Şahsi bir mesele değil,şahsiyet meselesi!

Bilim kurgu, aksiyon ve heyecanlı dizi, filmleri çok severim. Ve böyle Polisiye tarzında olanları da. Şahsiyet heyecanla beklediğim dizilerdendi. Bu kadar erken bitmesi beni çok üzmüştü. Son bölümleri yayımlarken başlarda bitmemesi için izlemek bile istemiyordum. Ama o kadar güzel paylaşımlar yapıyorlardı ki, spoi vermeden. “Ya inanılmaz güzeldi, sonu beni acayip ağlattı.” gibi yorumları çok görüp daha da heyecanlanmaya başlıyordum ve tabi ki dayanamayıp hemen izlemeye gitmiştim.

Sonu o kadar güzeldi o kadar ders vericiydi ki.. Tüylerim diken diken, ağlayarak izliyordum bölümü. Konunun mükemmel devam etmesi, kalitesi tek kelimeyle muazzamdı. Böyle güzel ve kaliteli diziler hemen bitmemeli.
Neyse, en son yayınlanan bölümler hakkında konuşalım.

Öncelikle Agah, geziye çıkan Feza hanımı yanına alırken bir an “Onu da mı öldürecek acaba?” diye düşünmedim değil. Çünkü televizyon da onu izlerken, Feza hanıma söylediği, anlattığı şeyleri anlatıyordu Feza hanım. 1. bölüm de anlattıklarını. Yanına alınca ilk böyle düşünmüştüm. Taa ki, izleyene kadar.. Hümeyra Akbay’a söylenecek hiçbir şey yok. Yine her zaman ki gibi mükemmel oyunculuğu ile herkese cevap veriyor zaten. Tango’ya aşık mı aşık, müziği duyar duymaz “Oley!” deyip dans etmesi, güzel bir şekilde hepimizi etkilediğine inanıyorum.

Özellikle son bölümde dans ede ede birden yere düşmesi.. Agah’ın neye uğradığına şaşırması, ne yapacağını bilmemesi ve koşarak yanına gitmesi, ciddi anlamda çok etkilendiğim sahnelerden biriydi. Agah’ın ağlayışı, çaresizliği…

“Hayır, hayır. Olamaz. Ben sana bakacaktım. Yemek yapacaktım sana. Mebrure’ye iyi bakamadım. Sana bakacaktım.” demesi beni inanılmaz derece de etkilemişti.


Nevra karakterini çok beğeniyordum. Cansu Dere’nin oyunculuğu da çok güzel, Nevra karakterini çok güzel oynuyordu.
Nevra cesur ve güçlü yapısı beni etkiliyordu. Güçlü müydü? Yoksa güçlü olmaya mı çalışıyordu?
Nevra’nın bu işi bırakmaması, şifrelerle bu olayı çözmesi ve o yıl içerisinde intihar edenlerin listesine bakması ve işin içine Reyhan’ın girmesi hepimizi şaşırmıştı ve bir o kadar merak içeresinde bırakmıştı. “Reyhan da kim? Ne olabilir? Başına ne gelmiş olabilir?” sorusunu izlerken çok soruyordum. Nevra Kambura’dan ayrıldıktan sonra o kadar her şeyi unutmuş ki Reyhan bile tam olarak aklına gelemiyordu, ne yaşadığı da.

Final bölümü olduğu için biraz hızlı hızlı geçtiğini düşünüyorum. Ateş’in ölümü, Nevra’nın işi bırakması…

Ona gelen bir kargo ile her şey değişmişti. Agah’ın bütün planlarını yaptığı evdi. “Orada mı yüzleşecekler, her şeyi anlatacaklar mı?” diye çok düşünmüştüm. Olay çok daha bambaşkaydı tabi ki. Nevra’nın gelmesi, duvara asılı olan öpücüklü stickerlarla “Öldür!” yazılarını görmesi ve “Seri Katil” olarak bildiği kişinin bütün öldürdüğü ve öldüreceği kişileri görünce hemen masaya oturup Reyhan’ın günlüğünü okuması ile başlamıştı asıl olay!

Ve işte Reyhan’ın hikayesini öğrendik..
2 yıl boyunca 53 kişi tarafından tecavüze uğrayan,53 defa… Ah ben sana kıyamam Reyhan… Dağlar kızı Reyhan… Duyunca bile tüylerimiz diken diken olurken, 2 yıl boyunca onun yaşıyor olması…
O kadar üzülüp etkilenmiştim ki, anlatamam.

“Beni hatırladınız mı?”

Asıl ikinci bir şok etkisi, Nevra’nın günlüğe devam etmesi ile olmuştu…

Kambura’da 2 yıl yaşayıp, tam taşınacağı vakit Reyhan’ın onu çağırması ve Nevra’nın Reyhan’ı kırmayıp onun için ormana giden Nevra… Başına geleceklerden habersiz… Biz de öyle. Kambura ile ilgili her şeyi unutmaya çalışmış, öyle bir unutmuş ki… Başına gelen en kötü olayı bile unutmuş.

“İnşallah Cemil Abi Nevra’ya kötü bir şey yapmamıştır.”

Yazısını okurken ki Nevra’nın yıkılışı… Cemil’in onun elinden tutup sonrasında ormana götürmesi… Ve sonunun hepimizin tahmin ettiği şeyin olması. Nevra’nın hıçkıra hıçkıra ağlaması o çaresizliği beni derinden etkilemişti. Bir kadının, insanın başına geleceği en çaresiz ve kötü bir durum.. .

Agah ve Nevra’nın yüzleşip Agah’ın her şeyi anlatması, tüylerimizi diken diken etmeye sebep oluyordu. Daha sonrasında Cemil ile yüzleşmesi bir hayli güzeldi. Agah’ın ders verici cümleleri, konuşmaları. Nevra’dan Cemil’i öldürmesini ve bunun üzerine, Nevra’nın “Bu adaletli olmaz ki. Bu adelet değil, Onu adalete teslim etmeliyiz. Onu öldürmem, hukuki olamaz, değil.” demesinin üzerine Agah’ın, “Adalet başka bir şey hukuk başka bir şey senin söylediğin hukuken olması gereken bir şey o da hukuk varsa. Ama adalet başka bir şey adalet bu.” demesi inanılmaz ders verici değil miydi?

Cemil’i öldürmelerinden sonra artık Alzheimer hastası olan Agah Beyoğlu rahatlamış, Reyhan ve Nevra’nın intikamını alarak geriye kalan şeyleri Nevra’ya bırakması ve gönül rahatlığı ile her şeyi unutabilirim hissini yansıtması inanılmaz güzeldi.

Nevra hem kendi intikamını hem de Reyhan’ın intikamını almaya başlamıştı bile. Reyhan’ın başına gelen kötü şeylerin, 2 yıl boyunca 53 kişi tarafında tecavüze uğradığı yerde bir yazı yazmıştı hatırlarsanız. “Keşke hepsi ölse.” yazmıştı. Ve ben de, “Merak etme dağlar kızı Reyhan! “Keşke hepsi ölse.” dediklerin, sonunda öldüler!” demek istiyorum.

Ölen, yerde yatan 4 cani insan dışı varlıkların alnının üzerinde ki yazıyı gördünüz mü? Reyhan’ın ağzından olan…
“Hamileyim! Ya bir kızım olursa? Bir kız çocuğu doğuracağıma, ölsem daha iyi! 
Korkma bebeğim, sen doğmayacaksın… Ben öleceğim.” 

Aradan yıllar geçmesi, Nevra’nın bir erkek çocuğu olması, Ateş. Ve Agah’ın her şeyi unutarak huzurevinde olması inanılmaz duygulandıran bir sahne olmuştu.

Ve son olarak bahsetmek istediğim kişi..
Agah Beyoğlu!
Sana “Katil.” demek bile bana doğru gelmiyor. Doğru olmamalı. Benim için gelmiş geçmiş en iyi “Karakterlerden.” birisi olabilirsin. Verdiğin dersler için sonsuz teşekkür. Senin gibi insanlar olmalı, hep olmalı ve çoğalmalı… Ve adalet yerini bulmalı. Seni hiç unutmayacağım Agah Beyoğlu.

Kaliteli, ders veren bir konunun, bir dizinin daha bitmesi ile sonuna geldik. Böyle bir güzel işlenen dizinin hemen bitmesi inanılmaz üzücüydü. Ama her güzel şeyin bir sonu vardır.

Büyük üstad Haluk Bilginer’e sonsuz teşekkür ediyoruz.

Hoşçakal Agah Beyoğlu, seni çok seviyoruz. ??

“Hatırla..”

“Şahsi bir mesele değil, şahsiyet meselesi.”

“Peki ben ne olacağım? Şahsiyetim ne olacak?” 

“Şahsiyet.”