Zamanda Gizemli Bir Yolculuk: Life On Mars

Bir gün uyandığınızda kendinizi 30 yıl öncesinde bulsanız ne yapardınız? Peki 30 yıl öncesine gitseniz bile yakalamanız gereken bir katil varsa?

Dedektif Han Tae Joo bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında, kendini yatağında korkunç bir haşereye dönüşmüş olarak bulmadı. Geçirdiği bir kazadan sonra uyandığında 1988 yılındaydı ve zamanda nasıl geriye gittiğiyle ilgili en ufak bir fikri yoktu. Sersem sersem sokaklarda dolanırken kendini polis karakolunda buldu. Üstelik yeni gelen dedektif olarak… Han Tae Joon bu deli ekibe ayak uydurup katili yakalayabilecek mi? Peki kendi zamanına dönmeyi başarabilecek mi?

Life on Mars, gizemli bir tarih dizisi. İzlemeye başladığınız andan itibaren konusu, mekanları ve oyuncuların mükemmel performanlarıyla sizi sarıp sarmalıyor. Seksenli yıllarda Güney Kore’nin havasına şahit olurken ekibin eğlenceli halleriyle kahkahalara boğuluyorsunuz. Han Tae Joon’un amiri Kang Dong Cheol (Park Sung Woong) ile hırgürlü dostluğu ise dizinin en güzel yanlarından biri. Her eve lazım Memur Yoon’un ( Ko Ah Sung) tatlılığı ve yeteneği de hikâyeyi daha da güzelleştiriyor.

Dizinin en güzel yanlarından biri ise gerilim hiç düşmüyor ve gizem her zaman korunuyor. “Hah.İşte şimdi her şey çözüldü.” diyorsunuz ve yanıldığınızı şaşkınlıkla fark ediyorsunuz. Özellikle bölümlerin bitişi muazzam. Ve benden duymuş olmayın ama 8.bölüm öyle efsane bir bölüm ki sırf o bölüm için bile dizi izlenir. Ve her şeyin yanında Jung Kyoung Ko’nun mükemmel oyunculuğu şapka çıkarttırır. Dilerim böyle gizemli ve muazzam dizilerin sayısı artar ve biz de doya doya izleriz.

Sevgiyle kalın 🙂