Söz 36. Bölüm Yorumu: ”Bir EyFet Klasiği”

Dünkü bölümde Eyfet diye düşünüyorum sonra huzur dolu bir iç çekiş sesi… 

Sahnelerin, Eyfet’e özgün olması beni mutlu eden en büyük şey. Yani “Bir EyFet Klasiği” dediğim sahneler izledi tüm gözler. 

İlk olarak;  kitapçıda bir Eyfet görüyoruz ki setten gelen fotoğraflar bile bizi heyecanlandırmaya yetmişti. Uzun zamandır beklenen, istenen bir sahneydi. Sahnenin güzelliği de beklemeye değmiş bence. 

Eylem’in hayatının tehlikede olması durumuyla; endişelenmeyi bir an olsun bırakmamış, kendine bunu dert etmiş, Eylem çık artık şu adamın yanından sitemlerine devam eden bir Fethi var. Her şeyi bir kenara bırakmış sadece Eylem’i düşünür olmuş. Eylem’i oradan çekip çıkarmak için yol arar, onu ikna etmeye çalışır olmuş.
Eylemde Fethi’nin sürekli bu konuyu dile getirmesinden ötürü rahatsız olduğunun belirtileri var sanki. 
Daha ne kadar konuşacağız bunu derken;   artık konuşmayalım bu konuyu, benim işim bu, görevimi yapmam gerek, üstesinden gelebilirim, hallederim, bana verilen emirlere uymam şart, başka bir emir gelene kadar ben bu görevdeyim ve elimden geleni yapacağım kimse de buna engel olamaz tavrı vardı diye düşünüyorum. 
Eylem; duygularını, sevdiklerini, hayallerini görevlerinden uzak tutan, kendisini etkilemesine izin vermeyen bir ajan. Mantıklı davranıp doğru kararlar alabiliyor. Görevinin tüm ihtimallerini hesaplayıp başarıya ulaştırmak için elinden geleni yapmaya hazır.  
Tüm eğitimini görevlerinde hislerini bastırmak, onları geri planda tutmak üzerine almış ve başarıyla uygulamış bu sayede de ona verilen görevleri hata payını en aza indirerek sonuçlandırmış başarılı bir ajan. 
Bu durumda da Fethi’nin kendisine bu konularda böyle tavırlar sergilemesini gereksiz buluyor. 
Fethi ise tam tersi biri. Duygularını açık açık, dolu dolu, dobra dobra, hissederek, ta içinden ta dışına taşırarak yaşayan biri. Ona da Eylem’in bu kadar gözü kara olması gereksiz geliyor, bu kadar kusursuz devam ettirme çabasını bazı konularda esnetmesini istiyor diye düşünüyorum. 

Böyle bir zıtlık sonucunda azıcık gergin, biraz tartışmalı, biraz kavgalı sahnelere şahit oluyoruz ama ne var ki bu tartışmalar bizi mutlu ediyor. İkisinin de savundukları şeyler kendilerine göre doğru olan şeyler ve aslında yerine, zamanına göre herkesin düşünmesi gereken şeyler. Yani ikisi de haklı, kavgalarının konusunda bile bir özgünlük, verilmek istenen bir mesaj var bana kalırsa.      
   Ayrıca bu ufak tefek tartışmaların sonu güzel itiraflarla Eylem ve Fethi’nin birbirine olan aşkını dile getirmesiyle sonlanıyor. Bu sefer de özlemekten söz edildi.
Sahnenin devamında ise benim çok sevdiğim kitap önerme, kitaplar hakkında konuşma, hatta yarıştırma tarzında diyologlar oldu. İki insanın bu konu hakkında muhabbet etmesi çok huzur verici ve bir o kadar da eğlenceli geliyor bana. Konuştuklarını konunun kişiyi geliştirecek türden olması etkiliyor beni. 
“Bir EyFet Klasiği, Kitaplar.”
Okumaya, okutmaya teşfik eden, dikkat çeken ve özendiren çok değerli sahneler. Ayrıca iki karakterin de böyle bir kültür konuşması içinde olması çok takdir edilesi… 

Diğer bir sahne, önceden yaşanmış olan ve tüm Delifişeklerin gönlünü fethetmeyi başarmış bir sahne. “Bir EyFet Klasiği, Sırt sırtalar, aynı düşmana karşı birbirlerine dayanarak mücadele veriyorlar. Partners in Crime” ????
Bu hallerini de çok seviyorum. Biraz sert, biraz güçlü, biraz aşk dolu, biraz havalı oldukları çok özgün bir sahne. Hani EyFet deyince akla mutlaka gelen türden; özel, değerli, farklı ve etkileyici. 
Çiftimiz beraber ateş ediyor. Piu piu… 

Fethi mükemmel bir keskin nişancı Eylem oldukça başarılı bir istihbaratçı. İkisi de parmakla gösterilen, takdir edilen iki insan. Bir araya geldiklerinde ortaya çıkan sahneler de haliyle mükemmel bir başarıya ulaşıyor benim gözümde. Yani takip edildiklerini normal bir şeymiş gibi karşılayan iki insan bir arada. Çantadan, belden silah çıkarmayı garip bulmayan iki insan. 
Bir çift bu kadar uyum içerisinde olabilir diyorum.
Bu tarz bir uyum da izleyiciye keyifli dakikalar yaşatıyor. Heyecan dolu şeyler görmek isteyenler için mükemmel bir seçim. 

     Değinmek istediğim bir konu daha var. Fethi ve Eylem’in aile kurabilecek olduğu konusu. 
Eylem buna inanmıyor, Fethi’nin ise neredeyse en büyük hayali. 
Eylem konuya mantıklı bir yerden yaklaşırken Fethi mantıktan ziyade hayallerini gerçekleştirmek için büyük bir istekle, duygusal olarak yaklaşıyor. 
Bense kesinlikle olmasını istiyorum. Nasıl yaklaştığımın bir önemi yok. 🙂

Eylem’in buna bir ihtimal dahi vermemesi, söylediği sözler, inancının olmaması beni çok üzmüştü. Ama düşününce böyle bir tavır sergilemesi çok normal geldi. Mesleği gereği edindiği alışkanlıklarından kolay kolay kopması mümkün değil. Yeri geldi kendi ailesine bile öldü gözüktü, kimi görevlerinde bambaşka kişiler oldu,kendi olmadığı rolşere büründü… Tüm bunlara alışmış biri için bir aile kurmak elbette inandırıcı gelmez. Ama hayalini kuramadığı, inanmadığı bu durumu Fethi ile yaşayacağı şeylerin değiştirecek olması çok güzel olacak. 
Fethi zaten istekli, inançlı, uğrunda savaşmaya hazır. Kendi ailesinden uzak olduğu için Eylemle kuracağı bir aile ona sevginin tüm derinliğini yaşatacak. Her şeyini Eylem’e adamış bir aşık Fethi, onsuz hayal kuramıyor artık işte bu yüzden Eylem, onunla beraber alıştığı tüm o sınırların dışında daha derin şeyler hissedecek. O da hayallerinde sadece Fethiyle birlikte olmayı canlandıracak. Adım adım gelişecek her şey. Düşüncelerinde değişime sebep olacak olaylar yaşayacak. 
Zamanla, yavaş yavaş öğrendiği, tadına yeni vardığı gerçeklerin hayalini farkında olmadan kurmaya başlayacak. 
Gerçekleşmesi uzun sürecek bir hayalin içindeyiz bu hayalin olabilmesi için ince ince işlenmiş büyük ve derin bir olay örgüsüne ihtiyacımız var. 
Eylem Fethiyle hissederek gelecek bu noktaya. En sonunda da inanarak, isteyerek hatta olması gerektiğini düşünerek kendi ağzından, yüreğinden dökülecek her şey. 

Hayatın mucizevi dönüm noktalarından geçmeleri için daha çok zamanları var. Yaşayacakları ve beraber öğrenecekleri daha çok şeyleri var. 
Her şeyden önce birlikte daha çok sevecekler.