Sercan Batık: “Oyunculuk yapı taşım, gerçek ve samimi olmak.”
- Sizi daha yakından tanımayı çok isteriz. Bize dışarıdan herkesin göremediği Sercan Batık’ı anlatır mısınız? Yakın bir arkadaşınıza sorsak sizi nasıl tarif ederdi?
Dışarıdan oldukça heyecanlı ve hareketli biri olduğumu söylerler ama aslında sakin bir yapım var. Stabil bir hayatı seviyorum. Uzun süredir tanıştığım arkadaşlarımla vakit geçirmek beni mutlu ediyor; zaten çocukluk arkadaşlarım hâlâ en yakın dostlarım. Kalabalık hayatlardan hoşlanmam, evde ya da evimin yakınında vakit geçirmeyi severim. Hâlâ “mahalle çocuğu”yum, sadece mahallem değişti. Yakın çevrem beni hırslı, cesur ve bir o kadar da duygusal biri olarak tanımlar. Balık burcu olmamla bağdaştırırlar ama ben burçlara pek hâkim değilim.
⸻
- Oyunculuk yolculuğunuzun başlangıcına dönelim… Nerede doğup büyüdünüz ve bu coğrafyanın sizde yarattığı duygu dünyası nasıldı?
İzmirliyim. Tepecik Devlet Hastanesi’nde doğdum, çocukluğum Tepecik’in üst kısımlarında, Gültepe’de geçti. Sosyolojik olarak oldukça ilginç bir yerdi; göçmen bir mahallede büyüdüm. Farklı kökenlerden insanlarla arkadaş oldum, komşuluk yaptım. Tamamen sokakta geçen, bilye ve tasoyla büyüdüğüm bir çocukluğum vardı. Bizim oraları en iyi şöyle tarif edebilirim: Rengârenk yamalı bir battaniye gibi; herkes farklı ama birlikteyken çok sıcak, çok huzurlu. Dışarıdan korkutucu görünen o mahalle aslında bana gerçek duyguları öğretti. İyi ki orada büyümüşüm; mahalleyi de arkadaşlarımı da o günleri de çok seviyorum.
⸻
- Oyunculuk serüveninizde sizi bu mesleğe çeken temel motivasyon neydi? “Oyuncu olmalıyım” hissi ilk ne zaman doğdu?
Babam iyi bir izleyiciydi ve sevdiği filmleri bana da izletirdi. Çocukluğum kaliteli filmlerle geçti. İzledikçe günlük hayatta göremediğim, olamayacağım karakterlere özendiğimi fark ettim. Temel motivasyonum; kendi mahallemin, odamın, hayatımın dışındaki insanları, hikâyeleri deneyimleyebilmekti.
Oyunculuğa başlamam ise ilginç bir hikâyeye dayanıyor… Lisede sınıf temsilcileri toplantısı vardı, bizim temsilci gelmeyince dersten kaçmak için “Ben temsilciyim” deyip toplantıya girdim. (Bugün onayladığım bir davranış değil.) Herkes okulun eksiklerini konuşurken ben tamamen içimden gelen bir şekilde “Okulun bir tiyatrosu olmalı” dedim. O an temsilci olmadığım ortaya çıktı ve aslında okulun zaten çok iyi bir tiyatrosu varmış. Orada tanıştığım dostum Sinan beni tiyatroya kaydetti. İlk oyun sonrası selamlamada hayatımın geri kalanının yönünü hissettim. “Oyuncu olmalıyım ve bu işte iyi olana kadar çok çalışmalıyım” dediğim an oydu.
⸻
- Eğitim geçmişinizde oyunculuk bakışınızı belirleyen bir deneyim veya unutamadığınız bir anekdot var mı?
Eğitim hayatım, alaylı dönemimle birlikte 4 yıllık konservatuvar sürecinden oluşuyor. Ama ben alaylı zamanlarımı da bu işin temeli olarak görüyorum. Lisede tiyatroya başladıktan sonra özel tiyatrolarda çalıştım. 16 yaşımda bir çocuk tiyatrosuyla amatör şekilde Türkiye turnesine çıktım. Çok sayıda ekiple çalıştım, çok şey öğrendim.
Tüm bu süreçten çıkardığım en net öğreti: Gerçek ve samimi olmak. Oyunlarda, karakterlerde, sahnede… Bu benim oyunculuk yapıtaşım oldu.

⸻
- Kariyeriniz boyunca “Oyuncu olmanın ne demek olduğu” fikrinizi en çok şekillendiren an neydi?
En etkileyici anım 17 yaşındayken yaşandı. İki arkadaşımla Prestij adında küçük bir kumpanya kurduk. Çalışarak sahne kirasını çıkardık, oyunumuzu hazırladık, bir ay boyunca her gece afiş astık. Oyun günü geldiğinde salon neredeyse boştu. Son seansta 50 özel gereksinimli çocuğun geleceğini öğrendik. Ücretsiz oynamaya karar verdik ve maddi olarak battık. Ama hayatımın en güzel “batışı”ydı. O çocukların yüzündeki gülümseme, bu işi neden yaptığımızı en net gösteren andı.
⸻
- Bir karakterle ilk temas anında neyi ararsınız? Metnin içindeki “çekirdeği” nasıl bulursunuz?
Bir karakteri sahiplenmemde en güçlü bağ, karakterin kendi fikirlerine ve amaçlarına olan inancıdır. Bu, benim için büyük bir kolaylaştırıcı. Kendimle ortak yönler bulmayı denerim ama bu her zaman işe yaramaz; bazen tamamen başka yöntemlere ihtiyaç duyarım. Kendimden bir şeyler katabileceğim ya da zaten ortak noktalar taşıdığım karakterlerle bağ kurmam daha kolay oluyor.
⸻
- İç disiplininiz nelerden besleniyor? Bu disiplin sette nasıl görünür?
Disiplinimin temel kaynağı geçmişte verdiğim emeklere olan saygım ve işime duyduğum inanç. Hayatımda hiçbir şey bir anda olmadı; bu yüzden her basamakta şükrederek ilerliyorum. Bu da disiplinimi korumamı sağlıyor.
Set ortamında bu disiplin; işini sahiplenen, meraklı, öğrenmeye açık bir oyuncu olarak yansıyor. Üniversite yıllarımda nasıl çalışıyorsam, sette de aynı ciddiyetteyim.
⸻
- Sercan Batık’ın bir set günü nasıl geçer? Set dinamiklerine yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?
Set sabahları beni hep çok mutlu eder; sevdiğim işe uyanmak büyük bir motivasyon. Çocukluk hayallerimi yaşıyorum, hayran olduğum oyuncularla birlikte çalışıyorum. Bu yüzden iletişime açık, motive ve pozitif olurum.
Set dinamiklerini biraz roller coaster’a benzetiyorum; her an her şey olabilir. Ben de bu heyecana hazır olmayı seviyorum.
⸻
- Bir oyuncu olarak ilerlemek istediğiniz özel bir disiplin var mı?
Şu anda özellikle odaklandığım bir disiplin yok. Okul yıllarımda fiziksel tiyatroyla çok iç içeydim. Mezuniyet sonrası ise daha çok kendi oyunculuk disiplinimi güçlendirmeye yöneldim. Önümde uzun bir yol olduğunu düşünüyorum; ileride elbette farklı alanlara yönelmek isterim.
⸻

- “Eşref Rüya” kadrosuna nasıl dahil oldunuz? Teklif geldiğinde ilk tepkiniz neydi? Proje sizin için ne ifade etti? İzleyici tepkilerini takip ettiniz mi?
“Eşref Rüya”ya dahil olmamda menajerim Nisan Turgul’un büyük emeği var. Auditionımdan memnundum ve birkaç gün sonra güzel haberi aldık. Bu, hayatımda ilk kez “Ben bu dizide olmalıyım” dediğim projeydi. Daha önce çalıştığım birçok oyuncu kadrodaydı, bu yüzden yabancılık çekmedim.
Haberi alınca çığlıklarla kutladım. Karakter üzerine düşünmeye başladığımda ekip bana büyük bir özgürlük alanı açtı. Saç tıraşımdan oyunuma kadar tamamen “Tufan” oldum. Çektiğim her sahneden büyük keyif aldım.
Sosyal medyayı tabii ki takip ettim. İlk kez bir işimden bu kadar güçlü geri dönüşler aldım. En sevdiğim yorum şu oldu:
“Abi biz seni yoldan çevirdikleri bir tırrek sanıyorduk.”
Aynı anda hem doğru hem yanlış olabilen harika bir yorum.
⸻
- “Ayrılık da Sevdaya Dahil” teklifi geldiğinde ilk izleniminiz neydi? Bu proje sizin için neden cazipti?
Teklif geldiğinde Ayvalık’taydım. Menajerim aradığında sevinçten denize koştum. Çünkü bu sıradan bir iş değil; bir Yavuz Turgul projesi.
Audition sonrası zaman geçmişti, her ihtimale hazırlıklıydım. Ama 26 yaşında biri olarak Türk sinemasının en büyük ustalarından birinin projesinde yer almak bambaşka bir sorumluluk ve büyük bir onurdu. Kadro çok güçlüydü. İzmir’den çıkıp sadece dört yılda bu noktaya gelmek benim için büyük bir şans.
⸻
- Oyunculuk dışındaki zamanlarınızda sizi besleyen hobileriniz neler?
Hayatım iş dışında oldukça sakin. En büyük adrenalini mesleğimden alıyorum. Zihnimi boşaltmayı seviyorum. Çocukluğumdan beri büyük bir konsol oyunu merakım var; benim için meditasyon gibi.
Ayrıca kahveler ve kokteyllerle ilgilenmeyi seviyorum. Eskiden iş olarak yaptıklarım bugün hobime dönüştü. Saatler ve parfümler de ilgi alanım; öğrenmeye açık biriyim.
⸻
- Bugünlerde neler dinliyor, neler izliyorsunuz?
Spotify listem tamamen karışık… Azer Bülbül, Kendrick Lamar, Gorillaz ve Lapsekili Tayfur aynı listede yan yana. Son izlediğim film Mob Land. Ama herhangi bir anda dönüp eski bir BoJack Horseman bölümünü de açabilirim.
- Röportajlarımızın bir uğuru vardır… 😊 Sizin gerçekleşmesini çok istediğiniz bir dileğiniz var mı?
Birçok hayalim var ama bana en imkânsız görüneni bir gün Broadway’de sahneye çıkmak. En zoru diledim sanırım.
Kendimi bu kadar kapsamlı anlatmak ilk kez nasip oldu. Umarım uğuru dokunur…


