Neftah : Kül Oldum

Merhaba sevgili okurlarım🤗 Kısa bir aradan sonra yeniden birlikteyiz. Yine ben bir şeyler karalamış vaziyetteyim, sizler ise o satırlarda kaybolmak üzeresiniz.  4 Eylül’de yeni sezona merhaba diyecek Sen Anlat Karadeniz’e ait mazi bir sahneyle karşınızdayım. Bölüm 3 desem, herkesin üç aşağı beş yukarı aklına gelecek ilk sahnelerden biri bugünkü… “Doğru mu bu Nefes?” diye soruyor Tahir, bakalım bu repliğin altında yatan hangi duygular var? Hep birlikte az sonra göreceğiz. Bir nakış gibi ince ince işlenmiş bir projeydi bir zamanlar Sen Anlat Karadeniz. Çarşambaları sallanırdı hem reyting olsun hem de seyircinin bitmek tükenmek bilmeyen ilgisi olsun. Gel gör ki şimdi öyle bir noktayız ki, Nefesle Deli Tahir’i bile kaybettik. En kötüsü de kaybettiğimiz kuyu o kadar derin ki, artık bulmamız imkansız gibi bir şey. Ama bize de işlenmiş bir umut varya işte o umut bitmiyor. Nefes ve Tahir hakettikleri en güzel günleri bizim kurduğumuz dünyada yaşıyor. Yine burada da yaşarlardı gitmeseydiler, gitmek zorunda kalmasaydılar. Selam olsun Ayşe Ferda ve Nehir Hoca’ya. Ee hadi hazırsanız gelin giderelim hasretimizi, hep birlikte yeniden bir bakalım bu sahneye.

3.bölüm Sen Anlat Karadeniz
“Fırtına vakti… Denizle liman ayrı düşüyor.”

Bir gün öncesi “bırakmam.” diye kükreyen, dakikalar öncesi de “üçümüz artık hep yan yana.” olacağız demeye getiren Deli Tahir’in; deliliğine yenildiği sahnenin perde arkası burası. Ne yapmış olabilir ki? Bu soru can buluyor kulaklarınızda değil mi? O zaman cevap vereyim de, yok olup gitsin o can bulan soru. Ne silahdan çıkan bir mermi ne de bir tokattan çıkan çınlamaydı bu sessizliğin sahibi. Yüreğin ölçüp biçmeden hudutsuzca döktüğü cümlenin hikmetiydi bu yaşanılan her şeyin sebebi. Eline tutuşturulan bir kare fotoğrafla, önce yeşil gözlerinde sonra yüreğinde kaybolduğu kadına sırtını döndü Deli Tahir. Herkesin ortasında hele de kendisini oyuna getiren düşmanın önünde ezip geçti Nefes’i. “İnanmam” diyemedi. Aksine iki koca adımda Nefes’in dibinde bitip, “doğru mu bu Nefes?”  diye sorguladı. Hayatında ilk defa özgür dolu nefesi yanında aldığını bilmesine rağmen kadının yirmi dört yılının mühürlenmiş kapısını zorladı. Tozlu kütükte şahit olduğu sekiz yıla, pıt pıt akan ardı ardına kesilmeyen gözyaşlarına baktı acaba yalan mı diye. Nefes’i o an tutsa kolundan kovsa ya da Vedat gibi ağzına iki çaksa bundan daha az acıtırdı canını. Ama Tahir on ikiden vurmayı seçti, Nefes’i tam yaralı yüreğinin ortasından vurdu. Deliliğini konuşturdu, kendine hatta hayatta belki de ilk defa birisine güvenmiş Nefes’i öyle böyle incitmedi. Bir insanın her şeyini sorgulayabilirsin ama yaralarını asla. Güven orada başlıyor çünkü. Verdiğin sözlerin hakikiliği orada gösteriyor kendini. Hele biçare bir canın ruhuna ektiysen umudu, sakın hunharca savurma o canı. Çünkü biliriz ki ne umudu eken unutulur ne de o umudu koparanı. Hele aynı kişiyse bunu yapan bak sen işe! Gözler, dudaklar, kulaklar unuttum der demesine ama gel gör ki yürek unutmaz başına gelen bu felaketi. Bir özür değil bin özür iyi etmez o yüreği. Bizim Deli Tahir ne yazıkki o özrün birini bile dilemedi. Yazılmadı, çizilmedi, oynanmadı. Nefes’in yürek yarası da tozlu rafların altında kalıverdi işte. Şimdi aşağıya koyacağım dört bakış, un ufak olmuş iki kalbin ve söküp alınmış umudun gözü yaşlı portresi…

“Ümidim tükendi bitiyor, ardına bakmadan gidiyor.”

Tahir: Nefes… Nefes’im… Doğru mu bu? Bir şey de kurban olayım, yalan de mesela. Sevgilim değil de, yeşillerimden akıp giden gözyaşının sebebi sensin de. İlk yangınım… Bana “sende benim ilk yangınımsın” de hadi. Bari izin ver yeşillerin desin. İzin ver duyayım o yüreğindeki fırtınayı, izin ver bırakmayayım seni.

Nefes: Tahir… Tahir’im… Yapamam. Doğruyu söyleyemem artık. Senin için, senin için… Sana da geç kalamam. Abimle aynı sonu yaşamana göz yumamam. İlk yangınım…  Affet! Bu yeşiller ilk defa yalan söylüyor. İlk defa oğlumdan başka birini düşünüyor. İlk değil bu yaptığım, sonda olmaz büyük ihtimalle. Canımın yanacağını, yakacağını bilmeme rağmen eyvallah diyor bu kez Nefes. N’olur affet!

Kül oldum , NefTah
“Söylemeye dilim varmıyor, söylediler yandım kül oldum.”

Tahir: Mutlu musun? Ne sen kaldın artık ne de ben. Ben istemeyerek takacağım bir yüzüğe prangalı olacağım. Sen ise kaç kovala nefes nefese bir ömre… Ay’a bakacağım, kilometrelerce uzağında başka bir kalbin denizinde yol olacağım. Ama ruhum yine seni düşleyecek, seninle yatıp kalkacak. Ve ben hiçbir şey yapacağım. Neden? Senin yüzünden Nefes, senin. Sadece “yalan!” deseydin, deseydin çekip gidecekti herkes her şey. Sadece biz kalacaktık. Sen olabilecek biz’i yıktın, altında da beni bıraktın. Şimdi gideceksin ve bir daha Deli Tahir’in Nefes’i olamayacaksın.

Nefes: Mutlu mu gözüküyorum? Baksana Tahir, mutlu muyum? Ben söyleyeyim, mutlu falan değilim. Yapma, duydun mu bunu yapma! Bana bağır çağır ama böyle bakma. O gözlerin böyle aptalca sorular sormasın. O gözlerin doğru diyen bu dilime inanmasın. O gözlerin bana, benim sana açtığım yüreğime inansın. Zaten nasıl sorabildin ki bu soruyu? Nasıl her şeyin bir yalan olduğunu düşündün? Nasıl sevgilim var sandın? Diyelim ki var gerçekten, neden geçmişin mühim değil diyemedin? Neden şu an karşında bulunan, sana yaralarını pür açık anlatan Nefes’den vazgeçtin? Dur söyleyeyim, bir mazim var çünkü. Birini sevemem bir daha dimi? Ama sana kötü bir haberim var, ben ilk kez anladın mı ilk kez sana açtım kendimi. Yüreğime bir bir özgürlük kuşlarını salarken sana dur demedim. Çünkü ben ilk kez birini düşledim. Ben senin için yaptım, senin için kabullendim bu oyunu. Bizi, olmayan bizi sen yaktın Tahir. Çok pişman olacaksın ama gel gör ki geç kalacaksın. Çünkü ben senin tarafından sürgün edilmiş olacağım.

Sevgili Öykü Gürman’ın seslendirdiği “Kül Oldum”  parçası en çok buraya ve devamındaki söz sahnesine yakıştı. Bir yandan şarkının sözleri bir yandan da NefTah’ın zifiri karanlığa düşmüş bakışları bizi yerle bir etti. Bu sahne Deli Tahir’e öfkeyle solunan ilk sahne. Yeri ve hissettirdikleri apayrı anlayacağınız. Aydınlığa çıkarılmış bir kadın ve aynı aydınlık tarafından karanlığa tekrardan gönderilmiş bir kadının gizli feryadı bu sahne… Nefes Zorlu’nun bir liman iken, deniz olan Deli Tahir’e karşı ilk sessiz vedası bu… Sevdanın, sevda bağına tutunamadan kopuşun hikayesi burasıdır işte. Tahirle Nefes’in bu denli basit bir sevda hikayeleri olamayacağına bizi inandıran, harika oyunculuklar sergileyen sevgili İrem Helvacıoğlu’na ve Ulaş Tuna Astepe’ye teşekkürler. Bir yıl mı olur beş yıl sonra mı olur bilinmez ama tekrardan bu ikilinin bir araya gelmesi dileğiyle. Yorumlarınızı bekliyorum, bugünlük yolculuğumuz buraya kadar.

Hakiki Sen Anlat Karadeniz mazide haberiniz olsun, yeni yazılarda görüşmek üzere….