Film Önerisi: Hadi Be Oğlum!

”Korkular da benim, umutlar da… Beni bırakma!”

Hadi Be Oğlum kalbinize, ruhunuza dokunacak türden bir film. Özellikle A Beautiful Mind, The Imitation Game tarzı filmleri sevenlerin kesinlikle kaçırmamasını öneririz. Beynimizin sadece %10’unu kullanabildiğimizi biliyoruz. O kadar karmaşık işleyen bir organın nasıl çalıştığına karşı ”özel” insanları gördüğümde hayretim daha da artıyor. Filmin baş kahramanlarından Efe, güçlü iletişim problemi olan bir çocuk. Konuşmuyor, tüm gün sadece önüne bakıp boşluğu izliyor. Öyle ki babası Ali(Kıvanç Tatlıtuğ) bile bazen içerde bi  yerde Efe var mı yoksa sadece boşluk mu şüpheye düşüyor ama oğlundan asla vaz geçmiyor. Ali’nin yaşadıklarına film boyunca duygulanmamak elde değil. Oğlundan hiçbir karşılık alamamasına rağmen bitmeyen sabrı ve sevgisi…

Ali, Kaş’ta kaptan olan babasıyla birlikte yaşan bir genç. Bir gece Efe gibi ağır depresyonda ve iletişim problemleri olan bir kadın ile tanışıyor(Büşra Develi). Tek gecelik ilişkilerinden Efe dünyaya geliyor. Annesi hasta olduğu için çocuğa bakmayı kabul etmiyor böylece Ali ve babası büyütüyor Efe’yi. Film sadece bu üç erkeğin üzerinden ilerliyor. Dede, baba ve torun. Ancak her birinin performansı oyunculuk resitaliydi adeta. Filmin sürprizini kaçırmamak adına elimden geldiğince genel bir yorum olmasını sağlayacağım. Bu yüzden oyunculuklara biraz daha değinmek istiyorum. Efe’nin (Alihan türkdemir) film boyunca hiç konuşmadan oynaması çok etkileyiciydi. Kıvanç Tatlıtuğ hayatının performanslarından birini sergilemiş. Ali’nin o saf, sevgi dolu babalığını içimizde hissettik. O sabrı, hüznü, hayal kırıklığı, umudu, sevgiyi her duyguyu öyle güzel yaşadı ki!

Filme geri dönecek olursak, Efe’nin zeka problemleri olduğu düşünülüyor ama aslında o çok özel bir çocuk ve onu kimse anlamıyor. Bir gün Kaşta bir restoranda piyano ile tanışmasıyla hayatı değişiyor. Efe’nin müzik ve ritim konusunda deha olduğu anlaşılıyor. Efe herkes gibi konuşarak değil de kendini sadece müzik ile ifade edebilen bir çocuk. -Yorumun bu kısmı spoiler içerir- Bütün sustuklarını Efe’nin gözünden izlediğimiz ve piyanonun başında kendinden geçtiği sahne herkesin izlemesi gereken, en can alıcı anlardandı. Efe aslında başından beri duyuyordu babasını sadece kendisini nasıl ifade edeceğini bilmiyordu. Eminim onu bu kadar çok seven bir babayı hayal kırıklığına uğratmak Efe için de çok zordu ancak elinden bir şey gelmiyordu.Sonunda babasının ”Ben baba mıyım değil miyim anlamıyorum bazen” diye içini dökmesi Efe için son nokta oldu. O cümlede nefes alıp verişleri değiştiğinde sadece susadığını sanan Ali, su vermeye giderken Efe piyanosuna koşup babasına olan sevgisini, bütün içinde kalan şeyleri piyanonun başında notalarıyla gösterdi. 

Böyle bir konuya değinen bir filmimizin olması gurur verici. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Efe gibi çocuklar keşfedilmeyi, anlaşılmayı bekliyorlar. Böyle etkileyici ve anlamlı filmlerimiz umarız ki çoğalır!