Gerçek Efsaneler: Catch Me If You Can

Bu yaşıma kadar çoktan yapmış olmam gerektiğini düşünsem de, henüz birkaç gün önce izlemiş olduğum Catch Me If You Can nasıl bir film, seyirciye ne anlatıyor? Bugün bunlardan bahsetmeye çalışacağım.

DİKKAT: YAZI SPOILER İÇERMEKTEDİR.

Öncelikle DiCaprio’nun benim için kesinlikle “çekici”den çok “sevimli” olduğu bu film tür olarak bir biyografi benzeri çünkü Frank Abagnale Jr.’ın hayat öyküsünden esinlenilerek oluşturulmuş. Dolayısıyla, gerçek hayattan alınmış bir hikayeye şahit olduğumuz için işler daha keyifli hale geliyor (tabii bunda güzel kullanılan sinema dilinin, anlatımın ve oyunculukların etkisi büyük), özellikle de sonu.

catch me if you can frank ile ilgili görsel sonucu

Çünkü izlerken bu küçük suçlu Frank’e asla kızamıyor, hakkında kötü düşünemiyorsunuz. Hatta değil bunları yapmak, destek veriyor takdir ediyor halde buluyorsunuz kendinizi. Onun için üzülmek, sonsuz iyilikler dilemek gibi opsiyonlar da mevcut :’)

Anne ve baba karakterleri başta, biraz olumlu hisler verecek gibi gözükse de benim için pek sevilesi değillerdi diyebilirim rahatlıkla. Tuhaf, cins tipler zaten. Neyse, bu garip hareketleri olan ebeveynleri boş verelim. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Filmin geneli, eğlenceli ya da komik gibi görünse de, alt metin gayet acıklı bence. Acıyı ille de görsel olsun diye aramadığınız sürece rahatlıkla bulabileceğiniz şekilde olduğuna inanıyorum. 

Bunlar dışında, film hiç sıkmayan, gayet sürükleyici bir iş. Frank’in güzel gülümseyişleri ve tavırları izlerken mutlu ediyor. Yaşadıklarıyla mücadele etmek için seçtiği illegal yolda başına gelenler mi desem, yoksa insanların başına açtıkları mı, keyifli bir süreç halini alıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tom Hanks’in canlandırdığı Carl karakteri ise etkileyici replikleri, Frank’le sağlam bir arkadaşlığa dönüşen ilişkisi ve ortak noktalarıyla sevebileceğimiz bir karakter. Filmde kısmen üzücü bulduğum kısımlardan biri Brenda olayıydı. Resmen içimde kaldı. Frank’in çırpınmaları, itirafları, istedikleri ve göze aldıklarına bakınca her şey daha farklı olur diye ummuştum. Ama ne yazık ki olmadı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgili dolandırıcımızın sırasıyla pilot, doktor ve avukat oluşunu görmek ise çok eğlenceli. Kendisini kısmen eğitmeye, taklit edeceği mesleği öğrenmeye ve alışmaya çalışıp ona göre davrandığı sahneler biraz daha fazla veya uzun olabilirdi. Çünkü kısa kısa, anlık geçişlerle yetinilmiş ama olsun. En azından insanların rahatsız olacağı şekilde hiç yok denilemez.

Frank’in kendinden emin davranmaya çalışıp hatalarını eksiklerini gizlemeye çalıştığı sahneler komik. Son olarak, Carl’ın “Büro sınavında nasıl bir hile yaptın da geçtin?” sorusuna aldığı cevap manidar. İnsanda LOL etkisi yaratıyor. Ben gerçekten görevli kadındı, gönlünü çelip aklına girdim tarzı bir şeyle malum konuya bağlar diye tahmin etmiştim. Film boyunca, babasından öğrendiği varsayılan veya kendi tercihi olarak kadınları etkileyerek iş halletme mevzuları döndüğü için olsa gerek.

 

Sona geldik, velhasılkelam güzel filmdi ama ölüp bittim bayıldım diyemem. Yine de izlenir, net. Benden bu kadar, sonraki yazılarda görüşmek üzere.