İçimizdeki ‘Dip’

“Yüksekte olduğun an bile dibe  yaklaşıyorsun.”

Hayatta herkesin içinde bir dip noktası vardır. Ama onu çıkarmak için mutlaka çok büyük bir acı gerekir. Hayat sebeplerde gizlidir, sebepsiz olmayan hiçbir şey yoktur. Vazgeçmek için de sebeplerimiz vardır. Yüksek bir binanın tepesinde beynimize hükmedip vazgeçebiliyorsak hem bir sebebimiz hem de içimizdeki dibi görmemiz gerekir. Dip dizisi, içimizde göremediğimiz ama var olduğunu hep bildiğimiz sonumuza dışarıdan baktırıyor. Biz de böyle olabilirdik diyoruz izlerken. Olsaydı ne olurdu, olmasaydı ne yapardım yada ben neden böyle oldum gibi sorular ile gizli ama aslında her şeyi açık açık gördüren.. Yaşamın kıyısında gezinen ama intihar arabuluculuğu yapan Sahir, hayatından kayıp gidenleri bulmak için zekasını ve bilgisayar kodlarını kullanan Bilge. Ve Sahir’i yokluğuyla yaşamın kıyısında gezdiren Ekin..

“Acı geçiyor.

Acı Elbette geçiyor.

Acı çekmiş olmak geçmiyor.”

İlk bölüm başlarken ekranın alt köşesinde gördüğümüz bu replikler aslında dizinin minik bir özeti gibi sanki. Çünkü acı çekmenin izlerini taşıyan insanları izliyoruz biz.. Aynalardan kaçan , insan görmekten korkan Sahir insanlığa yardım etmeye çalışıyor.. İntihar. Tek kelime ama bir sürü yok oluş. Ölmüş eşinin hayalini gören , onu gördüğü  için bu hayattan çekip gitmeyen Sahir. İçinde oluk oluk akan kanla yaşamaya çalışırken vazgeçişleri kazanmaya çeviriyor yada çalışıyor..

Karakterler nasıl bir yola sapacak, hikayeleri aslında nasıl, kimin nesi hepsi? Kafamızdaki gizemler ne zaman çözülecek bilemem ama Bilge teknolojik zekasıyla, Sahir ise insan psikolojisi bilgisiyle her şeyi ortaya çıkarabilecek güçte. Yeter ki iyi ile kötüyü görebilsinler.. İkisi birbirinin yaralarını nasıl saracak bilmiyorum, bilmiyoruz ama birbirlerinin uzak kıyılarına dokunacakları kesin.. Bilge, babasını arıyor. Bir saatten bile geçmişinin şifresini çözmeye çalışabilecek kadar kararlı ve zeki. Hayatı boyunca kırılan güvenini kim toparlayacak yada kendine ördüğü duvarları kim yıkacak? İlelebet böyle yaralı kalmayacaksın Bilge.. Elbet kafandaki şifreleri çözeceksin ve seni böyle yaralı bırakanlara bedelini zeka ile ödeteceksin.

Peki ya Sahir? O bulabilecek mi aradığı cevapları? Ekin’in hayaline değil de kalbine tutunmayı ne zaman başaracak? Yada ne zaman intihar etmeye çalışanlar dışındaki insanlarla konuşabilecek? Ne zaman bir yeri hep kanıyor gibi değil de yaralarından kurtulmuş bir adam gibi bakacak gözleri?

İnsanları tek bakıştan anlayıp kurtarıyor sahir.. Kurtaramadıkları da olmuyor değil.. Ona göre ölüme çare yok ama intihar için belki bir yol bulunabilir.. Oturulur vazgeçişlerin kıyısında şu çivisi çıkmış dünya hakkında konuşulur ve her seferinde yaşamaya bir sebep bulunur..  

VE İNTİHAR..

“Arayı bulmak için gidersin. Hayatla ölümü, insanla kaderi, dünyayla kendini barıştırmak için. İntihar edenin eti kemiği kendine fazladır. Acısını alırsın. Sıradanlaştırırsın. İnsanın insana benzeyen bir tarafı yoktur. Yalnız olmadığını anlatırsın. Hayatın farkına varsın diye. Ona, ölümün genzini yakan acı havasını solutursun. Kapıları çalıp kaçan çocukları düşün. Sende aynı öyle ölümün kapısını çalıp orda intihar edenle beraber kaçarsın. Sonra yenisi gelir. Sonra yenisi.. Ve her vazgeçişten geriye sana da yaşamak için bir sebep kalır.”

SAHİR KAAN.

Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum sevgili diptekiler.. Hayatta her zaman göremediklerimizi göstermeye devam edin. Daha çok farkında olalım hayatın.. Ruha, insana, ölüme, acıya ve vazgeçişlere sizin pencerenizden bakmak çok güzel olacak..