tds_thumb_td_300x0
4N1K İlk Aşk 6. Bölüm: Ben Anlarım

Bölüm Ali’nin börek ve gitar eşliğinde uyanması ile başladı. Sonrasında gördüğü manzara da malum; Yaprak&Barış sarılması. Ardından hemen Ali’nin taburcu oluş surecine geçtik ve Ali’nin kabus görmesi ile 6. bölüm tam olarak başlamış oldu. Zaten Ali’nin kabus görmesi kaçınılmazdı gördüğü manzaradan sonra. “Beni yeniden uyutun…” dese yeri dedik içimizden. Daha sonra ise Julide ve Tekin ile eve yol aldılar. Eve vardıklarında ise onları uzaktan izleyen bir Ela vardı. Tüm olanların sorumlusu olarak tutulan Ela. Nedeni ise bildiğiniz üzere günlük. İşin daha kötü tarafı ise tum gerçeklerin yazılı olduğu günlüğün hala Ali’yi bıçaklayan adamların elinde olması ve intikam için günlüğü Ali’ye yollamalarıydı. Ela bir türlü ne Tekin’e geçmişteki suçsuzluğunu kanıtlayabiliyor ne de Ali’nin bıçaklanması olayında üzerine atılan suçlamalardan kendini sıyırabiliyor. Bu durumda Ela’ya gerçekten üzülüyorum. Malum günlük ise bir şekilde Barış’ın eline geçiyor bu sırada. Ali’ye gelen kargoyu Barış’ın almasıyla birlikte olayların seyri değişiyor.

Günlükte yazan yazı ile okuldaki pano yazılarını karşılaştıran Sherlock Barış, günlüğün sahibinin Ela Hoca olduğunu anladı. Söyleyebileceği tek kişi ise Yaprak olduğundan günlüğü Yaprak’a vererek ona durumu açıkladı. Ali’ye söylemesini istedi. Zorlu bir süreç olacak bu Yaprak için bakalım ne çıkacak en sonunda. Bu kısmın bir anda geçiştirilmesinin nedeninin daha sonra uzun uzadıya sancılı bir süreç olarak yazılacak olmasına bağlıyorum. Çünkü böyle önemli bir mevzu beş dakika içerisinde konuşuldu ve bir daha bahsi bile açılmadı…

Bu sırada çete, eve gelen Ali için hoş, videolu bir sürpriz hazırlamış. Çete ve ev sahnelerine zaten bayılıyorum. Yüzümde kocaman kocaman gülümsemeler oluşturuyor. Videolu jestin ardından sonra tüm çetenin “Alikuş’um oley!” diyerek eve girmesi de harikaydı. Bu sırada Ali için yapılan pastalara değinmeden geçemeyeceğim, “Hoş geldin Alikuşu’um.” yazılacakken bildiğimiz çete, çeteliğini gösterip “Hoş Ali Geldin Kuşum” olarak dizmiş pastaları. Tam çeteye yaraşır bir hareket!

Gülmeli, eğlenmeli anların ardından tabii Ali, Barış ile ilgili sorular sormaya başladı. Bu kısımda anlayamadığım şey, Barış’ın yaptıklarının Ali’den neden saklandığı. Ali asacak, kesecek değil. Ortada bir can vardı ve Barış üzerine duşen insanlık görevini yapmıştı. Borçlu olup olmama durumu ise tamamen Ali ile alakalı bir durumken, sanki devlet sırrı gibi Barış’ın Ali’yi kurtarmasının saklanması baya can sıkıcıydı. Üstüne bir de Ali’yi kurtaran kişinin Bade olduğu söylendi. Doğal olarak Ali de Bade’ye borçlu olduğunu düşünerek Bade’ye “benden istediğin bir şeyi yaparım.” diyerek minnet borcunu ödemek istedi. En fazla canımı sıkan konulardan birisi de Ali’nin bu bölüm bencil veya nankör gibi gösterilmesiydi. Asla öyle olmayan Ali karakteri bu bölüm bambaşka bir hale gelmişti. Barış’ın adını bile duymaya tahammül edemeyen, tahammülsüz biri. Halbuki Ali öyle bir karakter mi? Değil. Kitap okurları bilir, gerektiğinde Barış ile Ali’nin dertleştiğini bile biliyoruz. Halbuki fena mı olurdu Ali’ye direkt söyleselerdi, Ali ve Barış “düşman” olmaktan çıkıp oturup güzelce konuşsaydı. Ali teşekkür edip elini sıksaydı mesela. Barış, Ali uyurken söylediği şeyleri bir de ayıkken söyleseydi… Ama olmadı. Ali, kendisini kurtaran kişinin Barış olduğunu öğrenince ise aynı şekilde Barış’a gidip, istediği herhangi bir şeyi yapacağını söyledi. Barış’ın isteği ise, Ali’nin aşkını itiraf etmesiydi. Bu Ali için zor olsa da kabul etmek zorunda kaldı. Ali, Barış istediği için aşkını mı itiraf edecek? Göreceğiz…


Küçük bir paragraf da çeteye ayırmak istedim, bilhassa Gökhan’a. Gökhan yine bu bölümün de en muazzam parçalarından biriydi. Merve ile yaşadığı olaylar flashback şeklinde gösterildi ve kurduğu cümleler ile yaptığı hareketler bırakın tebessümü, hepimizi kahkahalara boğdu. Sinan ve Ece cephesinde ise durumlar baya karıştı. İkili, anne ve babasının kendilerine yalan söylediklerini, ayrılmadıklarını öğrendi. Bu durumun sonu nereye varacak aslında merak ediyorum. Ben Sinan&Ece tarafındayım. İkiliyi birlikte izlemeye bayılıyorum, dinamikleri ve enerjileri çok güzel çünkü.


Ali’nin hastanede kaldığı süre boyunca yanında olmak isteyen çetenin, özellikle Yaprak’ın ise başı fena halde dertteydi. Yaprak’ın devamsızlığı sınıra gelmiş ve sınıf tekrarı yapması kararlaştırıldı. Eğer Yaprak sınıf tekrarı yaparsa ailesi direkt Yaprak’ı da alıp Antalya’ya gidecekti. Yaprak’ın okçuluk kursunda olduğu günün raporu ise maalesef kayıptı. Bölüm ortalarından itibaren ise Yaprak’ın rapor bulma macerasına daldık. Raporu bulmazlarsa sınıf tekrarı olacaktı bu yüzden çete, Barış, fizikçimiz+tarihçimiz canla başla Yaprak’ın raporu için çalıştı. En nihayetinde okçuluk kursundan raporu aldılar ama rapor ortadan ikiye ayrılıp rüzgâra kapılınca Yaprak ve Barış bir parçasını almak için, çete ve hocalar diğer parçası için koşuşturmaya başladı. Yaprak ve Barış kağıdın ilk parçasını buldular. Ne hikmetse uçmuş uçmuş ve orada bulunan bir gelin arabasının içine girivermiş. Ve o gelin arabasının kapısı da sadece gelin ve damat için açılırmış. Ne senaryo! Yaprak ve Barış, sırf kağıdı alabilmek için gelin-damat kılığına girip arabaya bindiler, resmen evcilik oynadılar. Bana kızanlar olacaktır fakat bu kısım o kadar saçma ve gereksizdi ki, hepimiz ile dalga geçildiğini duşundum. Zeka yaşımızla yani… Yaprak ve Barış’ın bol didişmeli sahneleri nerede, bu evcilik oyunu, şaklabanlık nerede… Gerçekten facia ve kötü bir senaryoydu. Team Barış pek tabii eğlenmiştir, komik bulmuştur. Lafım yok. Ama senaryoya saf gözle bakıldığında o kadar saçma duruyordu ki, eğlence kısmına odaklanamadım bile. Yazılmak için yazılmış gibiydi. Hatta direkt yazılmak için yazılmış bence. Neyse, günün sonunda kağıdın bir parçasını almayı başardı ikili. Diğer yarısı ise çete sayesinde ellerine geçmişti. Çetenin raporu alma kısmı da oldukça çetrefilliydi tabii. Kağıtları birleştirip müdüre vererek Yaprak’ın sınıf tekrarı yapmasına engel oldular. Ha bu arada, Yaprak’ın raporunun kaybolmasında parmağı olan kişi ise Bade’ymiş. Tüm bunları da Ali’nin, kendisini fark etmesi için yapmış. Sanki Yaprak okuldan atılırsa, Ali’nin de kalbinden atacağını düşünmüş aklınca. 12 yıl atamamış, söz geçirememiş kalbine Ali, Yaprak okuldan gitse ne olurdu ki? Ali zaten Yaprak’ı hep uzaktan sevmiş, ona böyle alışmış. Ali bir 12 yıl daha sever, beklerdi eminim…

Bölümün başlarında yer alan bir sahne vardı ki ben onu sona saklamak istedim. Ali, Yaprak’ı ormanlık bir alana getirdi. Küçükken Yaprak’ın annesinin kendisine aldığı pembe ayakkabıları çıkarıp Yaprak’a verdi Ali. Yaprak’ın mutluluk göz yaşlarını görmek paha biçilemezdi. Eski günlerini konuştular birlikte. Daha sonra Yaprak, “Nasıl anlıyorsun? Nereden biliyorsun?” diye bir soru yöneltti Ali’ye. Ali’nin cevabı ise kalp eriten cinstendi. Çıkarttı kulaklıkları, birini Yaprak’a birini kendine taktı. Multitap-Ben Anlarım şarkısı ise yanıtladı Yaprak’ın sorusunu Ali. Şarkı ile birlikte Ali ve Yaprak’a yapılan mini klibi izledik. Çok hoştu. Şarkı çok güzeldi, manidardı, kalbi pır pır ettiren cinstendi. Ardından Ali içini kemiren soruyu yöneltti Yaprak’a; Barış’a aşık mısın? Yaprak hayır dedi, ben aşkı anlamam ki dedi. Ali ise kendinden emin bir tavırla “Anlarsın…” dedi. Yaprak bu sırada Ali’den de bulduğu bir cesaretle, Barış’ın yanında kalbinin hızlı attığını, garip olduğunu itiraf etti. O sırada Ali’nin kalbinin ne durumda olduğunu düşünmek istemiyorum… Bir anda “Yaprak ben sana aşığım.” diyiverdi Ali. Genel izleyici anın şoku ile bi yalpalasa da, okurkuşlar zaten bu sahnenin gerisinin ne olduğunu çoktan bildiği için antremanlıydı. Ali, Yaprak’ın elini alıp kalbine götürdü; “Şok olduğunda da kalbin hızlı çarpar. İlla birine aşık olman gerekmez.” diyerek duruma bir açıklama getirmeye çalıştı. Yaprak kızımız saf olduğundan olayı pek kavrayamamış gibi olsa da, Ali’nin bu ani çıkışına da baya şaşırmış gözüküyordu. Ali yine de “Kalbin yine ona hızlı atarsa bana söyleme olur mu?” dedi çünkü on iki yıl geçmişken kalbinden, bunu kaldırabilir mi? Kaldıramaz. Biz anlarız, çünkü en iyi biz tanırız Ali’yi…

Bölüm sonunda ise Barış’ın isteğini gerçekleştirmek üzere cesaretlenen Ali’yi gördük. Yaprak’tan bir şey saklamayacağını söyleyip ona itirafın eşiğine geldi ve bölüm bitti. “Ali itiraf edecek mi?” sorusu ile bölümü bitirdik. Ali itiraf ederse, Yaprak anlar mı onu? Çünkü en iyi o tanımıyor mu Ali’yi? 

Haftaya yeni bölümde görüşmek üzere…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!