tds_thumb_td_300x0
Centilmenler Köşesi | Barış Buka

Onu tanımlamak isterken seçtiğim güzel kelimelerden yalnızca biri centilmen. Ateşböceği’nin karizmatik avukatı Barış Buka. Çokça özlediğimiz ve yerli dizi dünyasında bir benzeri daha gelmeyen kıymetli beyefendiyi bu yazıyla anlatıp anacağız.

Nerden başlasam diye düşünüyor insan, meziyet çok olunca. Öncelikle söyleyebilirim ki Barış Buka çok düzgün bir insan. Düzgünden kastım da şu, kibar, nezaket sahibi, saygılı. Karşısında kim olursa olsun sınırlarını korumaya ve kabalıktan kaçınmaya çalışan birisi. Hem özel hayatında hem de iş hayatında, iletişimde olduğu herkese karşı, konumu fark etmeksizin aynı özenle yaklaşıyor. 

Bir diğer özelliği ise kesinlikle vicdanı. Dizinin en kritik noktalarından olan malum mesele boyunca çektiği ızdırabı, acıyı, kıvranmalarını şahit olarak gösterebiliriz bu duruma. Hem mesleği hem kişiliği yüzünden olayı saklayıp saklamama konusunda öyle savaşlar verdi ki.. Kendi de bitti bizi de bitirdi adeta. 

Mesleği demişken, işinde de son derece iyiydi Barış Buka. Amacı yalnızca davaları kazanmak değil, haklının yanında olmak, onu savunup temsil etmekti. Hukukun karşısına çıkması gerekenler için de büyük mücadele veriyordu. Saatlerce masa başından kalkmayıp doğru yöntemi bulmak için kafa patlatmalarına şahit olmuştuk. Hoş, dizinin türü gereği bunlar biraz farklı versiyonlar şeklinde verilmişti tabi ama, olsun. Biz mesajı aldık. Bir sürü gençlik çağındaki insanın bu mesleğe ısınmasını, ilgi duymasını ve öğrenmek için cesaretlenmesini sağladı da diyebiliriz.

Aşka gelecek olursak.. Çok sancılı süreçlerden geçti bu çift. Aslı ve Barış. Çünkü ortada çok büyük hayati bir mesele, ve kendini bunun müsebbibi gibi hisseden Barış vardı. Yetmezmiş gibi, kasıtlı olmasa da bir suç işleyen ama aslında masum ve çok pişman bir aile bireyi. Bir abi, bir avukat, bir de aşık bir adam olarak ne yapacağını bilemez halde sürünen Barış Buka az eziyet çekmedi. Hem yalanla yaşayamam diye diretiyordu, iç sesini susturamıyordu. Hem de Aslı’sından vazgeçemiyordu. Üstelik kardeşi saydığı kuzenini bu işin içinden nasıl kurtaracağı da meçhuldu çünkü insiyatif ailenindi.

Neyseki halloldu. Uzuuunca süren heyecan ve gerilimli olaylar sürüsünden, itiraflar, ortaya çıkmalar, gözyaşları, krizler derken her şey çözüldü ve rayına oturdu. Barış’ın çabaları boşa gitmedi, yalansız dolansız, dupduru bir aşka ulaşmayı başardılar ve mutlu arkadaşları ve aileleri eşliğinde masalsı bir evlilikle hikayelerini noktaladılar.

Anlattıkça anlatasım geliyor, hatırladıkça duygulanıyorum. Çok çok güzel bir diziydi Ateşböceği. İyi ki izlemişim dediğim, çok güzel şeyler hissettiren ve tekrar tekrar izlediğim bir iş. Seçkin Özdemir ve Nilay Deniz partnerliği de cabası. İnanılmaz tatlı süreçlere şahit olmuştuk izleyiciler olarak.. Özlemle anıyoruz :’)

Bugün kalbimin sesini dinleyip birkaç yıl önceki bir hikayeyi ve oradaki kahramanı hatırlatmaya çalıştım sizlere. Gerek kişiliği gerekse dış görünüşü olarak 10/10 olan Barış Buka için söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.😂 Daha sonra görüşmek üzere.

 

       Sevgiler..

İnci Çiçeğim: Ateş Böceği 14. Bölüm

İnci çiçeği, diğer bir ismiyle Müge, aşkı ve sevgiyi simgeleyen oldukça naif bir çiçektir. Üzerinde taşıyan gelinin aşkına ömür boyu leke gelmeyeceğine inanıldığı için gelin buketlerinde kullanılır. Bu sebepten Güzin ile Baha’nın* da aşk bahçesini süsler 🙂 Ateş Böceği benim için televizyondaki naiflik çölünde bir vaha gibiydi. Kiralık Aşk’tan sonra yüreğimde oluşan boşluğu doldurmaya adaydı. Bunun da finaliyle Türk dizisi izlemeyi bırakabilirim. Evet final… Bölümden kısa bir süre önce 17. bölümüyle ekranlara veda edeceği açıklandı. Ve bendeniz de dahil olmak üzere Ateş Böceği severlerin yüreğine kaba tabirle öküz oturdu. Diğerlerinde nasıl oldu bilmiyorum ama şahsen benim öküz Barbo ile Arzu’nun sahnesine kadar da kalkmadı.

Bazı şeyler iyi ki genle taşınmıyor…

“Sen sadece iki günün değil, benim nefes aldığım her günün kraliçesisin…” Barbaros, sen ne güzel bir adamsın♥ O kadar ısındı ki içim, bu cümleyle buhar oldu, gözlerimden yaş olarak süzüldü 🙂 Sadece böylesine naif bir repliği yazdığın için bile sevebilirim seni Ebru Hacıoğlu <3 Zaten bu bölümü benim için kurtaran genelde böyle duygusal sahneler oldu. Bir kere Berkay Tulumbacı beni zaten öncesinde tiyatrodan tavlamıştı, Ateş Böceği ile birlikte de BTF** olarak takılmaya başlamam an meselesi. Bakınız nişan sahnesinde karakteri yaşayışı. O orada yıkılırken ben de olduğum yerde yıkıldım. Ve bir kez şükrettim genetiğin fiziksel özelliklerimizden ötesine ulaşamamasına… Cidden düşünüyorum da bu kadronun drama çok büyük potansiyeli var. Sadece romantik komedi değil de dram karışık bir kurgu işlenseydi daha başarılı olabilirdi diye düşünüyorum. Neyse Berkay Bey’e buradan başarılarının devamını diliyor ve devam ediyorum.

Geçen bölümü Cahide’nin Aslı’yı alenen tehdit etmesiyle bitirmiştik. “Eminim iyi bir insansındır ama sadece iyi insan olman yetmez, soyadı gerekir.” falan (Yazar aklına geldikçe sinirlendiği için cümleyi en sinir bozucu hâline kadar kısalttı.) Amma velakin “Aslı Eğilmez” ne yaptı? Sevdiğinin gözlerinin içine bakarak “Gerekirse aşkım için savaşırım.” dedi. Heyt be! (Tabi gözünün içine bakarak derken Barış o sıra cilve yaptığını falan sanıyordu kuzum) Bölüm seyrinde Eğilmez Ailesi’nin soyadıyla gurur duyduğu sahneden gurur duydum. Siz hiçbir zorluk karşısında eğilmeyen, sevdikleri kırılmasın diye kendi paramparça olmayı tercih eden yüce gönüllersiniz. Kaç tane soyadı bu kadar anlamlı olabilir he? Sizi küçük görmeye kalkan utansın. (Çok rica edicem utanmaktan da beter ol Cahide! Yaşadıklarına çok üzüldüm, acın acımızdır ama Aslı’yı o adamla bir tutamazsın.)

*Bu aşkı sarımsaklasak da mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak?*

Bölümün başları Barış’a kıyamadığı için susan Aslı ve ortamdaki gerginlikten hiçbir şey anlamayan şaşkın Barış ile geçti. O kısım beni çok sarmadı dediğim gibi. Sevdiğim birkaç detayı belirtmek istiyorum yalnızca… Mesela Aslı’nın Barış ile kavga ettikten sonra “Niye peşimden gelmedin?” deyip geri dönmesi❤ben. O kadar bıktık ki tripli aşık hallerinden, bu çok iyi geldi. Sonrasında kırılmadan lafın sonunun gelmeyeceğini anlayan Aslı’nın bozuk atmadan gitmesi de cabası… Bizi ekran karşısında kanser etmeyen bir kaleme sahip olduğu için buradan Ebru Hanım’a teşekkürler…

Kimi zaman sevdiklerimiz için kendimizi içinden çıkılması güç durumlara sokarız. Aslı’nın bu bölümdeki durumu tam olarak da buydu. Metin Ağabey’in tüm içimizi titreten sorgulamalarına rağmen gıkını çıkarmaması da bundan. Barış’ın kendinden sakladığı sırrı bilmiyor ama bence bu sırrın kendisi için değil, ailesi için sorun olacağını düşünüyor. Bu sebepten aşkını, en çok da sevdiği adamı tüm karmaşadan korumak istiyor. İçten içe gerçekler ortaya çıktığında bu aşkın sona ereceğinden korkuyor gibime geldi benim.

Bölümde sırla ilgili birkaç konuşma geçti. Geneli Aslı’nın Barış’a tam olarak güvenmek istemesi üzerineydi. Ve tabi Barış’ın bu sırla yaşayamayışı… Teo’yla geçen konuşmasını da sevdim. Düzen bozulmasın diye gerçekleri saklamayı isteyen Teo’ya “Biz bu konuyu seninle konuşmayalım.” diyerek gereken tepkiyi koydu Barış. Çünkü aşk cesur olmayı gerektirir ve sadakat sadece bedene sadık kalarak olmaz. Kişinin sana olan güvenine de sadık kalman gerekir. Geriye son üç bölüm kaldığı için başkasından duyma çatışmasına girilmemeli bence. Gereksiz detaylarda boğulmak yerine daha değerli sahnelere ayrılmalı son zamanlar ki güzel hatırlansın dizi. 

*Şu sıfatıma bir bakar mısın abicim? Tam örnek damatım işte…*

İlk kısım geride bırakıldıktan sonra diziye olan ilgim geri geldi. Çünkü Metin Ağabey gerçek prensi öğrendi ve çat çat çat sordu hesabını. O sahneye cidden bayıldım. Kadırgalı Metin tüm söylediklerinde haklıydı, aşktan ağzı yanmış bir insan olarak kardeşini kendi sonundan korumak istiyordu. Ama karşımızdaki de Barış Buka… En zorlu davaları başarıyla savunmuş olan Barış’ımız kendi aşkını mı savunamayacaktı? Tabi ki de başardı. “Ben Aslı’dan vazgeçmeyeceğim.” diyerek tüm izleyenlerin gözünden kalpler çıkardı. Yürekler “Yürü be Barış Buka!” diye haykırdı. Sonrasında Cahide Teyze’nin yaptıklarının ortaya çıkmasıyla Barış’ın teyzesine hesap sorduğu sahnede ben bir yükseldim bir yükseldim. Her şey ne kadar da kolay oldu, Barış işte diyecektim ki… Aslı’nın tahmin ettiği şey yaşandı. Cahide masum iyi niyetli yaşlı teyze rolüne bürünerek Barış’ı kandırdı. E Barış da haklı, Aslı ve biz onu çok iyi anlıyoruz. Annesi yerine koyduğu bir insana böyle bir şeyi nasıl yakıştırsın ki? Sonrasında kıyamamış olsa da böyle bir şey olduğu taktirde teyzesine karşı Aslı’nın yanında olacağının sinyalini vermesi yeter. 

Öhöm diğer yandan benim İlayda&Hakan shipime geliyoruz. Kendileri şuan büyük bir yol ayrımında. Her şey İlayda’ya bağlı… Çünkü Hakan’ımız sağ olsun her şeyi en ince detayına varıncaya kadar anlatmıştı, hatırlarsınız. İlayda da gitmiş Merve Yıldız’ı bulmuştu. Çok şahane bir plan hazırlamıştı ki işin içine aşk karıştı :)) Hakan, İlayda’nın beklediği gibi korkup kaçmak yerine sevdiklerini korumak adına savaşmayı tercih etti. Son sahnede İlayda’nın planıyla Merve’yi Barış’ı aklayacak bir biçimde konuşturdular. İlayda’nın mevcut planına göre o kaydı Aslı’ya götürmesi gerekiyor, Barış’ı bırakırsan bu kaydı savcılığa verir onu içine düştüğü durumdan kurtarırım gibisinden. Ya da Barış’a gidip ya benle evlen ya da bu kaydı silerim falan  😆  Tabi bunlar aşktan önceki İlayda’nın yapacağı hareketler… İçimdeki masum melek, İlayda Hakan ile intikam duygusundan kurtulacak diyor. Belki de onu korumak için kaydı direk savcılığa verir ve onları kurtarır. Sonrası daldan düşen üç elma…  Evet benim meleğim tam bir melek.

*Bir çocuk yüreğine ihtiyacım var yalnızca…*

Nişanda yaşanan hezimetten sonra evimizin balböceği ailesine bir sürpriz yapmaya karar verdi. O sırada Aslı’nın minnoş davetiyle oraya gelen Barış tuttu ellerinden… Ve yüzler bir anda güldü. Gözlerde mutluluk gözyaşları ve ortama mucize getiren Barış’ın Metin Ağabey tarafından bakışlarla affedilişi… O sahnedeki duygu yoğunluğunu anlatmaya bilmem yeter mi kelimeler? Aslı’nın Barış’a eşi olmayan ilan-ı aşkı, Barış’ın aile tablosundan yavaşça çıkışı ve gerçekle yüzleşmesi… Seçkin’le ağlayan bir adet ben ve iddiaya varım tüm izleyenler… O sahnede ağlamayanın gözyaşları kurumuş demektir. 

Sonrası daha da fena. Gözyaşları içinde ne kadar çaresiz kaldığını anlatır Barış Teo’ya… Bir balböceğinin çocukluğunu çalan adamın kurtarıcı olarak görülmesine dayanamaz. Ve bu anın şahidi olur Gül. Açıkçası 14. bölüm fragmanında Gül’ün gerçekleri öğrenmesinin iyi olacağını düşünmüştüm. “İzmir Köfte” nin şefkati ve bu aşkın en yakın tanığı olması AsBar’ı kurtaracak gibi gelmişti. Aslında yeni fragmandaki isyan eden ve hayal kırıklığına uğramış olan Gül’e de hâlâ güveniyorum ben. Barış’a “Bunun için kendine aşık ettin onu dimi?” şeklinde bir cümle kurarak hepimizi şok etmiş olsa da Aslı’ya söyleyemeyecek. Barış Buka onu da aşkına inandıracak. Ayrıca Teo var bir kere… İnsan sevdiğine güvenmeye hazırdır. Kısacası Aslı gerçekleri öğrenecekse bile son bölümler olduğu için gereksiz çatışmalara girilmeyecek bence. Çünkü girilmemeli. Çünkü biz güzel sahneler istiyoruz! Öhöm lütfen mesajım yerine ulaşsın ?

Bu hafta gecikmenin de etkisiyle epey uzun oldu. Okurken yorulan gözlerinizden öper, yorumlarınızı beklerim. Sürç-ü lisan ettiysek affola…

Aşkla kalın….

*Ateş Böceği

** Berkay Tulumbacı Fan

 

error: Korunan İçerik!