La Casa De Papel 5.Sezon 4.Bölüm İnceleme: Cennette Bir Yer

“Sık sık savaşta olduğumuzu düşündük. Çünkü savaşın ne olduğunu bilmiyorduk.” cümleleriyle sadece bu bölümü değil, bütün bir sezonu (gelecek kısım dahil) özetledi Tokyo. Önlerinde savaşmayı gerektiren engeller vardı. Ve sanıyorum ki bu deneyim, acı bir şekilde sonlanacak. 

Final için ekibi bekleyen iki yol var. Ya bu savaştan sağ çıkacaklar ya da savaşın kurbanı olacaklar. Zaten geride birçok isim bıraktık. Daha ne kadar kaybedecekler? En önemli ismimiz Berlin, Nairobi, Maskow, varlığını bile unuttuğumuz Oslo… Evet bir kere kazandılar, ikincisi için mucize olur demişlerdi. Bu gidişle, sanırım haklı çıkacaklar. 

Helsinki’yi dramatik bir şekilde gösterince başta biraz korkmuştum fakat öldürseler daha süslü ve beklenmedik bir şekilde ölürdü diye düşünmüştüm. Doğru düşünmüşüm. Arkadaşının ölümünden daha dramatik ne olabilir? Tabiki de arkadaşının ölümüne engel olmak! Başta Palermo olmak üzere herkes Helsinki için en ağır silahları ortaya çıkardı. Artık savaş başlamıştı. Karşılarındaki sıradan bir ordu değildi, özellikle seçilmiş, acımasız askerlerdi. Öyle ki, rehineleri zayiat olarak göreceklerini söylemişlerdi. Bizim ekibimiz öyle bir şey yapmayacaklarına göre, bu gidişle kurtarmaları gereken canlar sadece kendi canları olmayacak. 

Profesör’ün ise işleri tekrardan eline alması, sadece ekip için değil hepimiz için rahatlatıcı oldu! Ortalık ne kadar karışırsa karışsın, Profesör’ün her şeyi bir şekilde yoluna koyacağına karşın güvenim tam. Tabi Profesör yalnız mı çalışıyor, hayır! Lizbon bu konuda ona gerçekten çok yardımcı oluyor. Onun sadece Profesör’ün sevgilisi diye ekipte olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat unutmayın ki, kendisi ilk iki sezonda Profesörle arasındaki iletişimi gayet iyi idare etmişti. Zeki ve cesaretli bir kadın Lizbon. Profesörle ikisi, bu açıdan büyük bir uyum gösteriyor. 

Aynı şeyi dizinin diğer çiftleri için diyemeyeceğim. Çok uzağa gidersek, Berlin ve Tatiana ikilisinin başına ne geleceğini yaklaşık üç sezondur merak ediyoruz. Tatiana konusunu o kadar uzun işlediler ki! Bunu yapmalarının ardındaki tek sebep Berlin’i hikayede tutmak olamaz. Soygunla bir ilişkisi olmalı. Öğrendiğimiz bilgiler ışını şunu söyleyebiliriz ki, Tatiana’nın bu büyük soygundan haberi var. Berlin, bu planları Tatiana ile paylaştığını söylemişti. Hatta Profesör, bunun için Berlin’e kızmıştı ve ona nasıl güvenebildiğini sormuştu. Berlin, Profesör’ün aşk nedir bilmediğini iddia etmişti. 

Berlin’in birinci sezonda aşkla ilgili çok şey söylediğini biliyoruz. Bu konuda da oldukça acımasızdı kendisi. Rafael’in Tatiana’ya olan bakışlarından sonra, sebebini anlamak çok da zor değil. “Hayatta bir şeyi çok istiyorsan, sahibinden çalman gerekir.” derken bir daha düşünecektin Berlin. 

Rafael, soygunun verdiği heyecanı mühendislikte bulamadığı için babasının yolunu izleyecek gibi görünüyor. Berlin’in Rafael’in elinden çantayı kapıp denize atması çocuğu resmen yıkıma uğrattı. Zekasının getirdiği gücün, başarının ve paranın kokusunu aldı ve hak ettiği şeyi, kendi elleriyle yok etmek istemedi. Berlin çantayı geri alacaklarını biliyordu tabi fakat Rafael bilmiyordu. Berlin, oğluna bir ders vermek istiyordu. Tam olarak bunun olacağını düşünmüştü belli ki. “Sadece bir hırsız kendine ait olmayana karşı bir his besler. Bizden biri oldun artık. Birdahakine o kibir ve ahlaki üstünlüğü bir kenarı bırak ve bir daha babana asla riyakar deme.” diyerek son noktayı koydu. Açıkçası Rafaelciğim senin yerinde olsam bir daha babana asla riyakar demezdim çünkü Berlin’in neler yapabileceğini hepimiz senden iyi biliyoruz. 

Final sezonunun birinci kısmını sonraki bölümle bitiriyoruz. Gandia şovunu yaptı. Sıra Tokyo’da. Takipte kalın.