2015 Yazında Gönlümüzde Kiracı : Kiralık Aşk

Efsaneleşen dizilerden biri olduğunu söylesem sanırım abartmış olmam Kiralık Aşk için. Defne ve Ömer’in aşkı, Koray ve Neriman’ın ağzımıza takılan replikleri, Passionis ve Defo’nun mahalle hayatını anlatan dizi çoğumuzun kalbine taht kurdu. Ben mesela bu işlere falan Kiralık Aşkla girdim. Bence bu yazıyı okuyan biçoğumuz Kiralık Aşk’la girdik buralara. Acayip bir bağ oluştu diziyle aramızda hepimizin. Kimimiz o gün okulunda “bugün kiralık aşk var!”diyerek kimimiz işinin başında aklına kiralık aşk olduğu gelip sevinerek geçirdi cuma günlerini. Neler yaşadık peki Kiralık Aşk’ta? Hadi gelin tekrardan o günlere bir yolculuğa çıkalım.

Açıkçası ben ilk bölümün farklı bir büyüsü olduğuna inananlardanım. O yüzden sadece ilk bölümü yazmak istedim. Tekrardan o büyüye dönebilmek istediğimden herhalde ? O zaman hadi bakalım başlayalım.

 

Arka fonda Defneciğimizin ‘mucizelere inanın, bu benim hikayem’ diye yükselen sesi ve ekranda şıkır şıkır stilettoların arasında ayakkabısın altında bile bir çizik olmayan, kendinden emin adımlarla yürüyen Ömer İplikçi’yi görüyoruz. Biz Ömer’le henüz tanışırken diğer tarafta çarşamba cadısı saçlarıyla otobüse ilerleyen bir Defo yanaşıyor ufaktan. Lafı çok uzatmadan ilk karşılaşmaya geçeyim ben. 🙂 

Kiralık Aşk’ı özel kılan sebeplerden biri de ilk karşılaşmada ilk öpücük olayı kesinlikle. Yengesinin kendisine sunduğu gelin adayından gayet rahatsız olan Ömer kurtuluş yolunu garson bir kızda buluyor. Olayın ne olduğunu anlayamayan çarşamba cadımız ilk öpücüğünü bizim Ömer’e veriyor. Veriyor vermesine ama tokatı da bir güzel yapıştırıyor. Vallahi ben izlerken bir hoşuma gitmemişti değil o tokat. Güzel vurmuştu kızımız. 🙂 

Olaylar gelişirken Defne ve Ömer her şeyden habersiz aynı evde buluşuyorlar. Ömer yeni asistanını, Defne ise kendisine aşık etmesi gereken patronunu beklerken bir anda karşılarında daha kaç gün önce gördükleri insanları; biri zorla öptüğü kadını, diğeri de bir güzel tokat attığı adamı görüyor. O sırada ne düşündüklerini kestiremiyoruz ama ben Defne’nin yine gidip bir tokat atası gelmiştir diye düşünüyorum. 🙂

Ömer Beyimizin giyinme faslını bizler ve Defne başarıyla atlatınca sıra şirket maceramıza geliyor. Ömer’in mutfağını uzay üssü gibi gören Defne şirketi ilk gördüğünde ayrı bir gezegende hissetmiş olacak ki eli ayağı birbirine dolanıyor, zaten yürümesi zor olan topukluda iki kat daha zor yürüyor. Bizim topuklu ayakkabı aşığı Ömer Bey’e tuhaf gelen davranışlar sergiliyor. 

Akşam oluyor ve benim en şaşırdığım sahnelerden biri olan Ömer’in büyülenmesine şahit oluyoruz. Akşamdan yarının programını anlatmaya gelen Defne o tatlı diliyle güzel güzel konuşurken Ömer sadece ilk cümleyi algılıyor ve doctor strange misali evrenlerden evrenlere maceralara atılıyor adeta. Bence bu sahne izlerken hiç sıkılmayacağımız sahnelerden hatta bence açıp bir daha izleyebilirsiniz tam şu an. ?

Ertesi sabahı yine kürek çeken patronumuz Ömer Bey ve çok sevdiği evinden bir parça da Ömer’e götüren Defneyle açıyoruz. Defne’nin sıcaklığının hissedildiği bir ev görüyoruz bu kez. Ömer’in evi ama artık Defnesi var o evde ve daha bir yuva gibi sanki. Sadri Usta’sının da dediği gibi hafiften gelen rüzgarı hissediyoruz artık o evde. Mutfakta koşuşturan Defne, tezgahın üstünde tam ortasında çiçek koyulmuş bir kahvaltı tepsisi gören Ömer bu andan etkilendiğini tıpkı çok sevdiği aşk ve gurur filmindeki Mr. Darcy görünümlü gururuna yediremiyor ve kendi bildiği savunmaya yani o buz gibi haline bürünüyor. Kendisine bir türlü kabul ettirmek istemiyor bu hisleri ama kabul etmesi de çok uzun zaman almıyor zaten 🙂 O kendiyle savaşadursun, bizim Defne içinde hep var olan ama ortaya çıkarmadığı cesareti topluyor ve nihayet sorulması gereken soruyu soruyor: 

– Biz sizinle daha önce tanıştık. Acaba siz beni hatırladınız mı? 

 

Yazarken bile tekrar izlemişim gibi oldum sanki umarım size tekrardan ilk bölümün tatlılığını hatırlatabilmişimdir ve gülümsemenize sebep olmuşumdur. Kendinize iyi bakın ve kimse için o çok güzel canınızı üzmeyin. ? Nasıl bitireceğimi pek bilemedim ama Kafka’nın bu aralar bizim için pek manidar olan sözleriyle size kocaman sarılıyorum

-Olmamasına razıyım. Oluyormuş gibi olmasın yeter.

 

Fotoğraflar için twitter @mucizegibisin hesabına teşekkürler