tds_thumb_td_300x0
Gelsin Hayat Bildigi Gibi Review of 14th Episode

I guess it was the first episode in a long time that I didn’t enjoy. For the first hour, there was almost nothing of note, and the disconnect in the editing was very disturbing. When this happens, the effect of the scenes decreases incredibly. To be honest, it even goes down to zero. Frankly, we are staring blankly, without any enjoyment. Anyway, it’s time to tell everything. I’m pouring all my complaints in this article, let’s see.

In the car scene where we are sure that Sadi and Yaver will get out of the back seat, while Songul is being sung again, she said to Sadi “leave it, my love” between her sentences. 🤩 No one, including us, finds it strange; it’s awesome. It is a being-lover that developed naturally in the process, nice.

Aysel and the scarf

You know, I really want the freedom to swear at times like this sometimes. This thing just got ugly. There’s nothing funny anymore. I don’t understand why you would write such a disgraceful, despicable character/event. Right now, I am very angry with everyone, whether who write, act, or shoot. It’s as if they made an idea about how much more ridiculous we would be. I have passed the difficulty of watching a cheeky person, my blood boils when I think about the words and attitude against a publicly married person. WHAT IS WRONG WITH YOU? WHAT DO YOU WANT FROM US? WE WANT TO CONTINUE WATCHING THIS SERIES WITH LOVE AND YOU MAKE IT VERY HARD.

Besides, I wish the previous moments where we could have a little fun were extended instead of the unnecessary 10-hour thank you scene (from everyone to everyone!) after the furnishing and cleaning works in Aylin’s new flat were finished. (Okay, we get it, they’re very good people, they’re super and they’re amazing mothers, girls have their family-related pains, okay.) I don’t know, they could sing while whitewashing. Or they could put one of them on a blanket or something and shake it. Teenager stuff. Am I going to teach these too?

I felt sorry for Mert in this episode. It hurts me because he’s an idiot or something, but he’s being judged by people for something he’s not guilty of. I wish Gizem hadn’t told his boss, and she would have found another excuse. Speaking of young couples, it is interesting to me that I liked the fight between Vural and Sevda. Wasn’t cringe, looked realistic.

beautiful & intimate dance scene

When Serdar, who signaled that he was a treacherous bastard at the first moment he entered the drama, caught Songul in a trap, I was filled with both happiness and excitement that we would finally watch a decent scene. (Devrim Ozkan effect, another congratulations on his acting) I liked it incredibly, albeit briefly, maybe even the only scene I liked in this episode.

It was so beautiful that she was so scared and panicky about the possibility of hurting people unintentionally, bravo. It’s still a bit of Hollywood for Sadi to catch up and find her right away, of course, but..

Out of the subject but related to the character, Songul hugged Serdar so that he would not see Sadi and Yaver. It was meaningless for her to take an attitude from Sadi as if she had done it willingly from her own heart, even if it’s humorous. Songul should have express that too.

liked that one

Long story short, this episode was a bit of a disappointment. Maybe there is a problem, there have been mishaps. If so, I hope it gets fixed as soon as possible. But if there isn’t, the people who write and manage this business should put themselves in order. Look at what the series gave me, which I looked forward to, counted the days until, and was happy to resume. An hour or two full of nervous breakdowns. I hope we’ll watch a perfect episode next week and breathe a sigh of relief. This time the trailer didn’t sit well with me either. I always loved it before.. I don’t know. Well, at least there’s action. 

Look, I’m not saying that every beauty should be at the same time, it is impossible and we know that. I just say that every disgrace, every meaningless subject or detail should not be thrown at us at the same time. That’s it. See ya!

PREVIOUS 👇

TRT Dizilerinin Sorunları

Son yıllarda hazırladığı kaliteli dizi içerikleriyle çok büyük bir kitleye hitap etmeye başlayan Trt hakkında konuşacağız bugün. Elimi Bırakma, Halka, Gönül Dağı, Kasaba Doktoru gibi pek çok başarılı iş gördük son yıllarda. Teşkilat, Payitaht, Barbaroslar, Alparslan Büyük Selçuklu, Masumlar Apartmanı gibi diğer örnekler de aldıkları yüksek reytinglerle hepimizin malumu. Bu dizilerden bir kısmı iç ısıtan yönleri, sahip oldukları maddi güç kaynaklı başarılı prodüksiyonları ve kısmen özgünlükleriyle hoşumuza gitse de, çok uzun süredir gözüme batan bazı noktalar var. Öyleyse başlayalım, keyifli okumalar.

Dizi mi İzliyoruz Klip mi?

Kanalın en az bir dizisini izlediyseniz, fark etmişsinizdir. Her sahneye müzik döşenmesi problemi. Ailem takip ettiği için Gönül Dağı’na ne zaman rast gelsem bu sebeple başından kalktım. İstisnasız her sahneye müzik koyuluyor, fonsuz geçen o kadar az sahne var ki. Bir bölümün her sahnesi duygusal veya komik olmak zorunda DEĞİL. Nötr anlar da olabilir, bu gayet normal. Ama sanırım yetkili kişiler böyle düşünmüyor ki dizideki müzik kullanımı “uygunsuz” seviyede. Yalnızca gereken anlarda kullanılsa çok etkili olabilecek melodiler aşırı sık eklenerek hem etkisi azaltılıyor, hem de benim gibi kurguda tutarlılık, mantık ve denge arayan izleyiciler için moral bozucu ve caydırıcı olabiliyor. İmdat diye bağıracaktım en son. Bunun verdiği sinir stres yüzünden bir tam bölümü izleyebilmişiğim yok. Hatta ne bir bölümü, bir saat geçiremiyorum ne yazık ki. Ha gerçi başka kişisel sebeplerim de var bu durum için ama, asıl etken müzik olduğu için bu şekilde söyledim.

Propaganda Kokusu

Mümkün olduğunca kibar bir dille anlatmaya çalışacağım bunu. Dizilerde gerçekçi olmayan kamu spotu tadında bazı replikler yer alıyor. Spesifik örnekler vermem gerekirse, Kasaba Doktoru’nun taa ilk bölümlerinde helikopterle hasta taşınan bir sahne vardı. Orada doktor Hakan Sağlık Bakanlığı’nın bu hizmeti hakkında yalnızca yetkililerin ağzından duyulabilecek veya bir websitenin tanıtım kısmına yazılabilecek bir cümle kurmuştu. Ya da en azından ben öyle hissetmiştim. Hayır yani iyi olduğumuz bir konu olabilir, bunun dizi aracılığıyla belirtilmesiyle ilgili bir sorunum da yok ama biraz daha düzgün yazılsa sahneler, buram buram reklam ve direkt övgü şeklinde olmasa.. Belki daha iyi olurdu diyorum nacizane.

Bir diğer örnek de vatan millet konulu dizilerimizde sıkça yer alan milliyetçi ifadelerin ayarsızlığı. Biz Türk’üz, herkes bizden korkuyor, herkes hain ve düşman, hepsini yeniyoruz çünkü süperiz. Abarttığımı düşünmeyin, bunun arkaya müzikli (mutlaka) ve gurur dolu ses tonuyla söylenmiş versiyonlarını defalarca duydum. Ha tabi onlar süper demiyordu da başka olumlu sıfatlar kullanıyordu. Cesur, fedakar, güçlü, gibi. Sakın yanlış anlamayın, aşağı görüyor veya rahatsız oluyor değilim asla. Hazar Ergüçlü değilim ben sonuçta :). Ama daha realistik ve sinema-tiyatro kokmayan tarzlarda yapılmasını istiyorum.

Böyle dizilerde milli değerlerin vurgulanması, o duyguların tetiklenmesi lazım biliyorum. Türk’lüğü ayrıcalıklı görüp böyle yansıtılmasını isteyenler de olabilir hedef kitle içinde. Lakin lafla peynir gemisi yürümediğinden, icraate bakmak daha doğru olur. Savunma sanayisindeki ülkesel gücümüzün eğreti duran repliklerle değil de senaryoya yedirilerek gösterilmesi tercihimizdir mesela. Yoksa gidip Teknofest’e katılabilir ya da Selçuk Bayraktar’ı Twitter üzerinden takip edebiliriz hepimiz. Demek istediğim, çocuk gazlama tonundan çıkılıp daha ayakları yere basan bir kurguyla bize gelmeleri. Tabii bunun için teknik detayları tamamen iyileştirmeleri gerekiyor ki o konu için de sizi bir sonraki maddeye alalım.

Kulaklıktan Gelen Telsiz Sesi mi, Yok Artık!

Ne zaman Teşkilat’a bir bakmak istesem beni kahreden o detay.. 2022 yılındayız, dizide de tarih güncel. Sözde aşırı iyi teknolojilere sahip, bir de bu işlerden çok iyi anlayan bir elemanı olan bir ekibi izliyoruz tamam mı? Sahada çalışanlar uzağa bir yere gidiyor, kalanlar ve müdür de gizli ofiste. İletişimdeler internet vb. şeyleri kullanarak. Şimdi asabiyetim için kusura bakmayın; ULAN, her cümleden sonra sanki dağda operasyon yapan askermiş gibi telsiz sesi vermeniz niye? Çukur’daki Vartolu’nun haykırma şekliyle: NİYE ULAN NİYE!

Discord’dan bile konuşsanız olurdu, o derece. Dalga geçiyorum şu an tabii. Kullandıkları sistem her ne ise, emin olun telsiz sesi verecek bir şey değil. Herkesin efendi gibi kulaklığı var, gayet net de duyuluyor. O ses, çekmedi cızırdadı bağlantı koptu tarzında bir şey değil zaten. Alenen her cümleden sonra telsiz sesi. Bi “anlaşıldı tamam” kapanışı eksik. Müdür bilgisayardan çıkan ve gayet temiz duyulan, rapor veren personel sesine cevap veriyor, biz de editlenmiş halinde telsiz duyuyoruz uzun lafın kısası. Aklımızda dalge geçiyorlar resmen. Ya da bu detayları asgari düzeyde önemsemeyecek kadar dandik iş yapıyorlar bilemiyorum. Gerçekten çıldırıyorum ya. Hiç böyle planlamamıştım bu kısmı ama kısmet böyleymiş. N’apalım artık. Sonuç olarak dert ettiğim şey; dizinin fragmanları çok havalı, fikirler de teoride güzel ama pratiğe gelince tık tık tuşlara basan ve ekranını asla göremediğimiz bir bilişim uzmanı, birinci bölümden beri seyircinin dahi fark ettiği aşırı cringefest basit mantık hataları ama bunlara rağmen çok etkilenip alkışlamamızı bekleyen bir reji falan var. Ya da ne deniyorsa artık. Yapım şirketi? Yönetmen? Bilmiyorum. Kimin elindeyse güç, yazık. Pek sanmasam da umarım düzelir diyeceğim her zamanki gibi.

O Adam Gerçekte O Kadar Uzun Yaşamadı

Son olmasa da son olarak, tutan işlerin bin beş yüz bölüm uzatılması. Özellikle tarihi işlerde. Tavşanın suyunun suyuna dönüyor iş şakasız. Ya tamam izlendi, tamam para kazanıyorsunuz anladık da bir diziyi gereğinden fazla sezonlarcaaa ya da devam dizileriyle uzatmak ne kadar mantıklı? Zaten ayar oluyorum bağıran ya da savaşan insanları h̲e̲r̲ ̲y̲e̲r̲d̲e̲ görmeye, bir de bitmiyorlar artık.

Neyse, yavaştan bitirelim. Bu bahsettiğim maddeler Trt’nin birçok yapımı için geçerli. Planladığım şekilde dile dökemediğim için için bir türlü yazamıyordum ki korktuğum gibi de oldu. Kendimi rahat ve tam içime sinen şekilde ifade edemedim ama önemi yok. Anlatmak istediklerimi az çok anlamışsınızdır. Katılıp katılmadığınızı ve sizin de rahatsız olduğunuz başka durumlar varsa onları söylemenizi çok isteriz. Başka isyan veya eleştiri yazılarında görüşmek üzere.

Gelsin Hayat Bildigi Gibi Review of 13th Episode

We opened the episode with the Can & Aylin scene, which signaled that they will soon have a romantic interaction, and the beautiful speech of “butterfly” Araz – Sadi. Oh, and there was Derya’s meeting with the doctor, I can say that I didn’t like it very much. His speech was like too poetic.

Songul’s “my dear husband” mode in the police station was funny. And now that she doesn’t hesitate to call because she misses him, which is good.

It’s not nice that Aylin is bothered even by Gizem’s breathing and constantly puts unjust words on it. Are you the first teenager in the world to fall in love, girl? What are these attitudes.. She was right about the only “havalandırma” whatsapp group. Of course, a two-day lover should not be added to a group of high emotional value, which has a certain history and a great deal in common. Dumb Mert. I’m calling out to the screenwriters here, one jealousy scene was enough, you don’t need to write ten to make us understand how Aylin feels.

I think that Sadi’s habit of saving everyone he comes across from trouble is a bit exaggerated. Is this man a superhero, will he continue to be every kind of savior of everyone around him? Just wanted to say. Gizem and Mert’s supposedly romantic bike-learning adventure takes 3 seconds? Why? Man, if you write, please write properly and let the fans enjoy it. If I was one of them, I would have had a nervous breakdown because it was so slid over.

I’m tired of the Jalal thing. We DO NOT want to watch harassment plans like horror movie scenes much more. I made a The Walking Dead analogy in my head, in the scene where he walks to the girl with a stick. Let’s just say The Walking Dad. 😒🤢

Oguz’s words were good in the scene where the children were selling rice. Especially his acceptance of his debt of love and trust to his daughter.. After Songul saw the bride making menengich in the kitchen and passed out, while talking to Sadi, she made an imaginary scene up includes another man and her, to make him understand the issue. Sadi’s reaction to this, “get out of this topic” with a nervous face was very funny.

Let’s talk about school. The verbal abuse of the teacher, who showed interest in Sadi despite knowing that the man is MARRIED, ended with the intervention of the lovely counselor teacher. Sadi’s saying “God bless you” there = inner voice of all of us. It saddens me that Araz once again went and vilified the girl he LOVE. That’s not love, bro. When will you understand that things don’t work like that?

I am no longer surprised by Esra, because her husband is the most easily manipulated person in the world. He is immediately convinced, does not question, does not see obvious things. He is so easily deceived, I mean, a sucker..

Let’s get to the end of the chapter. The nonsense of Songül going to the smuggling report with a colleague who is fresh in the profession. Hello, take some more people with you! There were many logic errors just because including Sadi is a kind of necessity. But the part where Songul put a gun to his head was cute, no lie. It’s short but sweet.

Stay tuned for the next episodes.

Gelsin Hayat Bildiği Gibi 14. Bölüm Yorumu

Sanırım uzun zaman sonra keyif almadığım ilk bölümdü. İlk bir saat neredeyse elle tutulur hiçbir şey yoktu, kurgudaki kopukluk da bu bölüm çok daha rahatsız edici boyuttaydı. Sahneler böyle sırf yazmış olmak için yazıldıkça etkisi inanılmaz azalıyor hatta dürüst olayım sıfıra iniyor. Keyif almadan, göz devire devire ya da boş baka baka izliyoruz açıkçası. Neyse, her şeyi anlatacağım sıra sıra. Bütün şikayetlerimi döküyorum bu yazıda hadi bakalım.

Yerlere mi atsaydık karıcım?

Sadi’yle Yaver‘in arka koltuktan çıkacağına emin olduğumuz araba sahnesinde Songül yine söylenirken laf arasında Sadi’ye bırak aşkım demesi.. Bunlar artık gerçekten buram buram sevgili farkındayız dimi? 🤩 Biz dahil kimse yadırgamıyor da, müthiş. Süreç içinde doğal gelişen bir manitacılık oldu, hayırlı uğurlu olsun diyelim.

Ben modern bi insanım, görmezden gelirim yalanının ardından benim ayarlarımla oynuyo itirafı da komikti güzeldi. + Yaver’in ayrı oda muhabbeti. Ulan sen hep mi kralsın be adam. Hep mi doğru şeyler söylersin. Ağzın bal yesin bal. Çok seviyorum seni (Songül sesiyle) ama gerçekten!

Böyle hafif tatlı başlamamız icap etti, şimdi zottirik olan her şeye başlıyoruz hazırsanız. Öncelikle Melek‘in şizofren ruh hastası annesi. ULAN, sen nasıl kıt, akılsız, iğrenç bir yaratıksın böyle. Gözü kör desem değil, salak desem yetmiyor. Şu aptal durumu tarif etmeme yarayacak hiçbir sıfat yok. Her hafta söylüyoruz ama bi işe yaramıyor.

YETER. BIKTIK. VALLAHİ YETER BİLLAHİ YETER. BİTİRİN ŞU KONUYU, HALLEDİN. Ne halt ediyosanız edin ama midemizi daha fazla bulandırmayın. Bileklerimi dikine dikine kesicem sinirimden ya. Hayır bi de Melek’i gerçekten Yeşilçam karakteri sanıyorlar. Sağanak yağmurda ıslanıp üşüyerek türkü eşliğinde yürümek falan. Tüy diktiler resmen. Asabım bozuldu çok fena, üstüne bir de güldüm ya.

ATKI

Bazen böyle anlarda küfür etme özgürlüğümün elimde olmasını çok istiyorum biliyor musunuz. Bu iş iyice çirkinleşti. Komik bir tarafı kalmadı. Böyle rezil, aşağılık bir karakteri/olayı niye yazarsınız anlamış değilim. Yazana da, oynayana da, çekene de herkese çok sinirliyim şu an. Bi de uzattıkça uzatmışlar daha ne kadar saçmalarız diye fikir üretmişler sanki. Arsız bir insanı izlemenin zorluğunu geçtim, alenen evli birisinin eşine söylediği lafları, gösterdiği tavrı düşündükçe kan beynime sıçrıyo. BUNU HANGİ AKLA HİZMET YAZDINIZ? DERDİNİZ NE? BİZDEN NE İSTİYORSUNUZ? BİZ BU DİZİYİ SEVEREK İZLEMEYE DEVAM ETMEK İSTİYORUZ. CANIMIZDAN BEZDİRMEYİN.

Ayrıca dizinin başından beri var olan gerçeklikten uzak bazı replikler, konuşma tarzları vs bu bölümde çok çok çok çok çok artmıştı, yeri gelmişken söyleyeyim. Songül’ü biraz daha “normal” çerçevede yazarsanız çok seviniriz. Kadın hem “doğal” bir karakter, bir sürü samimi sahnesi var, ki o yüzden sevdik zaten, hem de böyle saçma sapan şeyler yapıyor. Goygoy uğruna mıdır yoksa oyunculuğun dozuyla mı ilgilidir emin değilim ama sahnedeki konunun da inanılmaz etkisi var bence.

Gerçi günlük hayatını da biraz o modda geçiriyor Songül onu fark ettim, sadece kusmuk Ays*l mevzusunda değil. Şeyden bahsediyorum çok fazla birbirinin üstüne binen kelime söylemek, soğukkanlılıktan milyar yıl uzakta el kol hareketleri, abartılı mimikler vs. Bunu da söyledim rahatladım ya. Ciddi sahnelerde müthiş bir oyunculuk izlemesek anlayacağım, ama Devrim’in potansiyeli ortada. Gayet harika veriyor duyguları, istese her şeyi yapar yani. Bi zahmet değerlendirsinler.

Hayırdır Nereye Yetişiyoruz?

Aylin’in ev arama sürecinin bir dakika sürmesi ve TC sınırları içinde öğrenciyi süründürmeden üstüne bir de dünya iyisi davranarak hele bir de indirim yaparak ev veren sahibi bulmaları ????????????????????????? Hani güncel sorunlara değiniyoduk. Öğretmen maaşı vs. konuşuyoduk. Noldu? İş öğrenciye gelince bi anda algınız mı kapandı. Hangi Türkiye orası alooo? Zaten geçiştirilmiş sahneler, bir de böyle tavır gördük iyice sinirim tepeme çıktı. Aylin’i izlemeye hiç meraklı değilim. Ama ne bileyim ev sahibi tatava yapsaydı, çocuklar gelip ikna etmeye çalışsaydı, veya Can’ın anne babası müdahil olup konuşsaydı, hiç olmadı Sadi gelip kefil olsaydı ikna etseydi vs. Çok daha güzel olurdu. Söylesene bitanem, harika olmaz mıydı lkdwjjkhjqlekjklewk.

He bir de döşeme ve temizlik işleri bittikten sonraki 10 saat süren lüzumsuz teşekkür sahnesi yerine (herkesin birbirine nasılsın diye sorduğu awkward kız isteme evleri muhabbeti vibe) birazcık eğlenebileceğimiz önceki anlar uzatılsaydı keşke. (Tamam anladık çok iyi insanlar, süperler ve müthiş anneler, kızların da ana acıları var okeeeey) Ne bileyim şarkı söyleselerdi badana yaparken. Bi örtüye aralarından birini koyup sallasalardı. Bunları da ben mi öğreteceğim ya? Pfffff.

Aylin demişken, Can’a cAnıM kAnkAmmm çektiği, bütün dizilerde var olan o sıfır IQlu karakter sahnesi.. Ya o sahne beni resmen bitirdi. Aklımıza hakaret abi. Çocuk orda drama queen bir vaziyette, düştüğü kara sevdanın??? acısını çekiyor, bizim kız da ay üzümlü kekim diyor wjekkehwjlkejlkew. Cidden canımı sıkıyorsunuz. Sana çok alışmıştım diye dertlenmesi de abartıydı bana göre. Yurtdışına göçmedi heralde, bi sakin ol oğlum. Neyse.

Yok Edirnekapı’dayım

Merdo’ya üzüldüm burda. Hıyar falan ama suçsuz olduğu bi konuda yargılandığı için içim acıdı yalan yok. Gizem de keşke söylemeseydi başka bi bahane bulsaydı. Genç çiftlerin konusu açılmışken, Vural ve Sevda kavgasını beğendim, ilginçtir ki. Zülfikar’ın müstakbel karısı ve annesini birlikte izlerken sırıttığı anlar da fena değildi.

Gelelim doğum gününe. Derya’nın gelmeyi kabul etmesi ve Sadi’nin hediyeye gösterdiği tepkiden anladığımız kadarıyla eskisi kadar gıcık bir durum yok ortada, acaba birbirlerine olan hisleri alevleniyor mu gibisinden. Sadi onun önünü kesti gibi, yüzde yüz Songül’e düştüğünü sayısız ses kanıtlayarak.

Dans anı güzeldi, Sadi’nin ufacık olan o şeyi bile akıl edip “Yengen yorulmasın Yaver” diyip elinden aldırması güzeldi, başöğretmen repliğiyle Atatürk portresi hediye edilip onurlandırılması güzeldi.

Bölüm Sonu

Diziye girdiği ilk anda hain bir şerefsiz olduğunun sinyalini veren Serdar müdürün Songül’ü tuzağa çektiği anda hem mutluluk (sonunda düzgün bir sahne izleyeceğiz diye) hem de heyecanla doldum. (Devrim Özkan etkisi, oyunculuğuna bir tebrik daha) Kısacık da olsa inanılmaz beğendim, hatta belki de bu bölümde beğendiğim tek sahne falan.

İnsanlara zarar vereceği için o kadar korkması, o paniği falan o kadar güzeldi ki, maşallah diyorum. Sadi’nin de hemen yetişip bulması yine biraz Hollywood tabi ama napalım, olacak o kadar.

Konudan bağımsız ama karakterle bağımlı, Serdar’a Sadi’leri görmesin diye sarılmıştı Songül. Sanki içinden gelmiş de yapmış gibi hesap sorulması anlamsızdı. Mizahi olsa bile. Songül’ün de demesi lazımdı. Mal kocacım, ortalıktan kaybolsaydın da ben de bıraksaydım çok meraklı değilim elin adamına on dakika sarılmaya diye. Hayır yani sahnenin (hug) yine sıfır realistik olmasını geçiyorum böyle de bi falsosu vardı ardınan. Neyse işte söylemek istedim.

ayrılmaları bence mantıklıydı

Uzun lafın kısası, biraz hayal kırıklığıydı bu bölüm. Belki bir sıkıntı vardır, aksilikler olmuştur. Eğer öyleyse en kısa zamanda çözülmesini düzelmesini dilerim. Ama yoksa da bu işi yazıp yöneten kişilerin kendine, kalemlerine, akıllarına mantıklarına bi çeki düzen vermesini. Dört gözle bekleyip, gün sayıp kavuştum diye sevindiğim dizinin bana verdiği şeye bak ya. Sinir krizleriyle dolu bir iki saat. Umuyorum ki haftaya mükemmel bir bölüm izleriz ve rahat bir nefes alırız, bu sefer fragman da çok içime sinmedi çünkü, önceden hep bayılırdım bu biraz şey.. Bilemedim. Neyse, en azından aksiyon var. Saççççma salak konuların sakız gibi uzatılmasından iyidir. Bakın ben her güzellik aynı anda olsun demiyorum, o tabiki imkansız. Sadece her rezalet, her anlamsız konu veya detay aynı anda üstümüze atılmasın diyorum. BAYMAYIN BİZİ.

Lütfen kusuruma bakmayın, biraz iç dökme gibi oldu bu sefer. Hatta ne birazı, tamamiyle öyle oldu dlkwjlkejklfj. Yorumlara henüz bakmadım, sizler ne düşünmüşsünüz sevdiniz mi falan diye Twitter’ı gezeceğim şimdi bi. Önceki Bölüm yorumunu bırakıyorum, haftaya görüşmek üzere! ❤️

Arda Kural’lı Yıldızlara Bak 28 Ekim’de Vizyonda!

Arda Kural’ın başrolünde yer aldığı “Yıldızlara Bak” önümüzdeki hafta yayına giriyor.

Doruk Tüzel’in yazıp yönettiği film acılı bir babanın hikayesini konu alıyor. İzleyicisine, yer yer dramatik olsa da umut dolu bir hikaye vaat eden Yıldızlara Bak’ın yapımcılığını KDF YAPIM (Kusursuz Dünya Film) üstleniyor.

Filmin, usta oyuncuları da içinde barındıran oyuncu kadrosu ise şöyle; Arda KURAL, Öykü GEMİCİ, Nilay YERAL, Tarık PAPUÇÇUOĞLU, Güven HOKNA, Altan ERKEKLİ, Gizem DENİZCİ.

Arda Kural’ın beyaz perdeye dönüş haberini veren filmin fragmanı geçtiğimiz Eylül ayında yayınlanmıştı.

Fragman Soundtrack: Tuğçe Bürge – Düşünceli

error: Korunan İçerik!