Güçlü Kadınlar ve Fullmetal Alchemist

Hagane no Renkinjutsushi (Fullmetal Alchemist), Hiromu Arakawa tarafından yaratılan, sonraları iki farklı anime versiyonu çıkartılan ve bir de Netflix live-action uyarlama filmine (evet, Netflix’in gazabına uğrayan şanslı(!) animelerden biri) sahip shounen (genellikle erkeklerin okuduğu-izlediği manga-anime türü) manga serisi. Fullmetal Alchemist Brotherhood; iki simyacı erkek kardeşin, ölen annelerini geri getirmek için simyanın en büyük yasağı olan insan dönüşümünü yapmaya kalkıştıktan sonra mahvolan hayatlarını geri kazanmak için verdikleri mücadeleyi anlatan fantastik, bilim-kurgu, macera, dram türünde bir anime. (İlk anime Fullmetal Alchemist, 2003’te yayınlandı ancak finali mangadan bağımsız olduğu ve seyirciyi tatmin etmediği için sonraki yıllarda Fullmetal Alchemist: Brotherhood yayına sürüldü. Ben Brotherhood’u izlediğim ve beğendiğim için yazımda da bunu baz alıyorum)

Peki ben neden isminde bile brotherhood ifadesini barındıran bu shounen animeyi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde tanıtmak ve incelemek istiyorum? Öncelikle; anime dünyasının erkeklerin hakim olduğu zirvelerinde, Fullmetal Alchemist’in mangakası Hiromu Arakawa’nın bir kadın olarak kendine geniş bir alan edinmesi, bu yazı için Brotherhood’u seçmemin önemli nedenlerinden biri oldu. Kadınların anime dünyasında yalnızca tüketici konumunda yer alması, üretici olarak ise cosplayer’dan öteye geçememesinin verdiği rahatsızlığa ilaç gibi gelen Arakawa tabii ki de bugünün konusu olacaktı!

Arakawa’yı övmekten çıkıp, biraz daha Fullmetal’e gelelim. Fullmetal Alchemist Brotherhood; hikayesi, karakterleri, müzikleri, derinliği ile tarihin en kaliteli ve yıldızı bol animelerinden biri. Kaliteli mizahı dibine kadar yaşatıp gülmekten kırdıran, hüznü dibine kadar yaşatıp ağlamaktan ve bitirdikten sonra odamızın duvarlarına boş gözlerle baktıran bu anime; kardeşlik, arkadaşlık, aşk gibi duyguları çok yoğun ve görece doğru bir şekilde seyirciye yansıtmasının yanında felsefik düşünmeye zorluyor, toplum eleştirisi yaptırıyor, hayatın anlamını gerçekliği sorgulatıyor, ilk bakışta nefret duyulan aklımıza gelemeyecek türden kötü ve ilginç karakterlerle empati kurduruyor. Ve ilginç olan şu ki; bu sorulara, sorgulamalara herhangi bir cevap vermiyor. Seyircinin kendi yolunu çizmesine olanak sağlıyor.

Tüm bunlar Fullmetal Alchemist ismini geçirdiğim yazıda anlatmam gereken aksi takdirde içimin rahat etmeyeceği kısımdı. Gerçi hala içim rahat değil ama artık asıl konuya gelmeliyim. Ayrıca birkaç satıra sığmayacak kadar derin bir anime, ne yazsam eksik kalır şimdi.


Evet, sonunda günün anlam ve önemine geldik. Fullmetal Alchemist: Brotherhood’daki kadın karakterler. Kadının gerçek hayatta objeleştirilmesi yetmiyormuş gibi çizgilere de böyle aktarmak, animelerde emeği geçenlere darıldığım en büyük konu. Sadece çizimlerle kadını küçültmekle kalmıyorlar, kadına bir hikaye yazılmıyor yazılsa bile sığ kalıyor, diğer karakterlerinki kadar derin olmuyor, kadın karakterlere kalıplaşmış olanlardan farklı özellikler verilmiyor, karakterin üzerinde yeterince durulmuyor, hayattaki amaçları belirlenmiyor, belirlense de niyeyse erkek karakterlerinki kadar onurlu(!) ve etkileyici olmuyor, karakterlere genellikle basit meziyetler veriliyor… Tabii ki de çok güzel ve tatmin edici işlenmiş kadın karakterler var. İzlediğim izlemediğim birçok animede de vardır. Ancak genel olarak bakıldığında durum bu maalesef. Bu yazıya hazırlanırken de Avatar The Last Airbender ve Fullmetal arasında çok gidip geldim mesela. ATLA da çok müthiş bir çizgi dizi ve aradığım kadın karakter işleyişini barındırıyor. Amacı olan, karakteri, hikayesi güçlü karakterler. Başrollere maşa olmanın dışında merak ettiğimiz, çocukluğunu yaşlılığını görmek istediğimiz, kasıntı ve yapmacık durmayan güçlü kadın karakterler…

Winry Rockbell

Winry, hikayenin ana karakterleri Edward ve Alphonzo’nun çocukluk arkadaşı ayrıca Edward için daha fazlası. Küçük yaşta kahraman doktor ebeveynlerini bir savaşta kaybeden ve büyükannesiyle büyüyen Winry, ailesi olarak gördüğü Ed ve Al’ın başına gelenlerden sonra da güçlü kalmak için büyük bir savaş veriyor. Winry, benzer kurgular da sık karşılaştığımız ‘başrolün büyük aşkı’ rolünün dışında tek başınayken de içimizin ısındığı, kendi hayatı olan bir karakter. Üstelik gerçek yeteneklere sahip! Edward’ın insan dönüşümü sonucunda bir kolunu ve bir bacağını kaybetmesinden sonra automail denilen protez uzuvlar kullanmaya başlıyor, simya yeteneğini bu uzuvlar sayesinde güçlendiriyor ve bilin bakalım bu automailleri kim üretiyor? Winry Rockbell! Automaillere, mekaniğe bayılıyor, kendini geliştirmek için dünyanın farklı yerlerine yolculuk etmekten çekinmiyor ve sonucunda da en kaliteli automailleri üreten ustalardan biri haline geliyor.

Winry aynı zamanda oldukça duygusal bir karakter. Mekanikti, robotikti diyip sert ve erkeksi yazılmayan, ağlayan, ağlatan bir karakter ama bu ağlamaları onu klasik ‘durduk yerde ağlayan, ağlak’ diye tanımladığımız, ağlarken ekran başında kriz geçirdiğimiz tiplerden yapmıyor. Kızın ağlaması bile olay. Kısaca Winry, hayatta bir amacı olan, arkadaşlarını ailesini önemseyen, aşkını sabırla bekleyen, insani özelliklerini çekinmeden gösteren yetenekli ve güçlü bir Fullmetal Alchemist karakteri.

Riza Hawkeye

Riza “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözünün somut bir örneği. Ordunun bir numaralı keskin nişancısı olan Riza, karmaşık ve tehlikeli görevlerde üssü Roy Mustang’ın arkasını kollayan, Mustang’ın her daim akıl danıştığı fikir aldığı kişi. Bunu bir üstünlük olarak değil, üssüne olan saygısının sonucu ve sorumluluğu olarak gören Riza, her ne kadar Mustang’ın emri altında çalışıp ona saygıda kusur etmemeye çalışsa da aynı zamanda sevdiği olan adamın kötü niyetle verdiğini düşündüğü kararlarda gerekli resti çeken, sevdiği adam olduğu için her yaptığına göz yummayan, görevini ve arkadaşlarını önceliklerinden çıkarmayan omurgalı bir karakter.
Sadece Mustang’la olan ilişkileriyle değil, ana hikayenin çözülmesinde kritik rolleri oynayan Riza, Fullmetal’in en zeki karakterlerinden biri.

Izumi Curtis

Her başarılı kadının arkasın da da bir erkek var mıdır peki? Arakawa, karakterleri oluştururken kadın karakterler çok olsun, kadın üstünlüğü olsun, erkekleri hiç edeyim düşünceleriyle çalışmadığını; normal boyutlarının 10 katı olan efsanevi bir ayıyı tek hamleyle yenen, simyacıların en iyilerinden, dövüş sanatçılarının ise en iyisi olan ama sevgili kocasının yanında tam bir sevgi kelebeğine dönüşen, çok mutlu bir evliliğe sahip Izumi Curtis karakteriyle bizlere gösteriyor ve güçlü olması için erkeklerden uzak ve yalnız olması gereken kadın modelini bu karakterle aşıyor.

Curtis ise sergilediği dövüş şovlarının ardından gelen “Sen kimsin be kadın?” Sorusuna ayağında banyo terlikleriyle “ Ben sıradan bir ev hanımıyım!” Cevabını vererek de ev hanımlarının sesi oluyor. Ayrıca Izumi Curtis bizim Elric (Ed ve Al) kardeşlerin simya ve dövüş hocası. Kadın karakterin erkek karakterlere ustalık yaptığı nadir kurgulardan biri Fullmetal Alchemist.

Olivier Mira Armstrong

Yukarıda yazdığım animelerdeki klasikleşmiş güçlü kadın özelliklerini hatırlıyor musunuz? Güçlü, yalnız, çekici, erkeklerden uzak… Dışarıdan baktığımız da Olivier Armstrong tam da bu özelliklere sahip bir karakter ama Arakawa Armstrongu yazarken öyle bir yerden farklılık katıyor ki karaktere klişe demeye dilim varmıyor. Çekici bir kadının, düşmanlarını bu yönleriyle değil de zekasıyla alt etmesi, çok güzel bir kadın olmasına rağmen bu özelliğinin karakteri objeleştirmeden ön plana çıkması onu klişeden uzaklaştıran en güzel detaylardan.

Olivier, ülkenin kış mevsiminin hakim olduğu sınırındaki birliğin en yetkilisi. Soğuk ve sert mizacına rağmen emrindeki askerlerini ailesi olarak gören, takım çalışmasına önem veren, hıslı, pes etmek nedir bilmeyen General Armstrong; zekası ve savaş stratejisi kurma yeteneğiyle hikayedeki savaşın yönünü canı pahasına değiştiren seyirci tarafından da en sevilen karakterlerden biri. Bir asker olsaydım kesinlikle Olivier Mira Armstrong gibi birinin emrinde olmak isterdim.

Bu güçlü dört kadının dışında animede daha bir sürü güçlü, etkili kadın karakter var: Ülkesini kurtarmak için dünyanın öbür ucuna tek başına gelen küçük bir prenses May Chang, kendini ülkenin prensini korumaya adamış Lan Fan, babasının simya deneyine kurban gidip köpeğiyle tek vücuda hapsolan ve anime tarihinin en rahatsız edici sahnelerinden birinin başrolü olan küçük Nina Tucker, yedi ölümcül günahtan şehveti temsil eden ölürken bile yakışıklı bir adam tarafından ölüdrülmenin hazzını yaşayan temsili olduğu günahın hakkını veren Lust, Elric kardeşleri böyle güzel büyüten Trisha Elric… ve çok daha fazlası. Gerçekten anlatmakla bitmiyor.

Çizgilerde daha fazla güçlü kadın karakter görmek dileğiyle, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nüzü kutluyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim.