Arrow 8.Sezon 6.Bölüm İncelemesi: Reset

Mar Novu yine yaptı yapacağını! Oliver ve Laurel’ı bir zaman döngüsü içine hapsetti. Sebebi ise onlara bir ders vermek. Açıkçası bu Laurel için başta ceza gibi gözükse de aslında güzel bir ödüldü.

Öncelikle söylemem gerekiyor ki, Lance’i yeniden Arrow’da görmek çok güzel bir histi. Özlemişiz kendisini. Böylelikle final sezonunda Quentin’e de vedamızı ettik.

Laurel, bölümün bir noktasında Quentin hakkında  Oliver’a şöyle diyordu: ‘Ben bir cehennem yaratacak olsaydım tam olarak böyle olurdu.’

O kadar zor ki! O dünyadaki Lance, onun gerçek babası değil. Hiçbir zaman olmadı ama bunun hiçbir önemi yok iki taraf içinde. Onlar birbirlerinin yaralarını saracaklardı ki, Lance aramızdan ayrıldı. Yine de arkasında bıraktığı izler, Laurel’ı takip etmeyi hiç bırakmadı. Laurel onu hep yanında hissetti ve ölümünden kendini suçladı. Bu yüzden de kahraman olmaya çalışarak, bir nevi Lance’i onurlandırmayı umuyordu.

Ölürken ona veda edememişti. Özür dileyememiş, teşekkür edememişti. Monitor ise kendisinin yanlış tarafta olmadığını onlara göstermek için -ki bence biraz da güç gösterisi yapmak için- Laurel’a bu fırsatı verdi.

Durum, Oliver için ise daha farklıydı. Onun etmesi gereken bir vedası yoktu. Başta kilit noktanın, Quentin’i korumak olduğunu düşündüler fakat sonrasında gerçek açığa çıktı. Laurel kendi üstüne düşeni yapmıştı. Peki ya Oliver?

Kendisi 8 sezon boyunca hiç pes etmeden, düşmanlarıyla savaştı. Bazen şüphe duyduğu oldu evet ama sonrasında kendini toplayıp savaşmaya devam etti. Bu süre zarfında yanında hep sevdikleri oldu. Bu yolda bazen sevdiklerini de kaybettiği oldu. Ama o ne olursa olsun pes etmedi.

Öyle bir Oliver görmeye bizde alışkın değiliz esasen. Flash dizisinde ise tam olarak bundan şikayetçiyim aslında. Barry’nin hemen pes edip, kaderini kabullenmesinden… Oturup hiçbir şey yapmadan krizi beklemesinden… Oliver öyle olmadığı için memnundum. Meğer genel konsept böyleymiş de Oliver ve ben yanlış anlamışız.

Ben yine de Oliver’ın, hayatta kalmak konusunda pes etmeyeceğine inanıyorum.

Bölümde de öğrendiğimiz gibi, sezonun ilk altı bölümü bir testten ibaretmiş. Aslında Oliver’ın yaşadığı her şey bir testten ibaret değil miydi? Bu çocuk ne kadar sınandı böyle?

Lyla’ya gıcık olmamak elde değil. İyi tarafta olduğuna inanmak istiyorum hatta biliyorum. Fakat yine de izlerken ‘Lyla bunu nasıl yaparsın!’ demekten kendimi alamıyorum.

John’un ise Oliver’a inanmayıp, Quentin’in hemen inanması… E haklı adam. Kızının dirildiğini gördü daha ne yapsın!

Oliver ile olan konuşmalarında da bir noktaya çok güldüm. Oliver, Quentin’e kendisine neden güvendiğini sordu. Quentin de ‘kızlarım sana güveniyordu’ dedi. ‘İki zeki kız yetiştirdim.’  Yani geçmişlerini düşündüğümüzde bu biraz komik kaçacak olsa da evet sanırım ikisi de akıllı iki kadındı. Ya da hayat onlara akıllı olmayı öğretti diyelim. Oliver, Quentin’in de sınavından birçok kez kalsa da sonunda geçmişti. Tıpkı Monitor’ün sınavından geçtiği gibi.

Gerçi ben Oliver’ın Monitor’ün sınavından değil de, Monitor’ün Oliver’ın sınavından geçtiğine inanıyorum. Lyla’ya güvenerek Monitor’e inanmayı tercih etti. Aslında bir seçim yaptı. Ve karakterindeki onu o yapan noktayı değiştirdi bunun için. Kabullendi. Daha büyük bir mevzu da olamaz zaten.

Şimdi ise geçmesi gereken son bir testi var Oliver’ın. Başladığı yere geri döndü. Lian Yu’ya… Üstelik bu sefer yanında iki çocuğuyla. İşler daha tehlikeli mi hal mı alacak, daha mı çok karışacak, göreceğiz. Şurada son 4 bölüm kaldı. Yedinci bölümden sonra hatta yedinci bölümün sonunda olayın krize bağlanacağını ve sekizinci bölümle krizi izleyeceğimizi düşünüyorum. Unutmayın, birden fazla diziyle ortak bölüm olacak.

Şimdiden sabırsızlanmaya başladım!