tds_thumb_td_300x0
Sevmekten Önce Anlamak: Cemre ve Nedim

“SENİ SEVMEKTEN ÖNCE ANLAMAK İSTERİM.” (ÖZDEMİR ASAF)

Zalim İstanbul, ilk olarak kadrosunda Fikret Kuşkan’ı bulunduruyor olması hasebiyle dikkatimi çekmişti çünkü onun nefis oyunculuğunu izlemeyi epey özlemiştim. Bir de bu özlemime, dizinin Ozan Dolunay ve Berker Güven gibi kendi jenerasyonları içinde yetenekleriyle dikkatimi çeken genç oyuncuları bünyesinde barındırıyor oluşu da eklenince ilk bölümü izlemem işten bile değildi. Dizinin birinci bölümü itibariyle bende merak uyandıran, izlemekten keyif aldığım karakter Nedim oldu. Geride bıraktığımız 3 bölüm toplamında da Nedim ve Cemre ile dizideki diğer karakterlere nazaran daha fazla bağ kurduğumu fark ediyorum. Cemre’nin Cenk’le yaşaması muhtemel olan aşkı da yadsımadığımı belirterek ben gönlümden geçen ihtimale odaklanmayı tercih ediyor, Cemre ve Nedim karakterleri ile beraber onların ileride yaşayacaklarını düşündüğüm aşkları hakkında da birkaç kelam etmek istiyorum.

Cemre ile başlamak istiyorum zira ne yazık ki ekranlarda saygı çerçevesinde lafını kimseden esirgemeyen, ezilmeyen ama ezmeyen de, gücünü kalbinin güzelliğinden, merhametli oluşundan alan, meslek sahibi bir kadın karakter görmek hayli güç son yıllarda. Cemre tüm bu saydığım özelliklere sahip ve böyle bir karakteri izliyor olmak beni çok mutlu etti. Yetiştiği çevrenin daracık sınırlarına sığmayan hayalleri var Cemre’nin. Mesleği olan hemşireliği layıkıyla yapıyor olsa da aslında Cemre’nin ruhu hem onu küçücük dünyasından alıp bambaşka yerlere götüren, ona hayal kurdurtan hem de en büyük hayali olan müzikten besleniyor. Bugüne dek şarkılarını ne kardeşlerine ne babaannesine ne de annesine duyurabilmiş Cemre ama kimse duymuyor olsa dahi şarkılarını söylemekten hiç vazgeçmemiş. Cemre’nin hayallerinin peşine takılıp gideceği yola seyirci olarak eşlik edecek olmak benim açımdan hayli heyecan verici olacaktır.

Nedim’e gelecek olursam; Nedim’in, son zamanlarda izlediğim; beni en etkileyen, bende en merak uyandıran karakter olduğunu söylersem abartmış olmam sanırım. Nedim mahkûm edildiği sessizliğinde gizlediği çığlıklarıyla, hem bedeninde hem de ruhunda taşıdığı yaralarıyla, yıllar yılı içinde biriktirdiği yalnızlığıyla öylesine dokundu ki kalbime; ona dair ileride öğreneceğimiz her bir detay beni heyecanlandırıyor. Dizideki her karakterin hikâye derinliğine dair ufak tefek ipuçları edindiğimiz ilk 3 bölümde sanırım karakter özellikleri olarak en az detayı Nedim’den aldık. Bunun en önemli sebebi -kaza geçirdiğinde yaşının çok küçük olduğunu göz önünde bulundurursak- aslında Nedim’in karakterini dizideki herkesle beraber öğrenecek olmamızdır diye tahmin ediyorum. Hatta Nedim de kendini bizimle beraber tanıyacaktır. Gerek dizinin tanıtım yazılarından gerekse gidişatından anladığımız üzere Nedim belli bir süre sonra iyileşecek ve aslında bir nevi “yeniden doğmuş” olacak. Nedim’in yeni hayatını keşfetmesiyle beraber bizler de Nedim’e dair daha çok şey öğreneceğiz diye düşünüyorum. Öte yandan; tıpkı Cemre gibi, Nedim’in de bir odayla sınırlandırılmış küçücük dünyasında kurduğu, onu alıp hiç bambaşka yerlere götüren kocaman hayalleri olduğunu biliyoruz. Hayallerinin ne olduğunu henüz bilmesek de onları öğreneceğimiz ve belki de Nedim’in onları gerçekleştireceği günleri de merakla bekliyorum.

“Sevmekten önce anlamak”

Başta da belirttiğim gibi; esas çiftin Cemre ve Nedim olduğu hatta bu ikilinin karşılıklı bir aşk yaşayacağı konusunda ahkâm kesemem çünkü senaristlere güvenmiyorum, benimki yalnızca izlediklerimin bende yarattığı hislerden ötürü oluşan bir temenni. Cemre’nin şu an Nedim’e aşık olmadığının; ona yalnızca arkadaşça yaklaştığının farkındayım ama benim bu noktada esas değinmek istediğim Nedim’in hisleri. Ben Nedim’in heyecanını, mutluluğunu da aşka yormak için henüz çok erken olduğunu düşünüyorum. Yıllarını sevgiden, merhametten yoksun geçirmiş, o evde ya sürekli aşağılanmış yahut onun da bilinci, duyguları ve algısı olduğu göz ardı edilmiş. Dolayısıyla da bugüne dek hiç anlaşılmamış. Onu çok seven amcası bile anlayamamış Nedim’i tam manasıyla. İlk defa onun da yetişkin bir insan olduğunun farkında olup buna göre davranan, onunla konuşan, bir şeyler paylaşan biriyle karşılaştı Nedim, bunun coşkusu var üstünde aslında. İlk kez ona aslında yaşıtlarından hiçbir farkı olmadığını hissettiren biriyle karşılaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyor Nedim. “Ben çirkin miyim?” sorusu bile, bu ithama kırılmış olmasını yansıtıyor oluşunun yanında Nedim’in yaşıtlarıyla benzer kaygılara sahip olabileceğini fark etmesini de gösteriyor bence. Dolayısıyla ben Nedim’in de Cemre’nin de şu an için birbirlerine aşık olduklarını düşünmüyorum. Bunu tercih etmiyorum da esasen çünkü kısa sürede kurdukları arkadaşlıkla beraber birbirlerini keşfetme yolculuğu “salt” aşktan ibaret bir ilişkiden çok daha değerli benim için. Tüm bu paylaşımlar ileride aşka da dönüşsün istiyorum elbet lakin evvela anlamak, anlaşmak.

“Hayatımda gördüğüm en güzel şeysin”

Cemre’nin, Nedim’in “Ben çirkin miyim?” sorusuna karşılık bir anda söyleyiverdiği bu cümlenin altı zamanla dolacak gibi hissediyorum. Hani Tanpınar Biz evvela kelimeleri öğreniriz, sonra yaşadıkça teker teker manalarını.” der ya, naçizane, ben de bu mantalite ile “Önce cümleler sonra anlamları.” diyor ve Cemre’nin zamanla; Nedim’in yaşama tutunuşundaki gayrete, çevresindeki tüm çirkinliklere karşın; üstüne başına bu “çirkinliği” bulaştırmadan ilerleyişine hayran olacağını düşünüyorum. Ve evet, tüm bunlar neticesinde Nedim Cemre’nin hayatında gördüğü en güzel şey olacak. Yani ben öyle hissediyorum, öyle umuyorum.

Velhasıl kelam; dizide sevdiğim bu iki karakterin beklentilerimi karşılar biçimde işlenmesidir tek arzum. Yukarıda belirttiğim gibi; bugüne kadar izlediğimiz bölümlerden elimizde Cemre ve Nedim’e dair bir aşkın olduğunu henüz düşünmüyorum fakat bizi aşka götürecek çok güzel bir yolun yolcusu olduğumuzu hissediyorum. Cemre’nin de Nedim’in de anlaşılmaya böylesine ihtiyacı varken üstelik, çok sevdiğim o şairin mısrasında tasvir ettiği gibi (“Seni sevmekten önce anlamak isterim.”); Cemre ve Nedim’in anlamak / anlaşılmak / anlaşmak yolunda yapacakları yolculuğun aşk varacağını ümit ediyorum. Yürüdüğün yol güzelse yolculuğun da güzeldir. Yolculuğunun güzelliği ise varılacak yeri daha da güzelleştirir. Cemre ve Nedim’in yolları hep umut!

 

Zalim İstanbul Nasıl Bir Dizi? Seyirci Yorumları Nasıl?

Zalim İstanbul dizisi 1. bölümü ile Kanal D ekranlarına seyircisine merhaba dedi. Peki Zalim İstanbul dizisi ilk bölümü ile beğenildi mi? Seyirci Zalim İstanbul için ne dedi?

İşte sosyal medyadan gelen yorumlar:

 

error: Korunan İçerik!