4N1K İlk Aşk 6. Bölüm: Bulut Ol

Bölüm hakkında yazılacak çok şey var aslında. Çok çok güzel başladı. Yaprak’ın kan gördüğü için bayıldığını gördük. Barış’ın şüpheli hareketlerini bir kenara bırakıyorum, aynen kitaptaki gibi Ali için üzülmesi, ağlaması, destek olması çok güzeldi. İzlerken aslında “E Barış hem ağlıyor, hem nasıl olur da böyle bir şey yapabilir, imkansız!” modu hakimdi izleyicide. Genel izleyici dışında, kitap okuyucularının “Barış asla yapmaz, ama n’oluyo ki şu anda?” dediğini duyar gibiydim. Ben de dahil!

Çetenin, Ali’nin bıçaklanmasını öğrendiği anı unutamıyorum. Gökhan’ın “Ali bıçaklanmış!” diyerek koridorda bağrışı, Oğuz’un Ali için kan istemesi, Sinan’ın gözlerinin kızardığını görmek kalbimizde baya iz bıraktı. Hastanede ise Gökhan’ın kan vermek için ortalığı ayağa kaldırması tüyleri diken diken edecek türdendi. Oyuncuların zirveye çıktığı sahnelerdi diyebilirim. Performansları kendilerine hayran bırakacak türdendi.

Ali komada iken Yaprak’ın yanına gidip Ali ile konuşması özellikle Ali ve Yaprak çiftini destekleyenlerin kalbini hızlandırdı tabii. Yaprak’ın göz yaşları içinde yalvarması, ve ardından gelen flashback çok özeldi. “Bulut ol, bulut ol, bulut ol. Hop, geçti acı!” Bunun hemen ardından Ali’nin parmaklarını oynatmasıyla birlikte gelen o tatlı sevinç ve duygusallık paha biçilemezdi! Tüm bunların tamamen kitaptan alıntı yapılarak yazılması da ayrı bir artı oldu.

Bölum aslında dram ve duygusallık üzerine kurulu gibi görünse de flashbackler ile araya çok hoş, tatlı ve enerji dolu sahneler katılmış. Çetenin Ali’yi anıp, Ali’yi anlattığı sahnelerde, Ali’nin nasıl biri olduğunu küçük örneklerle çeteden dinledik. Hem Ali’yi onların gözünden dinlemiş olduk, hem de Ali’nin bıçaklanmasının ardından gelen dram ve üzüntü yerini yüzlerimizde tebessüme bıraktı. İzleyiciye de iyi geldiğine eminim. Çetenin birlikte sahnelerini flashbacklerle de olsa izledik. Özellikle kitapta da yer alan “kar yağma” sahnesi herkesin yüzüne kocaman kocaman gülücükler kondurdu.

Ali’nin uyanması için herkesin seferber olması olayı çok güzeldi. Fakat Ali hastanede komada iken hiç kimsenin hastanede kalmaması olayı sanki biraz olmamıştı. Evet, herkes Ali için seferber oluyor fakat doktor “uyanmama” ihtimalini de söylemişken, hiç mi kimse kalmaz yanında mesela? Sanki şey gibiydi, Ali gayet iyi de, moral olsun diye bir şeyler yapmaya çalışıyorlarmış gibi. Dizide börek yapıldı ve mesela ben börek tarifini öğrendim. Ama Ali komada. Açık artırma izledik ama Ali komada. Cafede bir bestecinin beste yapma ve aşk hikayesini izledik ama Ali komada… Hastanede kimse kalmamıştı, annesi hariç. Kaldı ki onu da arayan ve Ali’nin durumunu sorup Ali hakkında rapor alan tek kişi Sinan oldu. İyi bir şeyler, iyi mesajlar verilmeye çalışıldı aslında ama sanki gereksiz sahneleri de beraberinde getirmişti bu. Börek sahnesi ve Nergis hikayesi gibi… Belki. Ama her şeye rağmen sahnelerin enerjileri iyiydi. Zevkle izlettirdi. Zaten 16-17 yaş grubunu canlandıran karakterler olduklarından, arkadaşlarının uyanması için kendilerince bir şeyler yapmaya çalışmaları kabul edilebilirdi. 

Barış ve Yaprak sahneleri de genel itibariyle her zamanki gibiydi. Barış “sırık” olmaktan çıkıp “Barış” olmuştu Yaprak için. Hatta ayak üstü minik flörtleşmeler bile gördük. Ama Yaprak Yaprak’lığından vazgeçer mi? Asla! Barış’a karşı yine duvarlar sapasağlamdı. Team Ali tarafının “Aman Ali Rıza bey, ağzımızın tadı kaçmasın.” dediğini duyuyorum sanki. 

Bölüm sonlarına doğru tempo biraz düştü. Barış’ın şüpheli hareketleri daha da arttı. Esasen oyun olduğu bariz belli bir şeyin bu denli uzatılıp “Barış yaptırdı.” gibi gösterilmesi biraz rahatsız etmedi değil. En nihayetinde her şeyin Barış’ın bir oyunu olduğu ve suçluyu yakalatmak için kurduğu bir tezgah olduğu anlaşıldı. Barış’ın odada Ali ile konuştuklarına diyecek lafım yok, bölümün en zirve sahnelerindendi. Bölumün üstünde bile diyebilirim. Çünkü hem Team Ali hem Team Barış tarafından sevilip, iki tarafı da duygulandıran bir sahne olduğunu hissediyorum… 

İkilinin arada birbirlerine üzülüp, birbirleri ile iyi anlaştıkları sahneleri görmek istediğimi fark ettim izlerken. “Düşmanlık” olgusunun dışında “insanlık ve vicdan” olgusunun işlenmesini çok beğendim.

Çetenin ve diğer herkesin, Ali’nin uyanması için verdiği çaba ise bölüm sonunda kendini gösterdi. Bestecimiz hastane odasına getirildi, börek kokuları sardı odayı falan ve beklenen an; Ali gözlerini açtı. Gözlerini açtığı gibi de Yaprak ve Barış’ın sarıldığını gördü. Bu ise Ali için en ağır bıçak darbesiydi. Ali gözlerini açtığına bile sevinemedi sanıyorum ki, gördüğü manzara karşısında. Yaprak’ın kolyesini Barış’ın bulup Yaprak’a teslim etmesi ve Ali’nin de gözlerini açmasının duygusallığı ile o an minnetle sarıldı Yaprak, evet. Ama Ali uyuduğu süreç içinde neler olup bittiğini bilmediği için ani bir şok geçirdi haklı olarak. Ali’nin kalbinin acıdığını hissettim o an. En keskin bıçak darbesini sol yanına aldı. Peki şimdi biz üç kez “bulut ol” dersek, geçer mi Ali’nin acısı? Belki, yani bir ihtimal. Öyleyse; bulut ol, bulut ol, bulut ol. Hop, geçti acın Ali.

Haftaya yeni bölümde görüşmek üzere…