tds_thumb_td_300x0
Bir Litre Gözyaşı Final Yapıyor

Yapımcılığın Fatih Aksoy’un üstlendiği, yönetmen koltuğunda Serhan Şahin’in oturduğu ve Kanal D’de yayınlanmakta olan başrollerini Miray Daner, Mert Yazıcıoğlu ve Tolga Tekin‘in  paylaştığı Bir Litre Gözyaşı dizisi final bayraklarını kaldırdı!

Final kararının öncesinde diziye 7 oyuncunun veda ettiği öğrenilmişti, kadroya Türkü Turan’ın da dahil olduğu ve babalarının kızları ile birlikte nasıl yaşam mücadelesi vereceği ve de artık gençlik dizisi olarak devam edecek olan dizinin 15. bölümde final yapacağı duyuruldu.

Yeni bölümden itibaren tam 4 yıl zaman atlayan dizi 15. bölümde son kez final bölümü ile izleyici karşısına çıkacak.

Bir Litre Gözyaşı Final bölümü ile Pazar akşamı saat 20.00’da Kanal D’de!

Bir Litre GözYaşı: Kadroda Yeni Bir İsim Var!

Yapımcılığın Fatih Aksoy’un üstlendiği, yönetmen koltuğunda Serhan Şahin’in oturduğu ve Kanal D’de yayınlanmakta olan “Bir Litre Gözyaşı” adlı uyarlama dizinin başrollerinde Miray Daner, Mert Yazıcıoğlu, Sanem Çelik ve Tolga Tekin yerlerini almaktaydı.

Fakat yılbaşı tatilinde verilen arada diziye 7 oyuncunun diziye veda ettiği öğrenildi. Anne rolüne hayat veren Sanem Çelik’in ayrılması sonucunda sonrasında  Nur Sürer, Melis Hacic, Goncagül Sunar, Erdal Bilingen ve Nur Berfin Çiroğlunun da diziye veda ettiler.

Bu veda sonucunda kadroya yeni bir isim dahil oldu.

Bir Litre Gözyaşı kadrosuna başarılı oyuncu Türkü Turan dahil oldu!

Dizi gençlik dizisi olarak devam edecek!

Dizi ise bundan sonra babalarının çocuklarına bakarak nasıl mücadele edeceği üzerine ve gençlik dizisi olarak devam edecek ve dizi yeni bölümünden itibaren tam 4 yıl zaman atlayacak.

Bir Litre Gözyaşı yeni bölümü ile Pazar akşamı saat 20.00’da Kanal D’de!

Bir Litre Gözyaşı’nda 4 Yıl Zaman Atlaması!

Yapımcılığın Fatih Aksoy’un üstlendiği, yönetmen koltuğunda Serhan Şahin’in oturduğu ve Kanal D’de yayınlanmakta olan “Bir Litre Gözyaşı” adlı uyarlama dizinin başrollerinde Miray Daner, Mert Yazıcıoğlu, Sanem Çelik ve Tolga Tekin yerlerini almaktaydı.

Yılbaşı tatilinde olan diziden, Cihan’ın annesi rolüne hayat veren Sanem Çelik’in ayrıldığı duyurulmuştu. Sanem Çelik’in yanı sıra Nur Sürer, Melis Hacic, Goncagül Sunar, Erdal Bilingen ve Nur Berfin Çiroğlunun da diziye veda ettiler.

Dizinin konusu ise bundan sonra babalarının çocuklarına bakarak nasıl mücadele edeceği üzerine devam edecek ve dizi yeni bölümden itibaren tam 4 yıl atlayacak.

Sanem Çelik’in ayrılması üzerine dizinin konusu 4 yıl sonrasına ilerleyecek! 

Bir Litre Gözyaşı yeni bölümü ile Pazar akşamı saat 20.00’da Kanal D’de!

En Güzel Anlarda Dursun Zaman: Bir Litre Gözyaşı 10. Bölüm

Kabuslarla başladık bölümü izlemeye. Hayatın onun sırtına yüklediği ağır yükle yüzleşmek zorunda kaldı Cihan. Sevdiğine ulaşmaya çalıştı ama başaramadı. Bastığı yerde çiçekler açtıran adımlarını atamaz oldu. Rüya bile olsa, çok ağırdı bunlar. En başından gözlerim yaşla doldu. Biz izlerken böyle kötü oluyorken, bunu gerçekten yaşayan biri kim bilir neler geçiriyor içinden… En ağırı da bir gün bu kabusların gerçeğe dönüşecek olması. “Ama asıl kötü olan ne biliyor musun? Tam uyandığını düşündüğün anda gerçeğin ta kendisine uyanmak. Bir kabustu, geçti diyememek…” Bir mucize olsa, bütün bu acılar bitse… Seven sevdiğinin elini tutsa da acılara birlikte göğüs gerip mutluluğu birlikte karşılasa… 

Kendini diğer insanlardan üstün görenlerin ve yalnızca kendini düşünenlerin olduğu bir dünyaya inat susmadı Cihan. ‘Yapılacaklar kurası’nda yer almasa da haksızlığa karşı mücadele etti. Hocanın ona karşı alacağı tavra karşı kendince doğru olanı yapmayı seçti. Kolay bir şey değil bu, ben bu kadar cesur olabilir miydim bilmiyorum. Cihan çok adaletli ve cesur. O an gerilen sinirlere rağmen Mahir’in tatlı dik başlılığı da gerçekten harikaydı 😂

Hande’nin son birkaç bölümdür Cihan’a karşı olan -bence gereksiz- tribi ve siniri bu bölüm yerini arkadaşını merak eden kırgınlığa bırakmış gibiydi sanki. Aldatılmış gibi hissetmesi, Cihan’ın arkasından iş çevirmesi (bakınız: festivalde Ali), atarlı ve sürekli ikisini basıyormuş gibi olan tavırları beni gerçekten üzüyordu. Biraz daha böyle devam etseydi, olur da Cihan’ın hastalığını öğrendiğinde çok pişman olurdu. Bir de Mahir’in gerçekten ne düşündüğüne ve nasıl hissettiğine kulak verip bu işin peşini bıraksa, hem kendini hem de Mahir’i bu can sıkıntısından kurtarsa çok daha mutlu olacağız eminim ki 🙃 Yani artık habersizce evine kadar geliyor. Mahir’i ‘seviyor’ ama onun hislerini asla önemsemiyor. Sürekli Ali ve Cihan vurgusu yapıyor. Ve bu hem kendisi hem de arkadaşları açısından hiç hoş değil.

Elif’in Sedat ile görüşmesi ne zamana kadar devam edecek bilmiyorum. Figen kızını takip etti, muhtemelen peşini de bırakmaz ama nereye kadar gideceğini gerçekten kestiremiyorum. Umarım en kısa zamanda çözülür ve Elif en az zararla kurtulur bu sıkıntıdan. Ne kadar yara aldığının farkında değil. Çünkü o, sevgi dolu bir ailede olmasına rağmen bütün ilgi ablasına sanıyor, sevilmediğini düşünüyor ve kendini yalnız hissediyor. Kardeşleri Cihan’ın hastalığını bilmedikleri için anne-babalarının ablalarına olan dikkatini yanlış anlayabilirler, bu çok doğal. Ama iki küçük kardeş için her şey normalken Elif’in kendini bir başına hissetmesi onun için zarar verici. Çok üzülüyor… Sevilmediğini düşündüğü için ilgiyi başka yerlerde arıyor, belki de farkında olmadan asi kız tavırları ilgi çekebileceğini düşünüyor. Beynimiz bazen gerçekleri görmeyelim diye perde çeker gözlerimizin önüne, zarar verici düşüncelere yönlendirir bizi. Elif için de durum böyle… 


“Ben hiçbir şey yapmak istemiyorum artık anne. Okula gitmek istemiyorum. Hayal kurmak istemiyorum. Mücadele etmek istemiyorum. Zaman dursun… dursun, ben de zamanın içinde kaybolayım istiyorum.”

Figen ve Cihan’ın anne-kız dertleşme sahnesi izlediğim en iyi sahnelerden biriydi. Sanem Çelik de Miray Daner de harikaydı 👏👏 İzlerken hissettikleri acıyı hissettim. ‘Ya bu konuşmayı annem ve ben yapıyor olsaydık’ düşüncesi o an başka bir boyut kattı hissettiklerime 😭😭 Allah kimseye böyle acılar vermesin. “Bu hayatta ne acı çekersem çekeyim, hep ‘acının geçeği bir an olacak’ dedim kendime. Bunu düşünmek öyle rahatlatırdı ki beni… Ama artık ben bunu düşünüp avunamıyorum anne. Biliyorum ki bu hastalıkta acının son bulduğu bir an olmayacak.” 

Mahir, Cihan için endişeleniyor. İyi mi, rahat mı merak ediyor. Cihan’ın canı çok yanıyor, başkalarını yakmak istemediği için de uzak durmak istiyor. Ama Mahir nasıl uzak durabilir ki ondan? Onu hayata bağlayan kız, şimdi kendi hayatı için savaşıyor. Savaşırken de kimse yara almasın, üzülmesin, yorulmasın istiyor. Ama böyle bitkin düşüyor. Sıkıntıları içimizde biriktirdikçe büyüyor ve bir kara delik gibi içine çekmeye çalışıyor bizi. “Dipsiz bir kuyudayım sanki… Sonu olmayan, dipsiz bir kuyu…” Şükür ki Cihan’ın konuşabileceği insanlar var etrafında. Ailesi var. Mahir’i var… 

​”Mahir ben istiyor muyum böyle yapmayı? Böyle olmasını ben istiyor muyum? Ben hayatı seviyorum. Ailemi seviyorum, arkadaşlarımı seviyorum. Gülmeyi, koşmayı, yaşamayı seviyorum. Ama işte…”

“Cihan keşke gücüm yetse, keşke elimden bir şey gelse. Ben… senin için her şeyi yaparım, biliyorsun değil mi? Her şeyi…”

Mahir çok güzel seviyor. Sevdiğinin her anını onunla yaşamaya çalışıyor, ondan bir an olsun ayrı kalmayı istemiyor. Çünkü ne yazık zaman onlar için çok daha kıymetli. Mahir zamanın, sevmenin kıymetini çok iyi biliyor. Ayrılığı biliyor çünkü. Bir insanın en değerlisi olabilecek birinden, abisinden ayrılmış. Bazı insanları kaybettiğimizde boşluğa düşeriz. Hiçbir şey onun varlığında verdiği tadı vermez. Savaşma gücümüzü yitiriyoruz, çünkü dayanağımız artık yok. Gardımız düşmüşken hayat rüzgarı kendine göre savuruyor bizi. Mahir’i de Cihan’a sürüklemiş o rüzgar. Mahir Cihan’ı, en değerlisi yapmış usulca. “Abimi kaybettiğimde bütün umudumu kaybettim ben. Nefes almadan öylece dolaştım, aylarca. Sonra… sınav yerince seninle karşılaştım. Sen benim hayatıma öyle bir dokundun ki, ben tekrar nefes almaya başladım. Yarını düşünerek bugünü mahvetmene izin vermeyeceğim Cihan. Ben, buna izin vermeyeceğim! Seninle savaşmam gerekse de izin vermeyeceğim!” 

Mahir’in ölümle ilgili fikirlerini seviyorum. Eksiğiyle ya da fazlasıyla ecele inanıyor. Ne zaman, nerede, nasıl öleceğimizi bilmiyoruz. Belki ben bu satırları yazarken ölüp gideceğim, bilemeyiz. Ama bir de Cihan’ın tarafından bakıyorum olaya, o zaman Mahir’in ölümle söylediklerinin Cihan için pek bir anlam ifade etmediğini anlıyorum. Evet, bir dakika gibi kısa bir süre sonra ölebiliriz. Sokakta yürürken başımıza saksı düşebilir ve ölebiliriz. Ama uzun yaşama ihtimalimiz de var. Bir doktor çıkıyor karşınıza ve diyor ki ‘çok uzun yaşayamazsın.’ Bu yüzden Cihan artık hayal kurmak istemiyor. İleride yürüyemediğinde, aklına hayalleri gelip canı daha fazla yanmasın diye.

Hayal kurmak güzeldir, ama bazen bazılarının canını yakabiliyor da. Cihan, Mahir ile çok güzel hayaller kurdu. Şimdi bir yenisini daha kurup hem kendini hem onu üzmek istemiyor. Ama ne olursa olsun Mahir onu asla yalnız bırakmayacak. Çünkü Cihan onun en değerlisi… En değerlisinin yanında sakladığı en değerlisi… Abisi ile çekilmiş fotoğrafının arkasında saklamış sevdiğini… Ah güzel kalpli Mahir… biliyorum ki abin yanında olsaydı, ilk ona anlatırdın sevdiğini. İlk onunla tanıştırırdın ‘ben bu kızı seviyorum’ diye. Belki abinden tüyolar alıp çiçek seçmedin Cihan için, ama onun merhamet dolu kalbinde çiçekler açtırdın. ❤

Sevgiyle ve inançla kalın. Yolunuzda çiçekler açsın, kuşlar uçsun… 🌻🕊❤


“Bak önemli olan ne kadar yaşadığın değil, nasıl yaşadığın. O gün geldiğinde, arkanda nasıl bir hayat bıraktığın önemli olan.”

Küçük Bir Mucize: Cihan ve Mahir

Mucizelere inanır mısınız? Ben inanıyorum. Mahir de mucizelere inanıyor ve Cihan’ı da inandırıyor. Birlikte, mucizelerin aslında çok da uzakta olmadığını gösterdiler bize bu bölümde. Olağanüstü şeyler olmak zorunda değil bir şeye mucize dememiz için. Çünkü hayatta olmamız bile mucizeler silsilesinin bir sonucu. Nefes alıyorsak bu bir mucize. Konuşabiliyorsak, gülebiliyorsak bunlar hep mucize.

Öyle güzel zaman geçirdiler ki, bir kar tanesinin gökten yere düşüşü gibi hoş bir mucizeydi sanki zaman. Hayat, güzel insanlarla güzel anılar yarattığında çok daha güzel gerçekten. An’lara anlam kattıkça güzelleşiyor hayat… Zorluklarla mücadele ettikçe de anlam kazanıyor, değerleniyor. Hayat, zorluklarıyla ve güzellikleriyle birlikte hayattır. Kim olursak olalım, ister genç bir kadın ister çocuk kalpli bir adam isterse görmüş geçirmiş bir amca ya da teyze, hayat önümüze engeller çıkarır. Bize düşen de bu engelleri aşıp mucizeler yaratmak. Mutluluğa ulaşmak… Eğer zorluklar olmasaydı mutluluğun kıymetini nasıl bilebilirdik ki?

“Hep bir şeyler düşündük, bir şeylerin savaşını verdik ya. Bir gün de bizim olsun dedim. Hiçbir şey düşünmediğimiz tek bir gün…”

“Hiçbir şey düşünmediğimiz tek bir gün… Bunca şeyden sonra bir mucize olurdu herhalde.”

“Mucizeler, gerçek olsun diyedir, dimi?”

“Sen mucizelere inanır mısın?”

“Artık inanıyorum. Sen?”

“Bilmem. Ben mucizemi kaybettim herhalde.”

“Belki buralarda küçük bir tane vardır.”                      

Mahir’in mucizelere inanması çok hoşuma gidiyor. Cihan hastalığını öğrendiğinde haklı olarak umutsuzluğa kapılıyordu. Mahir ona destek oldu, canına can kattı. Hayat önlerine zorluklar çıkarsa da zorluklarla baş etmeye çalışıyorlar.  Hayatın koyduğu bir engelle tanışmadılar mı zaten? Cihan sınava yetişecekti ve sınava girmeyecek olan Mahir ile karşılaştı, sınava birlikte gittiler.Daha ilk günden zorlukların üstesinden geldiler, ilk günden mucize yarattılar. İlk günden birbirlerine destek oldular, dost oldular. Aralarındaki ilişkinin en sevdiğim tarafı da bu, birbirlerine aşık olmaktan önce çok iyi dost oldular. Bu çok kıymetli…

Hayat Cihan’ın önüne yenilmesi zor bir engel çıkardı. Cihan yine de pes etmedi. Mutluluğun peşini asla bırakmadı. Çevresindeki insanların güzelliği, ona tutunacak bir ip verdi. Kocaman güzel bir ailesi var onun, arkadaşı var, Mahir’i var… Biri düşse biri kaldırır, asla pes etmez. Çünkü hayat, güzel insanlarla çok daha güzel, çok daha kolay. Hangi zorluk olursa olsun karşısında duramaz, tabii pes etmedikçe. Cihan pes etmiyor ve her anını değerlendiriyor. Çünkü zaman kıymetli bir şey ve hayat kısa, kuşlar uçuyor. Bu yüzden Cihan zamanının kıymetini biliyor ve mutluluğun peşinden koşuyor. Bu mutluluk koşusunda da Mahir hep yanında. Cihan ile mutlu anlar yaratıyor ve onu mucizelere inandırmaya çalışıyor. Başarıyor da.

“Bana ellerini ver, hayat seni sevince güzel.”

Mahir çok güzel seviyor. Sevdiğinin canına can katıyor. Cihan’la gülüyor, Cihan’la ağlıyor. İki bedende tek bir kalp atıyor gibi yaşıyor… “Yüzündeki gülümsemeyi hiç kaybetme diye… Seni hiçbir şeyin üzmesine izin verme diye… Yalnız olmadığını bil diye… Asla umudunu kaybetme, mucizelere inan diye…” Cihan mutlu olsun diye onunla maceradan maceraya atlıyor. Sokakta yürürken, evde otururken, etrafa bakarken, nefes alırken dikkat etmediğimiz hayatlara dokunuyorlar birlikte.

Nasıl ki Mahir Cihan’a iyi geliyorsa, Cihan da Mahir’e çok iyi geliyor. Mahir artık gülüyor, ağlıyor, hayatın tadına varıyor. Daha önce yapmadığı şeyleri deniyor, Cihan ile… Onu gülerken gördüğünde gülümsüyor, yüzüne yerleşen o kocaman gülücük neler neler anlatıyor bize. Gözünden akan yaşlar ne duygular barındırıyor içinde…

“Gülüşünden tanırım mesela, o gülünce dünyadaki herkes güler çünkü. Yani ben öyle hissederim. Ağlamasından tanırım. Benimle birlikte ağlıyordur çünkü. Kalbinden tanırım. Öyle çok ve saf seviyordur ki beni, belki bir çocuğu sever gibi…  Mucizelerinden de tanırım, çünkü aşk varsa herkesin bir küçük mucizesi de vardır.”

Güzel insanlar ve iyi kötü anılar biriktirelim, hayata anlam katalım. “Hayat kısa, kuşlar uçuyor.” Hayatın ellerimizin arasından kayıp gitmesine izin vermeyelim. Güzel insanlar, iyi kötü anılar biriktirelim. Pes etmeyelim ve zorlukların üstesinden gelmek için çabalayalım. Çünkü Cihan öyle yapıyor, Yürekli ailesi öyle yapıyor, Mahir öyle yapıyor. Cihan, sevdikleriyle birlikte bu hayata tutunuyor ve engellere rağmen mutlu olmanın yollarını buluyor. Küçük mucizelere inanıyor, biz de inanalım ve hayata kıymet verelim.

Güzel kalpli insanlar etrafınızda olsun. Mucizelerinizden hiç ayrılmayın. Zamanınıza ve hayatınıza sahip çıkıp mutluluk peşinde koşun. Sağlıcakla kalın… ❤

error: Korunan İçerik!