İstanbullu Gelin 80. Bölüm: ”Doğru bilinen gerçekler”

İstanbullu Gelin’de finale doğru attığımız her adım aklımıza kazınan sahnelerle dolu oluyor. Cuma akşamı ekranlara gelen İstanbullu Gelin’in 80. bölümü de yine unutacağımız bir bölüm oldu.

Bölüm genel olarak Faruk ve Süreyya’nın açtığı yeni deftere odaklıydı. Ama bu defterdeki sayfalar birer beyaz sayfa mı işte orada biraz düşünmek lazım.

Faruk’un Süreyya için yaptığı güzel ayrıntılar Süreyya’nın geçmişe yolculuk yapmasına sebep oldu. Zaten son zamanlarda gördüğü kabuslar onu oldukça yormuştu. Şimdi bir de ona eskiyi hatırlatacak gizli saklı kalanlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı. Sanıyorum ki Süreyya’yı finale kadar bir daha içten bir gülüş ile göremeyeceğiz. Süreyya’nın çöküşü ne yazık ki başladı…

Tüm aileyi yeni mekanlarında bir yemek sofrasında bir araya getiren Faruk bana göre çok yerinde bir adım attı ancak son iki bölümdür gözüme çarpan bir ayrıntı ne yazık ki bu masada da yaşandı. Herkesin her şeyi geride bıraktığı ve neşeli bir havaya büründüğü her sahnede (Özgür’ün intihar haberinin alındığı sahneyi hatırlayalım, Osman da dahil kimse Süreyya’nın yanında olmamıştı) Süreyya bir kenarda yüzü düşük bir şekilde oturuyor. Ve işin daha da kötüsü kimse ona ne olduğunu sormuyor. Faruk bile. Süreyya’nın gözlerinin içine bakmadan 1 saniye bile duramayan Faruk, artık Süreyya’nın ağladığını bile fark etmez oluyor. Yeni hayat, yeni kararlar derken yeni bir Faruk da görüyoruz anlaşılan.

İstanbullu Gelin’in 80. bölümünde hepimizin içini sızlatan bir sahne tabii ki de yaşandı çünlü senaristlerimiz her bölüm bizi ağlatmaya yemin etmiş, bunun başka bir açıklaması olamaz. Süreyya’nın teyzesi ile yüzleştiği sahnede aslında bütün yaşadığı olumsuz şeyleri yadsıyarak yerlerine kendi kurduğu sevimli anıları dolduran bir Süreyya’ya şahit olduk. O mutlu, neşeli, birbirine bağlı, sevgi dolu ailesi aslında sadece Süreyya’nın olmasını istediği ailesiymiş. Hele o hepimizin gözünde canlanan piknik… Annesinin Süreyya’ya papatyadan yaptığı tacı hepimiz hayal etmiştik bir an değil mi? Ama nereden bilelim aslında Senem’in yaptığını? Süreyya bile bilmiyordu ki…

Hadi bu da neyse. Peki final sahnesine ne diyorsunuz? Annesinin günlüğüne ulaşan Süreyya’nın yüzleştiği gerçekleri biz seyirci bile kabullenemedik. Annesinin ağzından ”Keşke Süreyya’yı doğurmasaydım” cümlesinin çıktığını gören Süreyya’nın hayatı işte tam da 80. bölümden itibaren çöküşe geçecek. Çünkü bildiği, hissettiği, inandığı her şey tamamen toz pembe bir hayalmiş. İçinde kalanlarmış…

Her ne kadar Süreyya’nın hikayesine bölüm boyu içerlesek de güzel şeyler olmadı değil. Dilara ve Mert’in günden güne yakınlaşmasını kendi adıma konuşayım severek izliyorum. Hatta heyecanla izliyorum. Dilara’dan bile daha heyecanlı olabilirim. Çünkü çook uzun zamandır yüzü gülmüyordu Dilara kızımızın… Adem’e inandı hem de defalarca. Ama defalarca da kırıldı. Adem vazgeçti, hayatına döndü ki bence en iyisini yaptı (Güneş ile harika bir ikili oldular). Dilara’nın da tam  böyle bir şey yaşamaya ihtiyacı vardı. Bence Mert ile ikisi birbirine ilaç gibi gelecekler, hatta geldiler bile. Hem Arya, Umut’u özlerken ayrı kalmak olmazdı ki, Umut da Arya’yı özlüyor tabi, atlamayalım o ayrıntıyı… 🙂