tds_thumb_td_300x0
Bir Benedict Cumberbatch Efsanesi: Patrick Melrose

Hayatımın, Benedict Cumberbatch hakkında “ben bu adama kesinlikle aşığım” diye düşündüğüm döneminde belki de yapmam gereken en doğru şeylerden birini yaptım ve Patrick Melrose’u izlemeye karar verdim. 6 Ağustos akşamı başladığım, her bölümü birer saatten oluşan beş bölümlük mini diziyi, 7 Ağustos sabahı, bölümleri peşpeşe izlemem sebebiyle bitirmiş ve bu yazının başına oturmuş bulunuyorum. Bu durumu diziyi ara vermeden izleyip yoğun duygularla kuşatılmama da bağlayabiliriz ama elbette ki ana sebebin dizinin ne kadar başarılı olduğu gayet açık olacaktır.

Uyarı: Bu yazı spoiler içerir.

Nereden başlayacağımı bilemesem de, ilk olarak dizinin renklerin kullanımı ve görsellik açısından bir şaheser olduğunu söyleyebilirim. Ortada 10/10 bir yönetmenlik var. Her birine hayran kaldığımız bu anların yanında, başta kuşkusuz Cumberbatch ve karakteri yansıtmak konusundaki inanılmaz yeteneği göz önünde alındığında Hugo Weaving’in oyunculukları olunca, izlediğimiz şey yalnızca bir dizi olmaktan çıkıp, etkileyici bir hikayeye dönüşüyor.

Konusunu bilmeyenler için; son derece travmatik ve sorunlu bir çocukluk geçiren Patrick Melrose’un alkol, uyuşturucu bağımlılığının yanında, sosyeteden olan ailesiyle olan geçmişi, gaddarlıkta sınır tanımayan korkunç babası ve en az ona duyduğunuz kadar kin/nefret duyabileceğiniz annesinin sınırlı hikayeleri. Uzunca bir süre bunlarla güç bir savaş yaşayan Patrick’in yaşadıkları ve dönüşüm çabası diye de ekleyebiliriz.

Dizi, konusu ve uyarlama olduğu/dayandığı kitap gereği birden fazla tarihte geçiyor. Sık sık, hepsi birbirinden gerilimli veya uygun kelime her ne ise, flashback sahneleri veriyor ve her biri olaya yani Patrick’e ve her şeyin merkezi olan zihnine bir şekilde bağlanıyor. Benedict Cumberbatch’i izlerken defalarca hayran olmaktan, ya da buna takdir etmek de diyebiliriz, kendimi alamadım. Kriz anlarındaki başarısı saatlerce ayakta alkışlanmaya layık. Ayrıca üzüldüğü veya öfkeli olduğu anlardaki mimikleri de ödülleri hak ediyor.

Dizide, tamamen kişisel hislerinize bağlı olarak bir şeyleri değiştirmek istediğiniz anlar olabilir ama genel olarak gerçekten izlemesi mutlu eden bir iş olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca Sherlock bağımlısı olup yeni sezonu için sabah akşam dil döken kişilerden biriyseniz, Benedict Cumberbatch’i bu kadar çok ve yoğun görmek sizi kesinlikle sevindirecek, iyi gelecektir.

Dizide üstüne düşünülebilecek çok karakter olmasının güzelliği bir yana, Patrick ve ikilemleri bile seyirciye yeterince geniş bir alan sunuyor bu konuda.

Final bölümünün sonlarına yaklaşıp da hala istediğim bitişi göremeyince biraz endişelendiğimi itiraf etmeliyim. Ama bitince aslında bana beklediğimi verdiğini idrak ettim. Üstelik masalsı bir şekilde değil, dizinin tamamına da hakim olan oldukça gerçekçi bir vaziyette. 

Hem dizinin yapımcılarından biri hem de rolünü çok heyecanlı, severek oynamış başarılı bir aktör olan Benedict Cumberbatch’e ve kalan tüm ekibe sonsuz teşekkürler. Dönüp tekrar izlenecek, muazzam bir iş olmuş Patrick Melrose. Ayrıca, Patrick, Mary ve çocukların mümkünse mutlu, sağlıklı akıbetini görebileceğimiz bir ikinci sezon ihtimali konuşuluyor. Umuyorum ki bu gerçekleşir ve beni dünyanın en mutlu insanlarından biri yapar.

 

Sevgilerle..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!