Aşığım Sana : Ateş Böceği 12. Bölüm

“O gece etrafını ateş böcekleri sardığından beri aşığım sana, çimenlerde seni dans ederken gördüğümden beri…”

Böylesine naif bir şekilde ilan-ı aşk etti Barış. İçimizi ısıtarak büyüledi bizi. Bunun yalnızca bir büyü değil, hakikatin kendisi olduğunu biliyorduk. Aslı’nın tebessümüyle kalplerimize ılık ılık akan şey neydi? Aşka hasret yüreklerimizin eksikliğini duyduğu şey… Sevme ihtiyacından çok sevilme ve sevildiğinden emin olma hissi… Bize dizileri izleten şey aslında bu. Günümüz hayatında özlemini çektiğimiz duyguları izlemek bir nevi yaşamışız hissi veriyor. Başkaları adına mutlu olmak insanlığın doğasında var. Şuan her ne kadar bu absürt karşılansa da Tanrı bizi yaratırken bu yeteneği de vermiş bize. Lamarck’ın Evrim Teorisi* şuan bilim insanlarınca geçersiz sayılıyor olsa da ben en azından duyular konusunda haklı olduğuna inanıyorum. 

Bölüm haliyle Aslı’nın kaçırılması olayıyla başladı. Neden orada olduğunu anlayamadığım bir levye yardımıyla kaçma girişiminde bulundu kızımız. Ama kaçarken neden aylak aylak dolandığını, Emrah’ın peşinden gelme olasılığını düşünmeden nasıl öyle fütursuzca hareket ettiğini de anlayamadım orası ayrı konu. Neyse ki Barış Buka’mız sevdiği kadını kaybetme korkusuyla tüm İstanbul’u ayağa kaldırmıştı (Teo tek başına tüm İstanbul’a bedel) 

O ana kadar nispeten soğukkanlı davranışlar sergileyen Barış, Emrah’ın arabasını boş görünce çıldırdı. İşte tam da o an gerçek yüzüne çarptı: O artık Aslı olmadan nefes alamazdı. Aldığı nefes boğazına düğüm olur, boğardı onu. Bu sebepten Aslı’yı bulduğu an sımsıkı sarıldı ona. Hayatının anlamına yeniden kavuşmuş gibi… En değerlisini kaybedecekken yeniden bulmuş bir baba edasıyla öptü saçlarından…

Ama Aslı unutamıyordu. Koşarak kendisine sarılan, onu dünyanın tüm kötülüklerinden korumak adına göğsünde saklamaya hazır, yüreğinin en derininden sevgisini haykıran bu adamın; aynısını başkasına da yapıyor olma ihtimali içini acıtıyordu. Güvenemediğiniz hâlde deli gibi aşık olduğunuz adamdan kaçabilecek kadar büyük bir acıdan bahsediyorum… Bu sebepten geri çekti kendini Aslı. Bedenini saran kollardan, ellerini tutan ellerden kopardı kendini. Bunun ondaki tüm gücü alacağını bile bile…

Bi sus be kadın. Sen de seviyosun işte…

Amma ve lakin söz konusu olan Barış Buka… İlk seferde pes etse  bu kadar iyi bir avukat olabilir miydi hiç? Hem Aslı’nın ondan neden kaçtığını öğrenmek hem de halen tehlike arz eden Emrah ve Veli’den onu korumak için zoraki(!) eve hapsetti onu. Durumu açıklayana kadar kilitli tutsa da sonrasında “Nerede daha güvende olacağına sen karar ver.” diyerek kilitleri açması ve seçimi Aslı’ya bırakması, Aslı’nın da Barış’ın yanını seçmesi çoook hoş bir detaydı ❤ 

Öncesinde Aslı’nın Barış’a “Benim de bir ailem var. Gerekirse onlar beni korur. Ben neden senin yanında oluyormuşum?” dediği sahnede gülümsedim evet. Sevdiğin insan hayatına yoldaş ve bazen ailenden de öte ailen olur senin için Aslı  😉 

Sonrasında olayı ilk çözen iddiası girdi araya. Teo&Barış ile Gül&Aslı rekabet etme çabası içine girdiler (Tabi ki bizim gönüller Barış’ın kazanmasından yana ^^). Türlü hinlik ve numaralarla bizce sonuçta kazanan Barış 😉 Bizimkiler yanlış anlaşılmanın dibine vursun olay bizim Nuran’la Veli’ye yaradı iyi mi? Mehtabın altında yaptıkları ilk dansı hatırlayarak aşklarına ikinci bir şans veren ikili bizce çok tatlişler  😀 

“Sana aşığım Aslı… Ben artık sensiz yaşamak istemiyorum.”

Veee geldik benim bölümdeki en sevdiğim sahneye… (Yanlış anlaşılmaların olması gerektiği gibi son bulduğu sahnelere hep bayılmışımdır 😛 ) Barış’ın adeta “Gitme.” diye yalvararak verdiği (alt metninde “Bak ne kadar seviyorum seni” içeren) öpücüğün Aslı tarafından yine bir kaçışa mahal vermesi sonucu “Koş Barışşşş!” diye bağırdık evet. (Bölüm orada bitseydi yakardım buraları  😈 ) Vee Barış Buka koştu… Barış Buka ceza sahasına giriyordu kii bi dk hop önce yanlış anlaşılma düzeltilecek. Aslı’nın adeta fırlatırcasına verdiği fotoğrafları yırtıp atan Barış ❤ ben. 

Tabi ki de ilk öpücük ikincisi :))

Sonrasında yaptığı itiraf… Ne İlayda ne de bir başkasının onun için bir ihtimal dahi olamayacağını bu kadar net anlatması… Aslı’nın onun ağzından çıkanı sorgulamayacak kadar çok olan güveni… Hepsi benim için o kadar güzel detaylar ki…. 

“Hayatıma girdiğin andan beri sana aşık olmaktan başka bir şey yapmıyorum…” Tanrım, bu nasıl güzel bir repliktir… Yoruma şiir ekleme gereği duymayacağım gibi geliyor çünkü Ebru Hanım bu bölüm şairlere taş çıkartmış  🙂 

Zarafet…

O taraklı toka detayına da ayrı ayrı bayıldığımı söylememe gerek var mı? En büyük tektaşa beş basar o benim gözümde… Aslı’nın aile yadigarı olduğunu anladığı an “Emin misin?” diye soruşundaki incelik, Barış’ın “Hem de daha önce hiç olmadığım kadar…” tarzı bir cevap vererek gözlerimizden kalpler çıkartması… (Evet yazar yeni yeni coşmaya başladı ^^) Barış, Aslı’yı çoktan ailesinden saymış ki bir anısıyla ona anneannesinin yadigarını hediye ederken tereddüt dahi etmiyor. Bana böyle detaylarla gelin  😎 

Ayrılmasın elleriniiiz
*maşallah emojisi*

Öpücükten sonraki minnak taze sevgililer Aslı ve Barış’ı sevip içimize sokabiliyo muyuz?  😛  Barış’ın önce etrafa bakıp sonra Aslı’yı öpmesi ❤ben (Hemen de uyum sağladı ^^) Sonrasında ikisinin de suratında oluşan gülümseme, Aslı’nın tokayı öpmesi falan… Evet tüm sinirlerim gevşedi  🙂

 

İlayda ship damarlarımızı bir bir kurutuyordu…

Aaa Elif hiç olur mu ama? O gevşeyen sinirlerini yerine koy lütfen(Tamam bu yazı içindeki tek esprim olacak söz 😆 ) İlayda’nın minnoş Hakan’ımı üzmesi beni üzüyor. Asıl üzüldüğüm Hakan’ın bu kadar minnoş olması sanırım. Kuzum sen “sevdiğim” dedin bağrına bastın ama o potansiyel düşmanın da aynı zamanda… O kamp olayında İlayda’nın verdiği tepkiyi bir nebze anlayabiliyorum. Onun dünyasında böylesi bir hareket yalnızca alay demek oluyor. Hakan’ın tertemiz aşkı ona öylesine uzak bir hayalmiş gibi geliyor ki kabullenemiyor. Onun gelişimini Hakan’ın sırrını öğrendikten sonraki davranışları ortaya çıkaracak. Son sahnenin de etkisiyle hırsına ve kırılan kalbine kapılıp her bir şeyi yıkıp geçecek mi yoksa Hakan için susacak mı göreceğiz…

Kalbim Hakan’dan yana olsa da ikinci seçeneğin İlayda için epeyce zor bir ihtimal olduğunun farkındayım.(Barış’ın ortaklığı bozma isteğinden sonra biz her ne kadar coşsak da bu İlayda’yı daha çok sinirlendirecek doğal olarak 🙄 ) Oysa ben onun yüreğinin adım adım yumuşamasını izlemek istiyorum. Tamam her şeyden önce en azından birkaç bölüm şu tatliş AsBar’a dokunulmasın istiyorum. Barış’ın sözleriyle kızarıp bozaran Aslı’yı ve mutluluk sarhoşu olan Barış’ı biraz daha izlemek istiyorum. Hem onlar daha yeniden doğacaklar  😎 Allah aşkına çok mu şey istiyoruz Ebru Hanım? (Çok mu?.. Peki susuyorum. Tamam reytingler… Ama minnak AsBar daha çok izleyici çeker… Tamam hikaye devamlılığı… Ve Elif’ten bir adet pes…)

Cahide’nin Aslı gerçeğini öğrenmesi beni ilk başta biraz tedirgin etse de sonrasında bunu da sevdim. Teo çok güzel açıkladı aslında. (Cahide “O kadar mı çok aşık?” dediği an ben bir köşe oldum var ya of of ) Zeki bir kadın. Kendisi sevmese de en azından sevdikleri için Aslı’nın bir dokunulmazlığı olduğunu anlamış olmasını diliyorum. Ayrıca Teo ile ayrı kapıları kullanma, hiç karşılaşmama olaylarına hiç girilmediği için de teşekkürler… 

“Beni bir daha altüst etmeyeceğine söz ver.”

“Söz.”

Bölüm sonuna gelirsek bazı repliklerin boşuna yazılmadığına inanıyor ve sizi “Barış Buka’nın söz kavramı” üzerinde biraz düşünmeye davet ediyorum. Aşağıya da izlemeye doyamayanlar için bölümdeki malum sahneyi bırakıyorum  😉 

Aşkla kalın…

*Kullanılmayan organlar körelir.