tds_thumb_td_300x0
Bir Zamanlar Çukurova 11.Bölüm: Mert Dayanır Namert Kaçar

Ne güzel bir sözdür değil mi “Mert dayanır, namert kaçar” hangi dönemde olursa olsun nasıl da güzel özetler. Mert gemisini kurtarmaya çabalayandır. Namert ise çıkarı bittiğinde o gemiyi kendi elleriyle yakabşlecek olandır. Mert, amacı ne olursa olsun diğer insanlara acı çektirmekten kaçınır. Namert amaçları uğruna insanları kullanır, manipüle eder.
Bu iki zıtlığı Fekeli’nin yorumuyla işledikleri bir bölümdü.

Geçtiğimiz bölümü Hünkar ve Yılmaz’ın vurulması ile bitirmiştik. Demir’in Hünkar’ı hastaneye getirişini yeni tema müziği eşliğinde izledik. O kısacık andaki çekim açılarını gerçekten çok beğendim. Hünkae hastanede ama Yılmaz ne durumda derken yer delik deşik bir vaziyette yatarken gördük.

O sırada Züleyha odada kilitli bir şekilde çıldırmanın eşiğinde. Züleyha’yı durdurmanın tek yolu olarak da bir evladı annesinin kucağından alıp, daha birkaç gün önce ben senin borçlarını ödeyemem konağını bana sat borcunu öde diye tehdit ettiği Şermin’e emanet etmesi gerçekten taktire şayan (!) bir davranıştı. İşi düşünce biz bir aileyiz nutukları da cabası.

“Tabi siz sayko babişkosu tarafından biricik Şermin teyzesine emanet edilen çocuklara her bakımdan yetersiz gördüğünüz bir kadının bakıcılık etmesine şiddetle karşısınız ama.”

Sonrasında Yılmaz’ı Fekeli’nin evinde görmek içime bir soğuk su setpti gerçekten. Her bölüm süzgeçe döne döne bir hal olan Yılmaz’ı ayakta görebilmek ne büyük bir mutluluk. Yılmaz’ın ne kadar merhametli biri olduğunu biliyoruz. Fekeli’ye Demir’i vurmamasının sebebinin oğlunun yetim kalmaması diye olduğunu açıklasj. Keşke karşındakin de senin merhametinin birazını taşıyabilseydi.

“Yüreğin bir mert olanı var, bir de namert olanı” ne güzel de özetlesdi Fekeli baba. Arkasını dönmüş giden bir insana silah çeken biri için mertlikten söz edilemez.

Yılmaz nasıl olurda Züleyha’nın kendine tuzak kurduğuna inanabilir? Yahu Demir’in zorla evlendiğini biliyorsun yani nasıl olur da Züleyha bana tuzak kurdu diyebilirsin. Fekeli’nin de dediği gibi Züleyha’yı kurtaramamanın acısını birinden çıkarmak istiyor. Bir an önce bu kestirip atan halinden kurtulması şart. Mantığını devreye sokup, intikamını uhuletle ve suhuletle almalı. İşte o noktada da Fekeli Baba devreye giriyor. Olaylara farklı açılardan bakması ve düşünceleri ile Yılmaz’ı sakinleştiriyor ve ona destek oluyor.

“Çocuğuna baba olmayı bile göze aldım ben”

Güzel seviyorsun Yılmaz, çok güzel seviyorsun. Ama biraz fazla saftirik seviyorsun. Peşin hüküm veriyorsun. Kalbi Züleyha diye öyle güçlü atıyor ki mantığının sesini bile duymaz oldu.

Fekeli’nin Hünkar’ı hastanede görmeye gittiği sahne bu bölümdeki favori sahnemdi. Hep aralarında nir geçmiş olduğu alttan alta hissettiriliyordu. Bu sahne ile onaylanmış oldu. Fekeli’nin Yılmaz’ı bu derece anlamasının bu derece sahip çıkmasının altında aslında kendisinin de aynı şeyleri yaşamış olması var gibi. Sevmiş ama her ne olduysa kavuşamamış. Adnan Yaman’da tıpkı şimdi Demir’in Züleyha ve Yılmaz’a yaptığını zamanında Fekeli ve Hünkar’a yapmış olabilir. Fakat ne oldu Fekeli gibi bir insan nasıl oldu da adam öldürecek duruma geldi. Sanki Fekeli bu konuda suçsuz çıkacakmış gibi hissediyorum.

Hayaller Yılmaz-Züleyha yüzleşmesi, hayatlar Yılmaz-Cengaver yüzleşmesi. Bölümde en az bir kere gerçekleştirilmesi zorunlu eylemlerden biri, Yılmaz’a silah çekilmesi.

Kendisine tutulan silahı alıp kafasına dayaması nasıl bir kral hareketti öyle. Haklı olduğunu belli edercesine dik duruşu ve gerçekleri çatır çatır anlatmasıyla Cengoyu şoke etti. Cengo ilse güvendiğim dağlara karlar mı yağdı dercesine soluğu hemen Demir’in yanında aldı.

Ben Demir ve Cengo yüzleşmesini daha farklı hayal etmiştim. Cengaver’in hesap sorması ve Demir’in yaptıklarını kabul edip ağlamaya başlaması fazlasıyla nedensiz geldi. Ve evet yaptım ama sor bir neden yaptım, sevdiğimden yaptım demesi yok mu… Ya siz hayatınız boyunca hiç sevmediniz yanda biz sevgiyi farklı öğrendik. Evliliğe zorlayayım, ilişkiye zorlayayım, tokat atayım, odaya kapatayım, tehdit edeyim, türlü türlü psikolojik baskılara maruz bırakayım. Ama seviyorum abi ya, çok seviyorum. 😒 İnsan yanındaki kişinin mutsuzluğu üzerine nasıl mutluluk kurabilir? Seven insan sevdiği  uzakta bile oksa yeter ki mutlu olsun der. Mutsuzluğa mahkum etmez. Demir’inki aşk değil, sahip olma hakim olma hırsı. Vurdun, yaktın, yıktın. Ve birbirini seven iki insanın hayatını rayından çıkardın. Bu saplantı gözyaşı ve aşk adını kullanarak aklanamaz. Her gün, her hafta kadına şiddet, kadın cinayetleri haberleri okuduğumuz şu günlerde kurgu da olsa bari burada dur diyelim, izin vermeyelim.

Gülten’in hikayede bu kadar yer kaplamasından rahatsız olan bir tek ben miyim merak ediyorum. Tamam Yılmaz’ı seviyor ama hikayenin tam orta noktasında yer alması akışı yavaşlatmak dışında bir işe yaramıyor. Yılmaz’ın ata biniş sahnesiyle beklentiyi yükseltip, o sahneyi Gülten ile harcamak çok mantıklı bir hamle sayılmaz. Kendisinin söylediği yalanlardan burdan Adana’ya yol olur.  Tüm bölüm boyunca kendisine edilen işkence ve zulümleri izledik. Lütfen artık kendisine akla mantığa sığan bir yol çizin.

“Yüreğime hançer düşer gül sandım yar yar gül sandım”

BZÇ’de çalan tüm şarkılar güzel zaten. Ama bir tanesi var ki ciğerimizi parça pinçik eden. Onu bu bölüm Uğur Güneş ve Kerem Alışık’ın sesinden duymak çok güzeldi. Bu ikilinin dinamiğini ve kimyasına bayılıyorum zaten. Hep söylesinler hep dinleyelim 🙏

Gelelim bu bölümde en sevdiğim sahneye. Geçen hafta Yılmaz’ın çarptığı çoban çocuk Mıstık vardı, hatta Yılmaz hastaneye götürüp sabaha kadar başında beklemişti. Tabi bu işi kendi lehine çevirmek isteyen Gaffur Mıstık’ın babası Hasan ile bir olarak,huğdaki işçileri Yılmaz’a karşı doldurmuş yalan yanloş şeyler söylemişti. Bu bölüm de gerçekler ortaya çıktı ve Mıstık olayın aslını herkesin içinde anlatarak Yılmaz’ı aklamış oldu. İşçilerin hep bir ağızdan Hasan’a gösterdiği tepki çok güzeldi. İşte kötüleri böyle böyle yeneceğiz 😌

“Beni ağa bilen varsa peşimden gelsin”

Yılmaz  ise o noktadan itibaren savaş baltalarını iyice bileyerek gelmek isteyen gelsin benimle çalışsın teklifini sundu. Yamanların zulmünden bıkan işçiler bir bir Yılmaz’ın peşinden gitmeye başladı. İşte benim görmek istediğim Yılmaz bu, adı gibi yılmayan dimdik duran iyilerin dostu kötülerin düşmanı Yılmaz 😎

Her bölümün olmazsa olmazlarından biri de Züleyha’nın başarısız kaçma girişimleri. Ama bu kez kasadaki tüm parayı, mücevherleri de alıp yola koyuldu tabi. Olayın saçma kısmı ise Züleyha’nın İstanbul’a gitmek istemesi. Günlerdir odada hapis kalmış durumdasın, kaçtığında ilk gideceğin yer Yılmaz’ın yanı olmalıydı. Tamam kavuşturmamaya niyetlisiniz ama bari mantıklı nedeni olsun.

Kötüler daima kazanmalı mottosuyla Züleyha’nın önünü kesen -kestiren demeliydim- Demir’i gördük. İşin çok daha garip yanı ise bunu yaparken devletin polisini kullanması. Polislerin işi gücü yok Demir’e mi hizmet ediyor yani? Madem Yılmaz’ı seviyorsun; git öyleyse demesinin altında tabiki gaddarca bir plan yatıyordu. Gidebilirsin ama Adnan benimle kalır tehdidini savurması beni gram şaşırtmadı. Tabi bu noktada çaresiz kalan Züleyha yanına almış olduğu silaha sarıldı. Silahı Demir yerine kendi kafasına tutması aslında ne kadar çaresiz ne kadar zor durumda olduğunun bir ispatı gibiydi. Demir’in çek hadi tetiği demesindeki rahatlıktan silahın boş olduğu sonucunu çıkarmak hiç de zor değil. Silahı görünce paniklemedi bile.

Bu bölümü çokça eleştirdim. Şaşırtan anlar da oldu mesela Yılmaz’ın vurulmamış olması, Demir’in yalanlarının ortaya çıkması gibi. Ben Züleyha’nın İstanbul’a gitme sebebinin abisi olduğunu düşünüyorum. En son sahnesinde Oranj Veli yine kumar işine girişiyordu. Yine borç yapmış ve Züleyha’yı tehdit etmiş olabilir. Ondan dolayı tüm para ve mücevherleri alıp da gitti. Çünkü Züleyha kaçacak olsa o konaktan bir bez parçası bile almak istemez,bir tek oğlu olsa yeter.

Bu bölüm özellikle dizinin styling ekibine tebriklerimi sunmak istiyorum. Her karakterin o nostaljik ruhunu çok iyi yansıtıyorlar zaten ama bu hafta özellikle Yılmaz’ın stili göz alıcıydı.

Güçlü ve karizmatik duruşuyla bu bölüm gönlümü çok ayrı bir şekilde çaldı. Dizinin kostum tasarımcısı Aynur Torun’a ve ekibine tebriklerimi yollayarak bu haftaki yazımı noktalıyorum.

Haftaya görüşmek üzere 😇

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!