tds_thumb_td_300x0
Çünkü, Seni Çok Seviyorum!

Dün, bölümde yaşananlar EyFet hasreti çektiğimiz günlerde bize tertemiz bir hava gibi geldi. 
Birkaç bölümdür Eylem ve Fethi’yi bir arada görememiştik bu da bizi özlemle bekletmeye başlamıştı. Dünkü sahne tüm Delifişekleri derinden etkileyen bir sahne oldu. 
Ben de uzun zaman bekleyip de böyle bir sahneyle karşılaşınca içimden geçenleri yazıya dökeyim dedim. 

Öncelikle Nazlı ya da Eylemden birisinin kurtarılöası ikileminde kalkınmasına, Fethi’nin verdiği o güzel cevapla başlamak istiyorum. 

“Komutanım; Eylem her türlü bakar başının çaresine, savunur kendini o.”

Bu cevap Fethiden duymak istediğim bir cevaptı. Aynı şeyleri ben de düşünmüştüm. Eylem kendini savunacak eğitime sahip oradan kurtulma şansı var ama Nazlı çok daha zor bir durumda. 

Tabiki bunu Fethi’nin ağzından duymak çok daha farklı bir şey. Eylem’e olan güveninin bir kanıtı. Kendisini savunabileceğine dair inancı var bu sözlerin altında. 
   Her ne kadar ona bu konuda güvense bile, Eylem’in hayatının tehlikede olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda. Bu gerçeği kaldırmak ve o an kendisini etkilemesine izin vermemek zorunda. 

  Fethi; daha önce sevdiği kadını kaybetmiş, o duyguyu yaşamış biri, üstelik tekrar kavuştuğunda onu kaybetme tehlikesiyle yine  karşılaşmış biri. O yüzden bunu bir kez daha yaşayacak olması onu daha fazla korkutuyor. Eylem’in yanında olmayı daha fazla istiyor. Onu korumayı, bir daha başına bir şey gelmesin diye elinden gelen her şeyi yapabilmeyi istiyor. Ama o durumda bunları yapabilmesi imkansız. Sevdiği kadını, onun hayatını tehdit eden bir adamla aynı ortamda bırakmak ve ona güvenmek zorunda. Elinden gelen tek şey bu aklında ise
“Şimdi ne halde, ona bir zarar verdiler mi, ordan çıkabildi mi, iyi mi?” gibi sorular var ve bu haldeyken, yaşadıklarının görevini etkilemesine izin vermeyerek harika bir iş başarıyor. 
Fethi’ye burda bir kez daha hayran oldum.???

Nazlı’yı kurtarıp görevi bitirdikten sonra, Eylem’ş aradığında ve onun güvenli bir şekilde evden çıktığını öğrendiğindeki bu yüz ifadesi onu kaybetmediği için, kaybedecek duruma gelmediği için bir şükredişi anlatıyor sanki. 

Ve bölümde güzel mi güzel yine anlam yüklü bir EyFet sahnemiz var. 

Eylem ve Fethi’nin kavga edişleri meşhurdur. İlk tanışmalarından beri en kritik anlarda hep kavga ederler. Bu sahnede bir tartışmayla başlıyor. Fethi, Eylem’in göreve devam etmesine karar veren istihbarata kızgın, görevden çıkmasını istiyor. Eylem de buna karşılık Fethi’nin asker olduğunu öne sürüyor ve buna itiraz etmediğini söylüyor. Tartışma biraz daha şiddetleniyor Eylem kadın olduğu için, kendini savunamadığını düşündüğü için, işin içinden çıkamayacağını ya da halledemeyeceğini düşündüğü için böyle davrandığını söylerken… 
Bam. Fethi ana yakışır o muhteşem sözleri söylüyor. 

” Çünkü, seni çok seviyorum. “
???


Normalde bu kelimeler bana pek bi anlam ifade etmez yani çok etkilenmem bu tarz sahnelerden ama Fethi Kulaksız öyle bir söylüyor ki; sevdiğim kadını kaybedemem ben, sensiz kalmaya dayanamam… dercesine. 

O üç kelime sadece Eylem’i sevdiğini anlatmıyor; onunsuz yapamayacağını, hayatının her anının onunla olmasını istediğini anlatıyor. Sonra devam ediyor; 

” Sana bir şey olacak olacak diye çok korkuyorum, saçının bir teline zarar gelecek diye aklım çıkıyor. “

Sevdiğin insan ölümle burun burunayken dayanmak zor. 
Aynı şekilde Eylem de Fethi’yi kaybetmekten bu denli çok korkuyor. Sonuçta Eylem bir asker sevgilisi herkes gibi o da kötü bir haber alabilirim düşüncesiyle yaşıyor her an. Sadece bunu belli etmiyor o kadar. Ama o haberi aldığında baş edemeyecek olduğunu biliyor, hissediyor. 

Birbirlerini kaybetme korkusuyla yaşadıklarının belirtildiği bu sahne, beni derinden etkiledi. Aklıma Eylem’in ölüm haberini alan Fethi’nin yıkılışı geliyor ya da tam tersi bir durumda Eylem’i tahmin edebiliyorum. ??

Ama ikisinin de bu yolda yürürkenki kararlılığı beni daha çok etkiliyor. Eylem de Fethi de masum insanları kurtarmak için ölümü göze almış iki insan.
Eylem’in “O adamları durduracaksak, gerekirse ben ölürüm.” sözüyle bunun tekrar anlatılması çiftimize özgü çok güzel bir detay oldu.

Değinmek istediğim bir diğer konu beraber hayal kurabiliyor olmaları. Hayalin ne kadar büyük ya da küçük olduğu önemli değil. Birlikte olacaklarını düşünmek ikisine huzur veriyor.
Ve ayrılık sahnesi. 
“Başın sıkışırsa, ne yapacağını biliyorsun demi.”
“Gökyüzüne bakıp üç kere Avcı diycem.”
⭐⭐⭐.  ⭐⭐⭐.  ⭐⭐⭐.  ⭐⭐⭐Bu sahne ilk olduğunda da çok etkilemişti beni şimdi de etkiledi. 
Hele ordaki bakışları; sevdiği adamı hep yanında hisseden bir kadın ve sevdiği kadını hayranlıkla, büyük bir aşkla izleyen bir adam…Bana kalırsa; aşkın en güzel halleri bunlar işte. Sevginin kalplerden taşıp etrafa dağıldığı eşsiz anlar. En çok da iki sevgiliyi sarmaladığı ve birbirlerini korumak için hep orda olacağı hissi güzel. 
Bu sahnenin de benim üzerimde böyle bir etkisi oldu.

Son olarak şunu da eklemek isterim. Eylem ve Fethi’nin tartışmasında Eylem’in kadınları savunması çok güzel bir hareketti. Kadınların tek başlarına, illa bir erkeğe muhtaç olmadan var olabileceklerini anlatılması çok değerli. Verilen mesajın güzelliğine bakıp hayran olmamak elde değil, böyle bir diyoloğu yazanlara da teşekkür etmek isterim. 
Birbirini seven, her daim güvenen, birbiri için endişelenen ve kaybetmekten korkan güzel çiftim; EyFet… 
???
                
A Lady.
Susuşların Gölgesinden: EyFet
  Star TV de yayınlanmakta olan Söz dizisinin haşin, bir o kadar da marjinal çifti Eylem & Fethi için bir iki satır da ben yazayım dedim. Umarım okurken en az benim yazdığım kadar keyif alırsınız, iyi okumalar!
 Kan, ter, barut kokusu ve silah sesleri arasında yaşayan bir asker düşünün, adı Fethi.
Kendi çapında kafasında şekillendirdiği doğrularıyla yolunu çizen bir gazeteci düşünün, adı Eylem. Bu iki insanın bir kitapçıda göz göze gelmesiyle başlayan, başlarda zıtlaşma üzerine kurulu bu aşk hikayesi Eylem’in doğruları, Fethi’nin de korkularıyla ilmek ilmek işlenmeye devam ediyor.
 İlk tanışmalarından son sahnelerine bakarsak epey bir yol katetti Eylem ve Fethi. Hepimizin içinde ukde olarak kalan o son veda sehnesine gidelim isterseniz…
Gitmekle Gitmiş Olmazsın Aklın Kalır, Yüreğin Kalır…
 


 “Söyleyecek çok şeyim var ama, bir geceye sığar mı bilmem.” diyerek seslendi karanlık geceden Fethi Eylem’e, kendi içinde verdiği savaşta malup düşmenin yegane korkusuyla. 
“Sen sığdığı kadarını söyle, geceye neler sığarmış.” dedi kadın dolu gözlerle umarsızca beklentisini yüksek tuttuğu adamdan.
 
  Ama bütün beklentilerin zaman aşımına uğradığı dakikalardaydı Fethi. Koskaca geceye sadece iki kelimeyi sığdırabilmiş ve sevdiği kadına sarılmakla yetinmişti. İşte biz izleyicilerin beklentisi tam bu noktada kırılmışken, Eylem’in koşarak Fethi’yi öpmesi ikisinin de içine batan kalp kırıklarını onarmaya yetmişti o an için. Ama her güzel şey gibi bu da kısa sürmüştü. Kalpten gelen bir “gitme” kelimesini söylemek Fethi için zor, Eylem için de belki altından kalkamayacağı bir yük olarak kaldı içinde. Sonra ne mi oldu? Eylem aslında hiç gitmedi Fethi’den. Aklını ve yüreğini orada, kendi çapında zamanı durdurduğu yerde bıraktı… Ne de olsa insan zamanı durdurduğu yere aittir değil mi?
Sevdiğin Kadın Gider ve Parantezin Dışına Çıkarsın
 Fethi’nin vatanı uğruna herkesi yok sayacağını biliyorduk ama bu kadarını hiçbirimiz beklememiştik doğrusu. Gelin bir de gözümüzden yaşların sel olup aktığı o malum bölüme, Eylem’in ölüm sahnesine gidelim.
 “Daha kavuşamadan mevlam, ayrılık yazmış” dizeleri Eylem ve Fethi için yazılmış gibi sanki değil mi?
 Eylem’in omzundan o kurşun yarasının geçtiği an Fethi’nin içine kor bir ateş düştü. Sevdiği kadının canını göz göre göre tehlikeye atmıştı ama bir asker için her zaman tek seçenek vardı. Eylem’in acıyla yere yığılış anı bir perde gibi inmişti gözüne Fethinin. Koşarak çöktü sevdiği kadının yanına Fethi. Kendi açtığı yaraya bastırırken tüm gücüyle, zamanın aleyhlerine işlediğinin farkındaydı..
 “Maalesef, başaramadı.” 
İki kelime 18 harf. Fethi’nin hayatını karartmaya yetmişti. İnanmak istemiyordu Eylem’in gittiğine. Eylem güçlüydü, ayağa kalkar zannediyordu ama yere yığıldığıyla oraya çivilendiği bir olmuştu. Sevdiği kadını öldürmenin verdiği vicdan azabı bölüm boyunca Fethi’nin gözünden akan yaşlarda yansımıştı zaten biz seyirciye. Fethi’ye özgüvenini kaybettiren, rahat uyku uyutmayan bu olay beynine kazınmıştı artık. Ne başka bir güç ne de başka bir kalp dindirebilirdi Fethi’nin içindeki acıyla karışık vicdan azabını. 
Sevdiği kadın gitmişti ve parantezin dışına çıkmıştı adam.
Sen Bana Taşla Duvarla Geldin Ben Sana Çiçek Açtım
 11. Bölüme kadar hepimiz Eylem’in gazeteci olduğunu zannediyorduk, ta ki büyük bir ters köşeyle karşılaşana kadar. Bizim gazeteci kızımız istihbaratçı çıktı iyi mi 🙂
Bilidiğimiz üzere Sebo Fethiyi kaçırdı ve adamlarına Fethi’yi öldürmelerini söyledi. Dizinin gidişatı açısından birinin kurtarması lazımdı Fethi’yi. Kurtaran kişinin Eylem olması aralarındaki ilişkinin özeti boyutunda bence. 
 Eylem’in az kalsın ölmesine sebebiyet veren kişi Fethiydi ama buna rağmen Eylem bütün jengalarını kırıp sevdiği adamı kurtarmaya gitti. Hepimiz bu noktada Eylem’in Fethiye karşı aşkının ne denli derin ve büyük olduğunu gördük. 
Ama çekilen sahnelerden en’ler kısmına girerek ilk sırayı kapan sahne bu olur bence. Sırt sırta vermiş iki aşığın terörist öldürürken yaptıkları uyumlu hareketleri daha fragman çıktığında seyircinin odak noktası haline gelmişti. Bu hareket ekrana iki insan birbirine sırtını yaslarlarsa önlerinde hiçbir gücün duramayacağını yansıtmıştı. Umarız Eylem & Fethi’nin aralarındaki bağ hep bu şekilde ilerler…
 Aşka Düşüş
7. Bölümde hiçbirimizin beklemediği, fandomu sevindiren bir o kadar da hüzünlendiren o ilk sarılma sahnesine gidelim isterseniz.. Tabi Eylem’i gazeteci zannettiğimiz zamanlardı o bölüm. Şuna değinmeden geçemeyeceğim, Eylem karakterine de gazetecilik ayrı bir yakışıyordu.

“Olanlardan sonra merak ettim seni” diyerek sevdiği kadının karşısına oturdu Fethi, Eylem’i biraz olsun yaşadığı olaydan sıyırabilme maksadıyla.. Ama izleyici olarak sarılma sahnesinden önce en derin ve anlam yüklü sahne şuydu;
“Az kalsın seni vurmak zorunda kalıyordum.”
“Az kalsın benim yüzümden ölüyordun Eylem.” 
 İşte bu tek cümle, iki ayrı söz hem Eylem’in hem Fethi’nin içindeki kurak topraklara çiçek açtıran, su serpen, merhem olan.. nasıl tanımlamak isterseniz tanımlayın ilk aşka düşüşün simgesiydi. Çünkü ikisi de biliyordu birbirlerinin denizinin dalgasına kapılıp tenha limanlara sürükleneceklerini..
 Bir insan bir insanın içindeki loşluğa ancak tek şekilde çare olurdu. Kalpten gelen bir sarılma, yada en can alıcısından bir öpücük. Yarım kalmışlığın, korkaklığın, susuşların ve daha bir çok şeyin tanımıydı sarılmak Eylem ve Fethi aşkının lügatında. Bu aşkın lügatında her kelime anlamını bulmuştu ama bir tek aşk kelimesi anlamsız kalmıştı. İlmek ilmek örülmeye devam eden Eylem ve Fethi aşkının bir gün anlamsız kalan o kelimeyi tamamlaması dileğiyle..
EyFet fandoma selam olsun!
error: Korunan İçerik!