4N1K: Ali Tekelioğlu’nu Anlamak

4 yıl önce Wattpad’de başlayan 4N1K macerası, malumunuz şu günlerde televizyonlarımızda “gençlik dizisi” olarak yayınlanmakta. Wattpad zamanlarından beri okuyucu olan kesim arasında başlamış olan team savaşları ise, dizi ile birlikte iyice hararetli bir hal aldı. Tabii team savaşları işin çok ayrı bir boyutu. Ben ise team savaşlarını bir kenara bırakarak, “Ali Tekelioğlu’nu anlamak” için çıktım yola.

Ben kitabı henüz okuma fırsatı elde ettim. Diziden sonra yani. Kitap ile dizi arasında çok farklılıklar olduğu söylenmişti ki gerçekten kitabı okuduğumda bunu fazlaca fark ettim. Tabii dizi mantığı bambaşka olduğundan bu gayet normal karşılanabilir. Genel hikaye olarak bağlı kalınsa da ufak tefek değişikler göze çarpıyor. Ben kitabı okuduğumda Ali’ye daha farklı bir bağlanma yaşadım. Acısını, aşkını, arkadaşlığını anlamaya çalıştım. Ben aslında, hepimizin içinde Ali Tekelioğlu’ndan bir parça bulabileceğini düşünüyorum. O yüzden bu yazının ana fikri “Ali Tekelioğlu’nu anlamak”.

Başlayalım o zaman; mesela, en basitinden başlayalım. Hepimizin çocukluğunda bir grup arkadaşı olmuş, kız-erkek fark etmeksizin mahalle arası maçlar yapmışızdır. Ya da hep birlikte ailelerden gizli birtakım işlere arkadaşlarınızla kalkışmışsınızdır. En azından ben yaptım. Ve grup içerisinde mutlaka diğerlerinden daha makul olan, daha düşünceli ya da daha sakin olan biri olmuştur. Hatta bu kişi siz bile olabilirsiniz; deli arkadaş grubunun sakin ve makul üyesi. Bu yüzden, Ali bizim özlediğimiz çocukluğumuz veya özlediğimiz çocukluk arkadaşımız. Ali, çete ile birlikte, bizi mahallede, güneş batana kadar oyun oynadığımız anları hatırlatan o değerli hatıra. O yüzden Ali’nin çeteye, arkadaşlarına ve arkadaşlığa değeri çok iyi anlayabiliyorum. Hangimiz arkadaşsız yapabiliriz ki?

İkinci olarak; Ali, bazılarımızın ailesiyle yaşadığı bazı sorunlar ya da mecburi ayrılıklara dokunan ve bunlarla mücadeleyi öğreten biri bence. Ailesinden ayrı kalsa da arkadaşları sayesinde buna katlanmayı ve kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş. Ali, kitaba göre annesi ve babası ile ayrı yaşamış, tek başına bir şeyler yapmaya çalışan bir karakter. Dizide ise yalanlar üzerine kurulu bir hayatı var. Annesi konusunda yalan söylenmiş kendisine. Bu yüzden Ali, birçoğumuzun ailesiyle olan ilişkilerini ve ayakta durabilmeyi öğreten biri. Ali Tekelioğlu’nu ailesi konusunda da anlıyorum. Özlese de sessiz kalışını, tek başına ayakta duruşunu, pes etmeyişini anlıyorum. Şu anda dizide en merak ettiğim konulardan birisi mesela; Ali, hayatının yalanlar üzerine kurulu olduğunu öğrendiğinde ne yapacak? Ailesini affedecek mi? Kim bilir, Ali belki bu sefer de bize affetmeyi öğretir…

Tabii ki en önemlisi; Ali’nin aşkı. Hepimizin çocukluğunda bir çocukluk aşkının olduğunu düşünüyorum. İlk aşkın ve çocukluk aşkının nasıl muazzam bir şey olduğunu ben büyüdükçe anladım. Ne kadar çıkarsız, masum ve saf bir sevgiymiş meğer çocukluk aşkı, o ilk aşk. Ali’nin de aynen böyle olduğunu ve aşkının, sevgisinin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Yıllarca içten içe, masumca sevmiş. Büyüdükten sonra hala ilk günkü gibi o aşkı içinde tutmuş, onu korumuş. Bu yüzden ona çok saygı duyuyorum mesela. İlk günkü hisleriyle koruduğu aşkın, saygıyı çok hak ettiğini düşünüyorum. Şu anda kaçımız, ilk aşkımızı, çocukluk aşkımızı görsek, çocukken duyduğumuz heyecanı duyarız? İşte Ali Tekelioğlu, on iki yıldan beridir aynı heyecan ve tutkuyla sevmiş. Zaman zaman Ali’nin on iki yıldır aşkını neden söylemediğini, bir korkak olduğunu söyleyen eleştiri yazıları ya da tweetleri görüyorum. Saygı duyuyorum fakat bu noktada değinmek istediğim bir şey var; hepimiz sevdiğimiz kişiye sevdiğimizi zamanında söyleyebildik mi? Kaç kişi çıkar toplasak? Evet korktuğu konusunda katılıyorum. Ali korkuyor söylemekten çünkü Ali yıllardır, Yaprak’ı sevmeyi sevmiş. Yaprak’ın büyüyünce başkasına aşık olma ihtimalini bilerek sevmiş. Yaprak’ın mutlu oluşunu sevmiş. “ ” demiş Ali Tekelioğlu. Her şeyden önce, Yaprak’ın arkadaşlığını sevmiş. Onun arkadaşlığını kaybetmekten korktuğu için yıllardır söyleyememiş. “Ben onun arkadaşlığını, içimdeki aptal aşktan daha çok seviyorum. Ona söylersem ve arkadaşlığımız zarar görürse, cidden yaşayamam.” diyerek de özetlemiş durumu. Yaprak’ı kendisinden başka fark eden biri olma ihtimalini hep göz önünde bulundursa da bu düşünceyi hep elinin tersiyle itmiş. İşte bu yüzden de, Ali’nin yıllarca aşkını içinde yaşayıp, bunu dile getirmemesini anlıyorum. Ali bu yanıyla da, bizim çocukken, çocukluk aşkımıza itiraf edemediğimiz aşkımız. Bu yanıyla Ali, bizim hiç kaybetmek istemediğimiz çocukluk arkadaşımız.

Ali Tekelioğlu kendisini anlamamızı hak ediyor, aşkı saygıyı hak ediyor. Ali Tekelioğlu mutluluğu hak ediyor. Umarım içindeki ve kalbindeki o küçük çocuğu hiç kaybetmez. Çünkü Ali Tekelioğlu, kalbinde barındırdığı o masum aşk ile, onu korumasıyla, aşkına ve arkadaşlığa saygı duymasıyla Ali Tekelioğlu.

Hepimizin içindeki çocuğun daima yaşaması dileğiyle…