tds_thumb_td_300x0
Burçin Terzioğlu’ndan The Protector Tüyosu!
En son Poyraz Karayel dizisinde ekranlarda gördüğümüz Burçin Terzioğlu, All dergisinin Eylül sayısının kapak modeli oldu.
All Magazine Dergi Çekimi

Netflix Türkiye’nin ilk projesi olan “The Protector” dizisinin kadrosuna katılan Terzioğlu, All dergisine samimi ve sıcak bir röportaj verdi. Bir buçuk sene sonra yeni projesiyle beklenen Burçin Terzioğlu, canlandıracağı “Rüya” karakteri hakkında bir kaç tüyo verdi. Rüya karakterinden ziyade, röportajında beni etkileyen ve sizleri de eminim etkileyecek olan kısımları buraya aktarmak istiyorum.

All Magazine Dergi Çekimi
İnsanlık ilişkilerinden başlayan röportaj, çoğumuzun merak ettiği sorularla devam etti. Duruşuyla, yaptığı işlerle, bizimle paylaştığı şeylerle, çıkarsız ve sorgusuz sevgiyi öğreten güzel oyuncu, bir kez daha verdiği cevapla, kendine hayran bıraktırdı, beraber cevabı okuyalım ;
Hepimizin içinde küçüklükten beri hayalperestlik vardır. Hayalperest olduğunu açıklayan güzel oyuncu, mutsuz veya mutlu şeyleri hayalperestliğe sığdıran Burçin, sınırsız ve sonsuz olduğunu da açıklıyor.
Verdiği cevabı beraber okuyalım;
Oyunculuğun onun için delice bir özgürlük olduğu açıklayan güzel oyuncu bilmediği hayatları oyunculukla keşfettiğini söylüyor. Verdiği cevabın tamamını okuyalım;
Poyraz Karayel dizisi biteli bir buçuk sene oldu, bu süreçte güzel oyuncu yorgunluğunu atmak için uzun bir tatil yapmış. Aynı süreçte, bir çok teklif gitmiş ona ama dikkatini çeken Netflix’in ilk Türk projesi olan The Protector dizisine katılmaya karar vermiş. Dizide Rüya karakterini canlandıracak. Şimdiye kadar oynadığı karakterler arasında Rüya’nın çok değişik bir karakter olduğunu söylüyor. Hatta bununla kalmayıp, kendine tam bir ters köşe olduğunu söylüyor.
Uzun zamandır, bir çoğumuz, Burçin Terzioğlu’nun “acımasız” bir karakter canlandırmasını istiyor, eli silah tutan belki bir mafya kadını olmasını çok istiyorduk, bu sefer belki oldu? Heyecanla beklemekteyiz, bu sırada Rüya karakteri hakkında verdiği bir kaç tüyoyu okuyalım;
All magazine dergi çekimi
Burçin Terzioğlu’na mesaj olarak, sevenlerini çok bekletmemesini ve en kısa zamanda yeni projeyle beklediğimizi, iletmek istiyoruz.
Yeni projesi olana kadar sizlere All magazinin Eylül sayısına verdiği röportajın tamamıyla baş başa bırakıyorum.
Funda Eryiğit’ten 4 Yeni Proje!

Yeni sezona bomba gibi girmeye hazırlanan Funda Eryiğit, 4 ayrı projeyle bekleniyor.
Eryiğit’i en son Poyraz Karayel dizisinde Eda karakteriyle ekranlarda, Evvel zaman tiyatrosuylada seyircisiyle buluşmuştu. 

Bu sezonda tiyatro oyunun devamıyla birlikte yeni tiyatro oyununun “fotoğraf 51” provalarını yürüteceğini belirti.
Ekranlarda ise Can kırıkları adlı diziyle Atv’ kanalında dönmeyi hazırlanıyor. Geçtiğimiz mayıs ayındada, kendi karakteriyle ilgili çekimlerinin tamamlandığı sinema filmi bu sezon yayına girmeyi bekleniyor.
Funda Eryiğit için bu sezonun bayağı yorucu ve hızlı bir tempo ile devam etmesi, verdiği röportaj da sorulan soruya cevaben “ 4 ayrı proje, 4 ayrı farklı karaktere bürünmek devrelerimi yakmaz, bulunduğum iş temposu devrelerimi yakar” cevabı ile yorucu geçiceğini bir hayli belli ediyor.
4 ayrı projede beklenilen güzel oyuncunun değişik projeler de nasıl karakterlere sahip olacağı ve senaryonun konusu ne olacağı şimdiden herkesi merak içersinde bıraktı.
4 farklı Projeler farklı konulara sahip. Konuların senaryolarına göz atalım:

“Evvel zaman” tiyatro oyununda Esme Madra, Bedir bedir ve Funda Eryiğit oynuyor. Başta İstanbul olmak üzere, tüm Türkiye’de yaşanan “kentsel dönüşüm”ü, iki kızkardeş İlkin ve Veda ile çocukluk arkadaşları Erdem’in kişisel öyküleri içinden anlatıyor. Başkalaşan  bu ‘yeni’ İstanbul’u ve dünyayı kavramakta güçlük çeken, köklerinden ayrılmak zorunda kalan insan ve şehir arasındaki ilişkiyi bellek, mekan, düşler, çocukluk, hatıralar üzerinden sahneye taşıyor.

Fotoğraf 51 tiyatro oyunuysa hayla provalarda. Oyun bilim dünyasıyla ilgili. DNA yapısının keşif sürecini anlatıyor. Bu keşifte hakkı teslim edilmeyen bir bilim kadını var: Rosalind Franklin. Kendisi biyofizikçi, kimyacı ve kristalograf. Çektiği DNA fotoğraflarıyla, DNA’nın sarmal olduğunun kanıtlanmasında, yapısının keşfedilmesinde çok büyük payı var. Fakat hakkının verilmediği de biliniyor bir yandan.

Bir diğer projesinde ise Nejat İşler ile başrolü paylaşacak. Mehmet Eroğlu’nun kaleme aldığı ‘9.75 Santimetre’ adlı büyük ses getiren kitaptan uyarlanan “Ahmet” filmi. Gezi olaylarına da farklı bir çerçeveden bakan filmde Nejat İşler, geçmişiyle hesaplaşan yüzündeki yarayı sakalıyla kapatan Ahmet adlı bir adamın hikâyesine hayat veriyor. Önsözü Henry James’in “İnsan kendi için yaptığı kendine uyan tasarımda, dünyadaki acıyı nereye koymalı?” olan film, 1998 yılının mart ayında Gabar Dağı eteklerinde gece çekilen bir sahneyle açılıyor.

Ve son olarak bu sezonun iddialı bir projesi olan “Can kırıkları” nda Zeynep karakteriyle bekleniyor. Can Kırıkları dizisinde  Leyla ve Zeynep adlı iki kadın polisin etkileyici hikayesi ekrana taşınacak. Leyla ve Zeynep gençlik yıllarında yurtta tanışacak ve çok iyi arkadaş olacak sonradan ikisi de polis olamayı seçecek ve İstanbul’da tekrar aynı bölümde çalışmaya başlayacaklar. 

Ne izledik ekibi olarak, onu ekranlarda ve tiyatroda görmeye bir hayli heyecanlıyız ve ona bu süreçte bol şans diliyoruz.

Elimi Bırakma;Hayat Bazen Kaybettiğin Yerden Başlar

Bu yaza drama hikayesiyle damga vuracak olan “Elimi Bırakma” dizisi pazar akşamı seyircilerle buluşacak. Üs Yapım imzası taşıyan, senaryosunu Volkan Yazıcı ile Zeynep Nilüfer’in üstlendiği Elimi Bırakma dizisi saat 20:00’de Trt1’de yayına girecek.
Çok etkileyici bir drama hikayesi olarak ekranlara gelmesi beklenen dizinin başrol oyuncuları ise Alp Navruz ve Alina Boz ayrıca bu iki oyuncudan ziyade, Dolunay Soysert, Hüseyin Avni Danyal, Ertuğrul Postoğlu, Cemre Baysel, Cemre Gümeli, Filiz Yazıcı, Burak Tamdoğan ve Batuhan Ekşi gibi isimlerde hikayede rol alıyor.


Hikayenin konusu;
güçlü bir aile bağı kurmanın önemi anlatılacak  hikayede, Azra (Alina Boz), Türkiyede ünlü bir kebapçının kızı. Azra babasının yolunda ilerlemek için, Amerikada aşçılık okuyor. Türkiyeye geldiği sırada, Türkiyede ünlü bir yemek firmasının sahibi olan zengin bir ailenin Amerikada okuyan oğlu, Cenk (Alp Navruz) ile, Amerika dönüşü havaalanında valizlerinin karışması sonucuyla, ilk defa karşı karşıya geleceklerdir.
Birbirilerini tanıdıktan sonra, aile büyüklerinin büyük sürprizi ile Azra ve Cenk tekrar bir araya geleceklerdir…
Dizinin ilk bölümünü daha iyi sindirmek için ufak bir karakter tanıtımı yapalım;


Alina Boz ( Azra Güneş ) Azra zengin Güneş ailesinin biricik kızıdır. Babasının yolundan gitmeyi karar alan Azra, yiyecek sektöründe işe atılmak için Amerikada aşçılık eğitimi alır. Babası, Güneş Kebap’ın sahibidir ve ülkenin önemli restoran zincirleri vardır.


Alp Navruz ( Cenk Çelen ) Çelen Holdingin varisidir bu nedenle de şımarık yetiştirilmiştir. Paranın değerini bilmeyen Cenk gece hayatına bir hayli düşkün. Babaannesinin göz bebeğidir. Çelenler yemek sektöründe ülkenin en iyi isimlerinden bir ailedir. Paraları ile her işi halledeceklerini sanan ünlü bir zengin aileye sahip.


Seray Gözler ( Feride Çelen ) Cenk’in otoriter babaannesi. Ailesi ve soyadı için yaşar. Aslında melek gibi bir kadın olan ama ailesi söz konusu olduğunda şeytana dönüşebilen biri.


Ebru Aykaç ( Serap ) Cenk’in annesi. Zengin bir aileye gelin olarak gelmiştir. Lüks içinde yaşamaya alışmıştır. Cenk’ten hariç 2 çocuğu daha var ve onları da tam kendisine benzetmiştir.


Dolunay Soysert ( Sumru Güneş ) Azra’nın üvey annesi hırslı bakımlı ve güzel bir kadındır. Güçlü olmayı çok sever, yoksuluk içinde yaşamış ama sonradan varlığı tatmış biri.


Cemre Gümeli ( Cansu ) Azra’nın üvey kardeşi, Sumru’nun biricik öz kızı. Cansu hiç yoksulluk yaşamayan fakat annesi gibi güçlü olmayı çok seven biridir. Onu annesinden ayıran tek nokta ise temiz kalbidir. Sarp’ın liseden beri sevgilisi olan kızdır.


Burak Tamdoğan ( Azmi Yelkenci ) Feride Çelen’in yemek şirketinin CEO’su. Şirketi tek başına yönetmek istiyor, ve bunu için bütün planları yapmaya hazırdır.


Batuhan Ekşi ( Tarık Yelkenci ) Azmi’nin oğlu. Güçlü ama yalnız biridir. Aslında zengin ama fakir fukaranın yardımcısı kaliteli bir insandır.


Ertuğrul Postoğlu ( Mesut )


Gökçe Yanardağ ( Hülya )


İpek Filiz Yazıcı


Cemre Baysel (Melis) iyi bir arkadaş ve çok iyi bir dostur.


Hüseyin Avni Danyal


Yiğit Kaan Yazıcı ( Mert Güneş ) Azra’nın otizm teşhisi konulmuş biricik kardeşi. Mert Azra’nın ilgi ve sevgisiyle büyümüştür, ablasına çok düşkün ve bağlıdır.

Bir gecede herşeyini kaybetmiş Azra’nın ve onunla aynı kaderi paylaşan Cenk’in yollarının kesişmesini, yönetmen olan Sadullah Celen’in gözünden izlemeye çok sabırsızım.
Hayat, gerçekten kaybettiğin yerden mi başlar?


Bu sorunun cevabını bu pazar itibariyle her pazar akşamı, saat 20:00’de Trt1 ekranlarında öğreneceğiz!

Pazar gününden itibaren, her hafta bölüm değerlendirmesini burda yapacağız . Bizi takip etmeyi unutmayın!

İstanbullu Gelin Sezon Finali: Aile-i Vefa

Zurnanın zırt dediği yere geldik arkadaşlar. Toplaştık, süründük gidiyoruz. Koskoca iki sezon bıraktı arkasında, dile kolay 53 bölüm… Geçen sene Süreyya’yı Praga uğurlamıştık, bu sene ise Yaz bebeğe hoşgeldin dedik. Aaaah Yaz bebeği ne kadar bekledik ne zorluklarla geldik bugünlere ne üzüntülerle…

Biraz geç yazıyorum, kusuruma bakmayın olur mu. Fırsat anca buluyorum. Bu bölümde arkadaşlar inanın bana baştan sona kadar ağladım durdum. O kadar güzel yazılmış, o kadar güzel oynanmış aslında o kadar efsane bir şekilde çekilmiş ki, yorumlamak haddim değil ama, yapıcağız birşeyler.

Geçen bölüm Fikretin tutuklanmasıyla bırakmıştık. Bu bölüm ne güzel şeyler oldu, hangisinden başlayacağıma karar veremedim ama müsade varsa eğer kalbim nereye gidiyorsa ordan gideceğim.

Kalbim beni ilk olarak Dilara karakterine götürüyor. Canım Dilaram senin anne olmanı o kadar çok istiyordum ki sonunda muradıma erdim ama hayal ettiğim kadar çok mutlu olamadım. Anne olduğunu öğrendiğim ilk an koltuktan zıpladım, sevindim sonunda mutluluk ona da uğramıştı. Evliliği zaten inişli çıkışlıydı, ama inanıyorduk bu sefer mutlu olucaktı. Teyzoş ve Sürreyanın bebeğiyle büyüyecek olması dahada sevindirici bir hal vermişti bu habere. Baba adayımız da en az bizim kadar mutluydu diyebilirim. O kadar mutluydu ki ilk anlarda Dilarayı oturtup “sen birşey yapma herşeyi ben yaparım” kafasındaydı. Peki Adem yaptıklarından sonra baba olma duygusunu tadacak mıydı? Canım Adem, sana çok kızıyorum gerçekten. Sonunda mutlu olabilmek için herşeyin var. Ailen büyüyor, niye halen intikam peşinde koşuyorsun? Büyük bir aileye sahipsin, kendi ellerinle senelerdir hayalini kurduğun o kalabalık aileyi geri çevirme. Doğru yolu mu buldun, intikamından vaz mı geçtin, hiç kimseyi umursama, intihar etmiş anneni bile dinleme sonuçta o en kolay yolu seçti sana bir aile veremedi hırsından, ölürken de bunu senden aldı. Tam düzeldi diyorum, bu sefer başaracak diyorum, annen yine seni değiştiriyor. Kendin olmayı, başkalarını düşünmeden kendi hayatını yaşamayı ne zaman öğreneceksin? Böyle devam ettiğin sürece, intikam hırsını taşıdığın süreçe, ne aile kurabilirsin ne kendinle barışa bilirsin, yalnızlığınla unutulup gideceksin. Bunca sene, bunca yıl sen babasız büyüdün adı üstünde bir ailen olmadı, doğucak olan çocuğuna aynı senin yaşadığın, hissettiğin duyguları mı yaşatacaksın? Bence sen bunu, doğmamış çocuğuna yaşatmayacak kadar iyi kalpli ve sevgi dolusun, gün bugündür, yeni sezonda başına taş düşer inşallah ve herşeyi telafi edersin. Söz veriyorum, hatalarını düzelt sabırlı ol, sende “Boran familyasından” bir üye olucaksın!

Senem ve Akif, bu dizide en çok güldüğüm iki karakter, siz çok yaşayın olur mu. Şapşirik halleri hiç eksilmesin lütfen, dizinin bir bölümü mutsuz ilerlerken onlar ekrana geldiğinde üzüntümü unutup hunharca güldüğüm olmuştur evet çünkü onlar bir ölüyü gülmekten diriltebilecek kapasitedeler.. Çocuğunuzla mutlu mesut yaşayın olur mu, birbirinizi üzmeden kırmadan, birde en kısa zamanda bir kız çocuğu da büyütürseniz çekirdek ailenizin tadından yenilmez söyleyeyim. Acaba Akif nasıl şapşik bir baba olucak çok merak ediyorum…

Osman, canım Osmanım, mutluluğu en çok hak eden ama bir türlü yakalayamayan Osmanım. Senin için o kadar göz yaşı döktüm anlatamam, kalbinin güzelliği yüzüne yansımış, dilerim ki en kısa zamanda senin gibi kültürlü, yardım sever ve seni tüm kalbiyle sevecek birini bulursun.

Esma ve Garip, dizinin en ergen çifti dediğim. Allahım Esmanın heyecanını ne yapıcağız bilmiyorum ama bir birlerine ne kadar çok yakıştıkları aşikar. Esmacığıma hep destek olan Garip bey amca, sana ilk başlarda pek güvenmiyordum şu Siren konusunda ama beni çok güzel bir şekilde şaşırtın. Sevgin hep daim olsun beraber hep mutlu olun. Esma Sultan, “aşkını” ele güne göstermekten korkma, çünkü aşkın yaşı olmaz.

Fikret, Fikretçiğim Boran, ah benim saf kardeşim. Sonunda gözlerini açtın, Ademin seni parmağında oynattığını gördün umarım anlamışsındır aileden başka hiç birşey bu kadar önemli değildir. Aile demişken, İpek demeden geçemeyeceğim. Ben en başından beri İpekten öyle nefret ediyordum ki, yüzünü görmeye bile tahammülüm yoktu ama Esma sultanın son konuşması hem bizi hem İpek’i etiklemiş olucak ki, İpek 360 derece değişti. Kocasını hapishaneden kurtarmak için herşeyi göze alması beni çok etkiledi. Gerçekten, İpek seni sevmek istiyorum, yeni sezonda beni kırma lütfen. Hazır hamileyken, Fikret sana yakınlaşmışken, mutlu bir aile olun, artık Sürreyayı kıskanmana gerek yok, çünkü sen böyle sevecen olunca, insanların kuyularını kazmazsan, hem Esma Sultanın gözünde hem bizim gözümüzde bir eksiğin olmaz. Kalbinin en derininde yeni bir sen saklandığını biliyorum.

Nurgül & Mustafa ve Gülistan & Nazif. Burda size ne kadar söz yazarsam yazayım, hiç biri sizin gönlünüz kadar büyük, jestiniz kadar zengin olamaz. Boran konağının satılıcağını öğrendikleri ilk an tereddüt etmeden yıllardır biriktirdikleri üç beş kuruşu, dişlerini tırnaklarına takıp çalıştıklarının karşılıklarını, Esma sultana bir altın tepside sunmaya hazırlardı. Şüphesiz, bu alcak gönlünüz sizi hep yükseklerde taşıyacak. İnşallah yeni sezonda Nürgülün anne olmaya hazırlıklarını, yeni bir konakta yine bütün aile toplanmış olarak izleriz sizi, kim bilir… Her eve sizlerden ihtiyaç var, siz en çok mutlu olmayı hakedenlersiniz.

Süreyya canım çiçeğim. Artık Farukla mutlu ol, gözünden yaş sadece mutluluktan dökülsün, ne olursun üzülme artık çünkü sen 1 üzülüyorsun biz 1000. Faruk’la bütün zorlukları atlatarak bu günlere geldiniz. Bir birinizi severek, destekleyerek. En büyük engel, aşılmayacak engel Esma Sultan diye düşünürken aslında en kolay köprünün, huzura teselliye en uzun en sağlam köprü olduğunu Süreyya aslında ilk gün hissetmişti ama benim hissetmem biraz zaman almıştı. Ufak bir sorununuzda konuşun, bir birinize güvenin, biriniz diğerini dinlemeden çıkıp gitmesin, yada biri çıkıp gitti diye diğeriniz teselliyi başka yerde aramasın. Siz, bir birinize yetersiniz. Artık bir çocuğunuz var, Yaz bebek. Sürreyanın kışına yaz, bizim yağmurlu günlerimize gökkuşağı olan bebek. Bir birinizi düşünmüyorsanız onu düşünün. Onun ilk aldığı koku annesinin kokusu değildi, kuvözdeki kokuydu. Üzmeyin bebeğimizi, bu zorluklarla doğmuş, artık huzurlu bir aile tablosunda büyüsün. Bağımsız bir doktoru bile ağlatan bir Yaz bebekten daha neler neler beklenir, çok merak ediyorum açıkçası.

Yaz bebenin, ilk diş heyecanını yaşayacağımız, ilk kelimenin anne baba mı olucağını bahislerini yapacağımız, ilk adımının videosunu çekip, gif yapıcağımız yeni bir sezon olsun. Yaz bebek, anne ve babanı geceleri uykusuz bırakacağın bölümleri iple çekiyoruz. Seni, sevmeyi öğrenen, seni kabulenmiş olan abin, Emir. Bir abi kardeş ikilisini görmeyi o kadar çok istiyorum ki, seni korumasını, ilk erkek arkadaşının peşinden terlikle koştuğunu hayal ettim şu an. Seni koruyup kollamasını, sana sarılmasını öpmesini koklamasını merakla bekliyoruz. Bakma ilk zamanlarda kıskançlığı tutmuştu, hakkiki bir abi’dir Emir. Herşeyin üstesinden geldi sonunda. Sanada kendi hayatında yer açmaya hazır… biz de seni kalbimizle büyütmeye hazırız.

Sezon finalinde bölümün son sahnesi, bir dizi finali gibiydi. Teşrik-i Mesai ekibinin kalemlerinden altın döküldü yine. Zeynep Günay Tan ve Deniz Koloş hocalarımıza sözü bile getiremiyorum. Dizinin en güzel bölümünü tartışmasız bu bölüm ilan edebilirim. Başından sonuna kadar tüylerim dikilmiş, gözlerim dolmuş yüreğim ağzımda izledim. İçimde bir kaç eksiklikler var ama Yaz bebeği annesi sağ salim kucağına aldı ya, söylenmeyeceğim.
Bu sezon finalinin beğendiğim bir yanı var, hiç kimse yolcu olmadı, hiç kimse ölüm kalım savaşı vermedi. 3 ay boyunca öldü mu ölmedi mi demeyeceğiz. Mesela, Dilarayı kürtaj masasında bırakabilirdik. Ama canım senaristler bize bu kötülüğü yapmadılar. Böyle sezona girmiş olmaları, acaba yeni sezonda hangi düşman gün yüzüne çıkıcak? Yeni konak mı olucak? Kim kiminle yaşayacak? Sorularını cevapsız bırakıyor.
Bölüm çok güzel bir akışla, yıkıp geçti ortalığı, oyunculuklar desem muazzam, her bir karakterin dolu bir rolü var bu hikayede, mesela bazıları en gereksiz karakter der ama giden Murat, hiç sevmediğim halde yeri belli oluyor…
Bu dizi bir konak hikayesi değil, varlıklı bir ailenin hikayesi değil, bunu sezonun son bölümünde tekrar görmüş olduk. Bir ailenin hikayesi, bir birlerine bağlı olmalarının hikayesi bu. Birbirlerine ne kadar kızsalarda en ufak bir şeyde kolları sıvayıp birlik oluyorlar ve bu dizinin en güzel yanı. İstanbullu Gelin olan Süreyya bile sonunda Esma Sultanın hiç olmamış kızı oldu, Esma Sultanda Süreyya’nın “anne” eksikliğini doldurmayı başardı. Süreyyanın ağzından, Esma’ya seslenirken, Anne kelimesi çıktığında tüylerim dikken dikken oluyor. En içinden sanki kanından olan annesine sesleniyormuş gibi sesleniyor. Faruk ve Fikreti hiç görmediğimiz kadar yakın gördük. Farukun yüzündeki o hüzün, kardeşinin bileklerine kelepçe bağladıkları anda gözlerindeki o acı, yazılmaz, izlenilir. Yönetmenlerimiz her sahnenin duygusunu fevkalade bir şekilde hiç bir mimiki es geçmeden, 2 buçuk saat boyunca yansıttılar ekrana.

Hani derler ya “hayatım gözümün önünden aktı gitti” diye, işte konağın satılacağını ilk öğrendiği anda, gençliğinin en dolu anıları bir film gibi Esma sultanının gözleri önünde akıp gitti, merdivenlerden inen genç kızdan, kapıda sevdiği adamı ağırlayan aşık bir kadına, çocuklarını severek büyüttüğü anılardan, cam kenarında sevdiğini bekleyen kıza, bunu flashback dediğimiz bir şekilde görebilirdik ama Esmanın gözünden bunu izlemek, kendisi de bizler gibi gençliğinin seyircisiydi. Bir ömür geçirdiği o evin her köşesinde anısı olan Esma, hem gençliğine hem evine, anılarına veda ediyordu. Kolay olmayacak. Oğlu gibi sevmeye hazırdı Ademi aslında Esma. Ama bundan sonra herşey çok zor olucak. Sana soruyorum Adem, neye yaradı? Aile olmak istiyordun ama son hamlenden sonra belki size yeni katılan çocuğun bile gün yüzü görmeyecek.

İdil hanım dedi ki; “Her savaşın en az iki cephesi vardır. Günün sonunda savaş alanından birileri mağlup birileri galip ayrılır. Ve bütün zaferler diğerlerin kaybı pahasına kazanılır. Ama sizin hikayenizde kazanmak için önce kaybetmeniz gerekiyor çünkü siz her seferinde kaybederek hayata karşı haklılığınızı ispat etmeye çalışıyorsunuz, hayat beni sevmedi diyorsunuz, oysa haklı olmak yerine mutlu olmayı seçebilirsiniz. Bunu hepimiz, her an yapabiliriz…Sevgiyi seçebiliriz, huzuru seçebiliriz, paylaşmayı seçebiliriz, bizi seven, bizi olduğumuz gibi kabul eden insanlarla bir arada olmayı, onları sevmeyi, oldukları gibi kabul etmeyi seçebiliriz. Sizin hikayenizde, Boranları güçlü kılanın sahip oldukları zenginlik, nüfus yada soyadının olduğunu inanmıyorum , onların güçlü kılan şeyin, günün sonunda yaptıkları seçimler olduğunu düşünüyorum. Hangi fırtınayla boğuşurlarsa boğuşsunlar, bir birlerinin elini bırakmamak bir seçim. Her yeni güne uyandıklarında, hikayelerini baştan yazmak bir seçim.Hepimiz kendi hikayemizin yazarıyız. Farkında olarak yada farkında olmadan ne düşlüyorsak, ne hayal ediyorsak onu deneyimliyoruz. Ve düşleyen bir kere değiştiğinde, dünya değişir. Bunun istisnası yoktur. Seçim sizin.”

Doğru söylemiş Idil hanım. Zaten hemen hemen 20 bölümdür hepimiz Ademden istifade, İdil hanımdan en az haftanın 1 günü terapi görüyorduk. İdil hanımın bütün çabalarına rağmen, Adem savaşında galip olmuştu, Boranlarsa mağlup, ama aile olma konusunda Adem mağlup olup Boranlar galip olmuştu. Sizce hangisi daha iyi? Bence aile olmak daha önemli, çünkü savaşı uğruna Adem, hem kardeşlerini, hem annesini, hem tek sevdiği kadını ve yeni haberini aldığı çocuğunu kaybetmişti.
Adem, düşleyen bir kere değiştiğinde, dünya değişir. Bunu unutma. Sen değişebilirsin. Bunun umuduyla seni bekleyeceğim yeni sezonda.
Muhteşem bir sezon uğurladık, sıra yeni sezonda. Emeği geçen herkese, kamera önü arkası, set emekçilerine, yapımcıya, kanala, senaryo ekibine, elinize, yüreğinize sağlık. İyi tatiller, enerji depolayın, Yeni sezonda görüşmek dileğiyle, Hoşçakalın.

error: Korunan İçerik!