniz’in dillendirdiği ve dillendiremediği serzenişleri aklıma bu anı getirdi. Deniz Rahmet’in arkasında değil, yanında olmak istiyor; her ne olursa olsun. Kısacık tartışmalarından bile aşk dolu yorumlar çıkarabildiğim çiftimizin bu haftaki yolculuğunu burada yorumlamayı kesiyor ve her zaman olduğu gibi haftaya daha uzun ve nitelikli sahnelerle görüşme dileğiyle yazıyı noktalıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!