Bugün ki konumuz ise Çağatay Ulusoy. Ülkenin zirvesi olan çok yakında dünyada zirve olacak Çağatay Ulusoy. Genç erkeklerimizin idolü, kızlarımızın sevgilisi.
Biz de bugün ‘Olsa güzel olur’ dediğimiz güzel oyuncularımıza bi bakalm dedik.
Damla Colbay
İlk olarak duru güzelliği olan Damla Colbay’la başlayalım. İçerde dizisiyle yolları kesişmişti hatırlarsanız. İçerde’den sonra büyük bir kitle Damla ve Çağatay shipledi. Oyunculuğu da kendi gibi güzel olan Damla listemizin ilk sırasında.
Farah Zeynep Abdullah
Yine çok güzel bir oyuncumuz, Farah. Çağatay’la bir filmde izlesek çok güzel olurdu değil mi? Çağatay’ın fanlarının bir kısmının da çok istediği bir isim kendisi.
Neslihan Atagül Doğulu
Hatırlarsanız bir ara partner olacakarı iddaa edilmişti. Sosyal medyayı ayağa kaldıran ikilinin fanları çok kısa sürede gündeme girmişti. Enerjileri, kimyaları, oyunculukları birbirine çok uyan bu ikiliyi seve seve izleriz.
Özgü Kaya
Çok çok güzel bir kızımız daha. İlk işiyle adını duyuran, büyük bir kitleye sahip olan oyuncumuz. O da Çağatay gibi ilk işinde adını duyurdu değil mi?
Meriç Aral
Yüksek Sosyete ile büyük bir kitleye ulaşıp başarılı olan, Söz dizisiyle de aynı başarıyı devam ettiren oyuncumuz. Medcezir dizisinde Çağatay’la bolca karşılıklı sahnelerini izlemiştik. Yine izlesek çok güzel olur!
Ege Kökenli
Bugünlerde oynadığı karaktere veda ettiğimiz güzel oyuncumuz. Bizce Çağatay’la çok uyumlu olurlar. Bir esmer, bir sarışın!
Merve Boluğur
Neredeyse hepimiz tanıyoruz onu. Kötü karakterleriyle gönlümüze taht kuran çiçek gibi Merve. Çağatay ile bir dizinin iki kötü karakter olarak başrol oynasalar çok güzel olur diye düşündük.
“Evet, aşığım sana! Bu hayattaki her şeyden ve herkesten çok seviyorum belki de seni, kendimden bile…”
Bu bol atar içeren aşk itirafı kimden mi geldi? Tabi ki de Eylül’den 🙂 Yani başka kim döver gibi “Seviyorum.” diyebilir ki? 😎 Evet bu haftaki yorumuma bölümün en sevdiğim sahnelerinden biriyle başlamak istedim. Yalnızca bizim değil, Ali Asaf’ın da kelimenin tam manasıyla şoke olduğu an 🙂 Nefret ettiğini sandığı babasını kaybetme korkusuyla aslında ne kadar çok sevdiği gerçeğiyle yüzleşen Eylül, bu durumu gururuna yediremedi. Ve biz tam yumuşayacak demişken yine postayı koyup çıktı gitti…
Arkasından gelip onu sıkıştıran Ali Asaf’a kendini nasıl anlatacağını düşündü Eylül. Ve hem en doğru hem de en sert olanını seçti. “Seni kendimden bile çok seviyorum ama aynısını sen yapsan seni de affetmem.” dedi. Ve kim olursa olsun duygularını prensiplerinin önüne almayacağını açıkça belli etti. Açıkçası ben Eylül’ün aşk itirafını böyle hayal etmemiştim. Daha bir romantik ya da ne bileyim Ali Asaf’ın muzip hâlleriyle çok hoş bir sahne olabilirdi. Ama Twitter’dan bu yorumuma aldığım tepkilere dayanarak söylüyorum: Evet, öylesi Eylül’e yakışmazdı…
Eylül tam da Ali Asaf’a söylediği gibi kendini bırakmayı bilmiyor. Her daim hayatını kontrol altında tutma zorunluluğu hissediyor ve en başta da duygularını kontrol etmeye çalışıyor. Ama bu biz insanların kontrolünde olan bir şey değil. Duygularımızı kontrol edebilseydik eğer bir değeri olmazdı sanıyorum. Mantık problemi gibi “Bunu sevicem bunu sevmicem.” ıyk 😕 Burada Ali Asaf’ın tutumunu sevdim: “Her şeyin iyi olacağına söz veremem ama ne olursa olsun yanında olacağım.” tarzı çok hoş bir sahneydi♥
“Aşk beyinde başlar, kalpte yaşar.”
Bölüm cidden çok güzel değil miydi? Suriyeli mültecilerin dramının işlenmesi, bölüm boyu pek çok ufak hata yapılsa da zevk veren kriminal sahneler, ufak ufak aralara serpiştirilmiş aşk dolu diyaloglar, Mehmet’in kendince yaptığı fedakârlık… Bir polisiye dizisine asla önermediğimiz sahneler vardı evet. Doktorluğu öne çıkarmak adına polisin, askerin hiçe sayıldığı hani… Rahatsız oldum ama hadi şimdilik sesimi çıkarmıyorum 🙂
Eylül’ün Oğuz’u -bence oldukça kaba bir şekilde- reddettiği sahneyi sevmedim. Ve buradan Oğuz’u yazan kişiye sesleniyorum: Çok rica edeceğim, aşka savaş demeyi kessin şu Oğuz 😡 Çok feci irite oluyorum (Evet yazar bu kelimeyi kullandığına şuan kendi de inanamıyor). “..Şu hayatta birini seçecek olsaydım tek bir kişiyi seçerdim” demesi hoşuma gitti evet, çünkü onu aşka inandıracak Ali Asaf, biliyoruz 🙂 Her ne kadar ben de Oğuz’un Eylül’e aşık olmadığını, yalnızca onun güçlü duruşundan etkilendiğini düşünsem de bunun böyle olmama ihtimali de var. Ve âşık bir insan böyle reddedilmemeli. Ben şahsen Eylül’ün yerinde olsaydım Oğuz’u kolundan tutup rahat konuşabileceğimiz bir yere götürürdüm ve gerekirse saatlerce neden olamayacağımızı onu kırmadan anlatmaya çalışırdım. Kalbin aşık olacağı kişiyi seçerken bize sormadığını eklerdim sözlerime. En azından aşkın savaşarak kazanılacak bir şey olmadığını anlatırdım sanıyorum(Evet yazar bu ifadeye fazlasıyla kafayı taktı, çıldırıyor) .
Oğuzcum hem bak burada büyük bir hızla insanlığa evrilen tatliş bir Baharcığımız var. Çok da hoş oldunuz sanki. Ay bi dk Fatih n’olcak?! Onu da üzmeyelim, o çok güzel seviyor,kıyamam 🙁
Bu arada kısmetin sanırım son sahnede ölüm meleğinin gelip gelmeyeceğine bağlı kuzum. Esma’yı unut hayır! Onu Alple shipliyorum. 😛
Kısaca bölüm gece uykusuz kalmama, 4 saatlik uykuyla şehirler arası gidiş geliş yolculuğu yapmama değdi(hayır yolda da uyuyamadım! 😥 ). Hikayenin ilerleyişi açısından büyük adımlar atıldığına inandığım bir bölümdü. Bayram nedeniyle bu hafta yeni bölüm olmayacağını düşünüyorum. E hem onların da bayram tatili yapması hem de reyting oranlarının kurban edilmemesi için bu şart tabi. Bir hafta boyunca bu bölümün tortularıyla yetineceğiz. Tabi site olarak da bizim bayrama özel paylaşımlarımız olacak. Bu nedenle bayramda da bizi takipte kalmanızı tavsiye ederim 😉
“….. Her şey senin doğrularına sığmaz cancağızım. Ne zaman aynı renge bulanır nefesimiz, Ve Ne zaman öğrenirsek korkunun karanlık olmadığını, İşte o zaman bile Kelepçede ki yüreğin güzeldir. Biliyor musun Bir sürü ’iyi gün dostu’ bıraktım geçmişe, Bu yüzden işte Sadece Acıyı paylaştığın insan özeldir…”*