Unutulmayan Dizilerde Bugün: Hayat Şarkısı

Kış gecelerinde bizi ekrana kilitlemiş, özlem köşemizde baş yerini almış dizilerden “Hayat Şarkısı”na doğru anılar yolculuğu yapmaya hazır mısınız?  “Evet” cevabınızı duyar gibiyim. O zaman başlayalım, buyursunlar!

Yapımcılığını Gül Oğuz’un, yönetmenliğini Cem Karcı’nın yapmış olduğu, ekranlarda 9 Şubat 2016 tarihinde boy göstermeye başlamış ve Türkiye’yi pazar günleri ekrana kilitleyen Hayat Şarkısı’nı çok özlemişiz öncelikle…  Altın madenleri olan Bayram Cevher zamanında doğup büyümüş olduğu Işıklar Köyü’nde kan kardeşi olan Salih’le aralarındaki bir anlaşmazlığı tatlıya bağlamak amacıyla çocukları Melek ve Kerim’i küçük yaşta iken nişanlamışlar. Tabi çocuklar büyüyünce farklı şehirlerde farklı hayatlara kucak açmışlar. İki erkek çocuğuna sahip Bayram, yerleşmiş olduğu İstanbul’da çalışarak büyük bir servet elde etmiş. Ama yıllar önce can arkadaşı Salih’e verdiği sözü unutmamıştır. Oğlu Kerim üniversiteden mezun olduğu an onunla beraber doğup büyüdüğü köye geri gitmiş. Melek ve Hülya adlı iki kız çocuğu olan Salih’in kapısını çalmış. “Sözümü tutmaya geldim Salih” der Bayram. Salih de sözüne sadıktır, hemen aralarında düğün kararını netleştirirler. Yalnız geçen yıllarla Melek ve Kerim’in farklı hayatlara, farklı sevdalara sürüklenmiş olmalarını önemsemezler. Bu iki genç de kendi aralarında mecburi evlilikle ilgili kararlar alıp bu durumdan çabucak sıyrılmanın yollarını aramışlar. Ama bu sırada gözlerinden kaçırdıkları bir şey vardır. Salih’in küçük kızı Hülya sekiz yaşından beri Kerim’e aşık. Ablasının onunla evlenme ihtimali Hülya’yı bu evliliği bozacak kirli bir plana itmişti.

Hülya ablasına köyde aşık olan birini “babam evde yok” diyerek akşam vakti eve sokar. Ablasının odasına tabii biraz da sarhoş olan bu adam girince Hülya dışarı çıkıp bas bas bağırmaya başlar. Bütün köy evlerinin önüne toplanır. Ablası ile adam fingirdemiş gibi yansıtır. Lakin öyle bir şey olmamıştır aslında. Salih ve Bayram da koşarak eve gelip Melek’in yanına giderler. Odada akşam vakti kızını bir adamla görünce anlamadan dinlemeden Salih delirir. Hem kızına hem o adama etmediğini koymaz. Ortalıkta bu geceden sonra dolanan sözlerle Kerim ve Melek’in nişanı bozulur. Hülya alttan üstten bir şekilde kendini ve aşkını ön plana getirerek Bayram Cevher’i Kerimle evlenmeye ikna eder. Tabi Kerim bu durumdan çok hoşnutsuz. Kimseye bir şey çaktırmaz. Düğün günü nikahtan sonra bir mektup bırakarak Hülya’yı terk eder. Hülya öyle kötü olur ki o gece Kerim’den yaptığı bu oyun için intikam almaya yemin eder. Ve Berlin’e kocasının peşine düşer.

Kerim bu sırada sevgilisi Filiz’le mutlu bir birlikteliği yürütmeye devam eder. Ta ki Filiz’in hamile olduğunu öğrenene dek. Hem de Hülya kapısını Berlin’de çalana dek. Hülya intikam hırsıyla yanıp kavrulurken bir yandan da daha fazla düşmek istemedikçe Kerim’e olan aşkına iki fazla düşer. Kerim ise kadının hâla canını yakıyor, aşkını görmezden geliyor. Genç kadın,  Filiz’in alkol vs. gibi kötü alışkanlarından ve Kerimle evliliğini sürdürmenin tek yolunun bir bebek olacağını düşünerek Filiz’le anlaşma masasına oturur. “Sen bebeği aldırma, onu doğur ben annesi olur büyütürüm onu” der. “Karşılığında dilediğin parayı sana veririm” deyince Filiz elbette kabul eder. Öyle böyle derken Hülya Berlin’de sabrıyla, sevgisiyle Kerim’i aşkına ikna eder. Cevher Ailesi desen halinden memnun, torun haberi aileyi daha da birlik kılar. Hülya işini Berlin’de sürdürmek isteyen Kerim’e öyle bir hamle yapar ki hiç suçu yokken üniversitedeki görevine son verilir Kerim’in. Sonra ver elini geri İstanbul. Her geçen zamanda aşkın kıvılcımları artar ve Kerim Hülya’yı sevmeye başlar. Ama genç kadın hâla ona güvenemez haliyle. Ama bu ikili de aşkları için nice şeylerden fedakarlık edince gün gelir ve birbirine tamamen ait oluverirler. Kimi zaman geçmişe yolculuk yapmaları gerekti. Niye mi? Birbirlerine tamamen daha sıkı sarılmak için. 

Hülya geçmişi omzunda koca bir yük olan bir kadın. Lafını esirgemeyen, güzel, akıllı ve ailesi aşkı için savaşan bir kişilik. Kerim ise el üstünde büyümüş, rahat yaşam sürmüş, kendine sadece işine adamış, biraz bencil, cool bir kişilik. Hülya’nın hayatına girmesiyle taşlar yerinden oynadı haliyle. Çünkü Hülya da Kerim de bu aşk için çok değiştiler. Ve bunu kabul etmekte en çok zorlanan Kerim oldu. Haliyle Hülya ve ailesiyle çok gergin zamanları oldu. Kısacası iki zıt karakter aşk için evrilip ortak bir kanıda buluştular. Bizi galiba en çok etkileyen de bu oldu izlerken. Aile bağı o kadar güzel anlatıldı ki Cevher Ailesinde. Kimsesiz kalan gelinlerine kimi zaman arkadaş kimi zaman anne baba oldular. Hülya’yı yaptığı her şeye rağmen ” ailesi için yapmıştır” deyip onu sarıp sarmaladılar. Bayram baba ile Hülya’nın ilişkisiden tut Mahir’le olan dostluğuna kadar her bir sahnesi hem duygusal hem güldüren özelliklerle çevriliydi  Hayat Şarkısı’nın. Kendi kanından olmamasına rağmen Memo’suna bebeğine can olan bir anneydi Hülya. Başta istenmeyen biri oldu ailede. Oradan oraya savruldu belki ama yine de sonunda o kazandı. Aşkı, sabrı, ailesi kazandı. Tehlikeli işler olmasına rağmen dostu Mahir’le yaptığı planlar ailesini, kocasını ve kendini kurtardı. Yıllar önce uğradığı o acı olay, tecavüzden sonra doğurmak istediği bebeğinin öldüğünü zannederken meğerse burnunun ucunda “yeğenim” diye sevdiği kızın kendi kızı olduğunu öğrendi. Sonra “Düğme” diye bir minik daha katıldı ailelerine. Birbirine her halükârda yan yana olacaklarına söz veren koskocaman bir aile oluverdiler.

Hülya’nın bu sürprizlerle dolu hayat serüvenini izlemek oldukça keyifliydi. Kimi zaman onunla beraber ağladık kimi zaman güldük kimi zaman da hayretlere düştük. Bayram Cevher’le baba kız ilişkilerine hep imrendik. Başta anlaşamayıp sonradan can ciğer olduğu eltisi Zeynep’le Hatice Hala’yı delirtmelerini izlerken kahkahalara boğulduk. Hüseyin Abisi ile ettiği sohbetler, Süheyla Annesi ile tatlı atışmaları çok güzeldi. Kerim’le sonunda aynı çatı altında tek bir ruhta birleşmek, çocuklarıyla mutlu mesut sonsuza gittiklerini görmemizle 57. bölümde bu aşk masalına elveda dedik.

“Şimdi yaklaşık iki yılın ardından onları hatırlamak, geçmişe dönmekle ne iyi ettik” dediğinizi duyar gibiyim. Tekrardan her bir zerremizde Hülya’nın hırçınlığını, kararlılığını, dile kolay umutla büyüttüğü aşkını ve böyle süründüren tutkulu bir aşkın içine düşüp zamanla olgunlaşan Kerim’i hissettik. Aile bağının ne denli önemli olduğunu, dostluk kavramının anlamını öğrendik. Dizinin yapımında emeği geçen herkese teşekkürler. Hülya ve Kerim’e hayat veren Burcu Biricik ve Birkan Sokullu’ya ayrıca teşeķkür ederiz.

 

Okuyan gözlerinizden öperim?