Aşk Engel Tanımaz: Ateş Böceği 11. Bölüm

Aşk engel nedir bilmez, akar insanın yüreğine. Hele iki tarafa da akabilmişse değmeyin keyfine, ölümüne çıkartamazsınız onu içinizden. Engelleri yaratan insanlardır. Önüne çıkan zorlukları aşkı güçlendirecek etken saymaktansa engel addederler. Sonuç olarak genelde, aslında aşılabilecek olan sorunlar aşkın gücüne yakışmayan korkakların elinde dağ olur. Aşk bir ömür içlerinde yaşasa da bambaşka yerlerde verilir son nefesler… (Drama, drama, drama!)

Ateş Böceği’nin bu haftaki bölümü, ilerleyen zamanlar için bir geçiş bölümüydü zannımca. Hikâyenin devamı için ufak ufak sahneler işlendi. Sonrasında karakterleri anlayabilmemiz adına geçmişten anekdotlar düşüldü. Bizim Hikâye’yle seyirci kaybetme ihtimalinin yüksek olduğu böyle bir zamanda ne kadar mantıklı bir karardı? Orası tartışılır. (Az önce reytinglere baktım. Çok fena. Gelecek bölüm çok dikkatli ve coşkulu bir bölüm lazım yoksa gün değişimiyle harcanma ihtimali yüksek :/ )

Bölüm geçen bölümde kaldığımız yerden başladı. Barış’ın buradaki cesur ve net tutumuna bayılmıştım. Bölümün devamında da hep Aslı’yı elinden tutup götüren Barış’ı aradı gözüm. Ama ne yazık ki bulamadım. Yahu sen git teyzene karşı dimdik dur, o kaplanların arasından sevdiğin kadını çek kurtar çıtayı arşa çıkar, sonra da sönük sönük dur. Tamam, biliyorum, yine Aslı için yaptı her şeyi. Ama şahsen ben olsam başka bir yol bulur, sevdiğimin paramparça olmasını seyredemezdim. Gün boyu Aslı’nın ne kadar kırıldığını gördük. O da gördü. Aslı’nın “Şoförüm nasıl olsa…” dediği sahnede çıkıp gitmesiyle ayaklanan Barış içimde çok güzel duygular uyandırmış, umudumu yeniden yeşertmişti kiii Nuran Hanım’ın yazılar hakkında konuşacaklarını söylemesiyle geri oturdu bizimki (Kafana taş düşmeyesice Barış 🙄 )

Görünüşte mantıklı olan Barış’ın tavrıydı ama aşkta mantık arayamayız. (Mantıklı olsaydı aşk olmazdı be kuzum.) Barış Buka akılcı bir karakter olarak yansıtıldı bize orası da tamam ama aşkın onu da değiştirdiğini görmeliydik. Önizlemeyi gördüğümde muhteşem bir bölüm geliyor diye düşünmüştüm. Ama tabi ben Barış’ın bu kadar sabırlı olacağını düşünmemiştim. İşlerin en karıştığı noktada “Yeter!” demesini bekledim. Böyleyken böyle deyip Aslı’yı götürecekti oradan. İlk başta yaptığı gibi… İkinizden de zekâ fışkırıyor yani bulursunuz elbet bir yol. Mesele Cahide’yi yalancı durumuna düşürmemekse eğer… Düşürün yahu! Yalan söylemiş zaten. Safi kötülükten söylenen yalanların saklanmasına ifrit oluyorum çok fena. (Bana yalan söyleyen, yalana ortak olan insandan da ışık hızıyla tiksinirim nokta. )

İlerleyen bölümlerde Aslı’nın tavrının nasıl olacağıyla ilgili de bir sahne izledik o golf kulübünde. Ailenin Aslı için her şeyden daha önemli olduğunu anladı Barış. Gözleriyle “Sen savaşalım dersen ben savaşırım.” dediğini fark etmedi ama. Nilay Deniz ve Seçkin Özdemir bakışlarıyla konuşabilen çok yetenekli oyuncular. Hiç konuşmasalar bile duyguyu alabiliyoruz (Ebru Hanım daha çok bakışmalı ve iç sesli sahne istiyoruz pliz 🙂  )

Şu fıskiye sahnesi hakkında da bir şey demezsem içimde kalacak. Yahu romantizm arşa çıkmış,  bizim gözlerde kalpler… Barış “sakinleşirken” bizde sükûnet namına bir şey kalmamıştı kiii arkadan yükselen Hilmi’nin sesiyle tansiyonum fırladı. Komedi olmalı evet ama romantik sahnelerdeki duygu sonuna kadar da yaşanmalı. O şahane sahnenin harcandığına inanamıyorum hâlâ. Barış’ın bakışları o kadar güzeldi ki… Orada Barış da bir şey yapmalıydı, o da Aslı’nın yanağından öpebilirdi, elinden ya da alnından öpebilirdi. Ama yani ne şekilde olursa olsun fazlasıyla tutku barındıran o bakışlar harcanmamalıydı ? Sonra da sarılsalardı Barış elinden tutup götürseydi arabaya kapısını açsaydı… ❤(Evet yazarın oradan beklentisi çok yüksekti….)

Aranan İkili Bulundu 🙂

Veli Güldüren cephesine gelirsek eğer çok hayırlı bir işe vesile oldu kendisi… Evet, Teo&Barbo ikilisinden bahsediyorum. Çok sevdim cidden. Metin’in Barbo’ya karşı yaklaşımını da sevdim. Bize böyle abilerle gelin! Durul Bazan ne güzel adamsın, valla çok seviyorum. Her rolünde yumuşacık bakışlarıyla kalbimi ısıtıyor adam. Bu bölüm Kadırgalı Metin’e bağladığı sahneler de güzeldi kabul ama yumuşacık baktığı sahneler favorim benim. Baba&Kız sahneleri daha çok artsın.

Çiçek demişken, Hakan’ın böyle bir şeyi yapamayacağını biliyorduk. Ama engellenir mi yoksa kendi mi vazgeçer o konuda emin değildim. Kendisinin vazgeçmesi daha hoş durdu. “Senden aldığım çocukluk kadar büyük bir özür” diliyorum dedi ya Hakan, işte orada ben bir coş bir coş… Yaptığı şeyin ne olduğunu çok iyi anladı. “Hiçbir mazeretin kıymeti yok senden aldıklarım yanında” dedi. Baya bir akıllandı Hakan. Öyle ki Barış’tan sonraki favorim oldu kendisi. Sakal yakışmış ve cidden daha olgun göstermiş.

 İlayda&Hakan shipime gelince… Çok güzel bir ilerleme kaydediyor ama Hakan’ın değerini bilmesini istiyorum artık İlayda’nın. (Yara bandı olarak kullanmayı kessin pliz) İlayda’nın geçmişle olan derdini de anlamış olduk. Sevgiye olan açlığının sebebini de… (Seda Güven öyle güzel yaralı çocuk oldu ki orada, gözyaşlarımız göl oldu aktı… Ekrana dalıp sımsıkı sarılmak istedim. Neyse ki Hakan gereğini yaptı 🙂 ) Ailesinin ondan esirgediği sevgiyi hırs yaparak hayattan almaya çalışmış ömrü boyu. Ama Barış’ın da söylediği gibi sevgi alınabilecek bir şey değildir. Sevgi verilir… Hissedilir… Cahide’nin onun zaaflarına oynamasıyla da iyice diş biledi İlayda. Oldukça zeki bir karakter olduğundan çok feci şeyler bekliyorum. Haydi bakalım. Gerçek olan aşk kazansın…

Emrah’a gelince… Fragmanda gördüğümüz sahnenin sırla ilgisi olamayacağını biliyorduk tabi ki ama bu kadar da çirkinleşebileceğini düşünmemiştim. Her daim söylerim: Aşk her şeyden evvel güven işidir. Eğer karşındakine güvenmiyorsan o aşkı at gitsin. Şahsen Aslı’nın Barış’a olan güveninin de ne kadar tam olduğunu görmüş olduk. Ama şimdi onu da suçlayamıyorum. O kadar eziklendi ki tüm gün, Defne Topal krizine girdi resmen. (Tanrım o dağ evinde Neriman Hanım’ın konuşmasından sonra çekip gitmesi, sarı lalelerle gelen Ömer’in veda notunu okuduktan sonra yanağından süzülen bir damla yaş… Tamam, ağlamaya başlamadan konumuza geri dönüyorum. )

Emrah bizi gıcık etse de Barış’ın aklının başına gelmesi için ona ihtiyacımız var. Kaybetme korkusuyla dank etmeli gerçekler. Yaparım, ederim deyince olmuyor o işler. Fırsatınız varken sımsıkı sarılın aşka ve hiç bırakmayın onu. Çünkü aşk beklemez… Sahip çıkmazsan iç ısıtan hâlleri gider, geride bıraktığı acının tortusu çöker insanın yüreğine. Bir daha da silinmez o acı. Ömür boyu pişmanlıkla kavrulmaktansa bir kere cesur olup her şeyi göze almalı insan aşkı için. Ne olursa olsun vazgeçmemeli. Çünkü hayat öyle kısa ki yanlış kararlar vermek için… Düzeltirim her şeyi diyorsun, eskisi gibi olur diyorsun ama olmuyor ne yazık ki… Şartlar değişiyor, duygular değişiyor, insanlar değişiyor. Geriye kalan koca bir harcanmışlık…

“Güçlü durabilseydim, vazgeçmeseydim bugün yanımda olacaktı.” hissi var ya, başta o bitirir insanı. Bu nedenle Emrah karakterinin doğru işlenmesini ve AsBar’a güç katmasını diliyorum. Bu hafta cidden çok önemli. Gün değişimi dolayısıyla mevcut kitleden de kayıp olması ihtimali var. Bunu engellemek adına öyle bir bölüm olmalı ki seyirciler yeni günü iple çekmeli, mevcut kitleye nicelerini de katarak ilerleyebilmeliyiz. Çünkü ortada cidden çok güzel bir emek var ve harcanırsa cidden çok yazık olur. Burada iş çoğunlukla Ebru Hanım’a kalıyor ve biz de ona güveniyoruz ? Hadi bakalım…

Bu haftaki yorumun sonlarına gelirken Seçkin Özdemir’in iki haftadır biraz yorgun göründüğünü de söylemek istiyorum. Şaşırma ve kızma sahnelerinde sesi kaydı ve biraz düşük kaldı açıkçası. Yorgun olduğunu söylüyorum çünkü “Bir Aşk Hikâyesi” gibi işlerinde böyle sahneler fazlasıyla vardı yani normalde böyle sahnelerde başarılı olduğunu biliyorum. Biraz dinlenir ve kendini toparlarsa eskisinden de iyi iş çıkaracağına şüphem yok. Çünkü o Seçkin Özdemir  😎 

*Bölüm sonu biz*

Fragmanda Aslı’nın Emrah’ın elinden kendi başına kurtulduğunu görüyoruz. Helâl be Aslı! Kimse tarafından kurtarılmaya ihtiyacı yok bir kadının. Eli kolu bağlı bir hâlde görmeyeceğimiz için de mutluyum. Ama Barış’ın biraz kahrolmasını istiyorum. Hatta ağlasın mümkünse. Korkudan aklı çıksın. Öylesine çıksın ki artık şu yalan mevzusundan kurtulup sımsıkı sarılsın ve hiç bırakmasın Aslı’yı. Gelecek bölüm gümbür gümbür gelsin. Reytingleri yaksın kavursun. (Yazar yine uçtuğunu biliyor ama işte umut fakirin ekmeği ^.^)

Bu hafta hezeyanlarım bitmediğinden biraz uzun oldu farkındayım. Okurken yorulan gözlerinizden öperim. İyi kilerinizin keşkelerinizden fazla olması dileğimle…

Aşkla kalın…