Bir Litre Gözyaşı 12. Bölüm: Baharı Çağırmak

Bir çocuk doğar, “anne ve kız ikisi de sağlıklılar çok şükür” cümlesini ilk o duyar, sevinçten gözyaşları akar, aşık olduğu kadın gibi birisi daha var bu dünyada artık…

Çocuk yürümeye çalışır, düşer, o elinden tutar, “hadi kızım hadi sen başara bileceksin, ben hep senin yanında olacağım güzel kızım”

Dünyanın en yüksek dağı olur babanın omuzları, çıkar o dağın üstüne bir kahraman gibi güçlü bilir kendisini, dünyanın en güzel sesi olur babanın sesi, şarkılar ve masallar ilk o sesle fısıldanır kulağa… Büyümeye başlar çocuk ve o omuzlar sığınak olur, gözyaşlarının izi kalır orada, çocuklukta anlatılan o sesin yankıları kalır kulakta…

Baba olmak bir nimettir herkes baba olamaz demişler, kan bağı değil mevzu sadece, kimisi can bağıyla baba olur evlatlarına ve ne büyük bir mutluluktur kanıyla ve canıyla bağlı olan bir babaya sahip olmak.

Baba kelimesini aradım sözlükte ve karşıma çocuğu olan erkeğe baba söylenir cümlesi çıktı, ne kadar eksik anlatılmış bazı kelimeler sözlükte… Düşündüm, mesela “ben senin elin ayağın olurum güzel kızım” cümlesini yazsaydılar keşke dedim…

Çocuk ne kadar büyüse de yine o omuzlar sığınağıdır, her düştüğünde çağırır onu “bana bir masal anlat baba” içinde yorgunluk, pes etmek ve kötülerin kazandığı bir yer olmasın ister…. yine babası onu kaldırır omuzlarında taşır, eli olur ayağı olur…
Ve ne güzel anlatıldı baba bu sahnede, kimisi evlat acısından, kimisi baba yarasından gözyaşı döktü ve kimisi de bu acıyı his ederek bu hayatta bu hikayeyi yaşayan gerçek insanlar var diye ağladı, düğümlendi boğazı….

Bu bölüm aile arasındaki sahneler o kadar güçlü ve etkileyici bir şekilde anlatılmıştı ki hala etkisinden çıkamayanlardan birisiyim ben, anne ve kızların arasındaki samimiyet, baba ve kızın o muhteşem sahnesinden sonra Muzaffer ve Mahirin yapıştırıcı olayı (ahahajahajahha) , abla ve kardeşleri hepsi çok güzeldi ve kalbime dokundu ve diğer bölümlerde yine daha güzel sahnelerin geleceğine bir ışık verdi bize.

Bu sahneye daha önce yorum yaptığım için geçmem lazım ama her izlediğimde yine kalbimin derinlerinde yer alıyor, abla ve kardeş arasındaki bağı anlat deseler bana bir anne ve çocuğu gibi bir birine can ile bağlı olan iki arkadaş iki yoldaşı düşünün söylerim, her delilik için hazır olan, dertlerine sabır taşı olan, sinirlenip kavga ettikten sonra kırılmayıp yine beraber gülmeyi başaran demek isterim…

Ve burada ne kadar güzel dokundu kalplerimize Elif ve Cihan’ın arasındaki o abla, kardeşlik…

Gelelim dertli çiftim MiHan’a , işte geçen bölümde Cihan’ın beklemediğim hareketiyle çiftimiz için iyice bir gerginlik yaşama ihtimali veriyordum tabi, Mahir’in soğuk davranışlarını yerinde buldum bu yüzden, oysa ki her trip atmak isteğinde daha çok yakınlaştı Cihan’a.

Mahir’i yaşına göre daha olgun buluyorum, söylediği cümleler ve hayata karşı bakış açısı o kadar  seviyorum ki ve bunlar yaşadığı acıyla alakalı gibi geliyor bana, acı büyütür insanı…

“Ben bütün kalbimle, bütün gücümle baharı çağırırken, senin hayatımızın önüne koyduğun bu kışı da hiç sevmiyorum”

Cihan ne kadar Mahir’den uzaklaşmaya çalışsa da gözleri yalan söyleyemiyor , yemek dağıtma sahnesindeki bakışları anlatıyor her şeyi… Ayrıca bu sahnede aynı kedilere ev yapmak gibi güzel ve faydalı bir iş daha anlatıldı, bunları görmek içimizi ısıttı.

Bence Cihan ve Mahir’in arasındaki bağ Cihan’ın itirafıyla (inşallah duyulmuştur) baya güzelleşebilir, hastalık ilerliyor ve dram yakındır, his ediyorum. Cihan kendisine yalan söylemekten vazgeçmiş artık, Mahir’i sevdiğini biliyor önlerindeki engeller bu kadar çokken birde kendisi kış olmaz umarım bu baharın gelmesine…

Son olarak bölüm aşırı derecede güzel ve etkileyici bir bölüm oldu, baba kız ve abla kardeş sahnesi, mihanın yağmur altında konuşmaları, yapıştırıcı ve sana emanet sahneleri ve tabi ki son sahnede Cihan’ın itirafı, en güzel sahnelerdi benim için, yeni bölüm fragmanını izlemekten sonra 13 bölümde daha güzel sahneler olacağından eminim ama küçük bir eleştirim olursa eğer Hande karakterine olacak galiba, çoğu kişi gibi bende onu gereksiz buluyorum, kendisini Cihan’a kanka bilen Hande, hala onun hastalığını anlayamamış birisidir aslında. Handeyi bir aşık olarak kabul etmek isterdim ama bazen sinir bozucu ve kırıcı oluyor bu yüzdendir ki bu üçgeni kabul etmiyorum, Hande’ye karşı artık Elif gibi davranmak gerekiyor bence de, “sus artık”  (rajajahajajaj)

Konuşulacak çok şey var lakin fırsatımız az ve kalemim küçük, bu yüzden bir şarkıyla kapatmak isterim yazıyı… Okuyan gözlerinize sağlık, yazım hatası olduysa affola 🌿

 “Ellerinde kış gülleri

Yüzünde bahar bir gece

Şarkılarda aşk çilesi

Hayat bana mı bilmece?”