Susuşların Gölgesinden: EyFet
  Star TV de yayınlanmakta olan Söz dizisinin haşin, bir o kadar da marjinal çifti Eylem & Fethi için bir iki satır da ben yazayım dedim. Umarım okurken en az benim yazdığım kadar keyif alırsınız, iyi okumalar!
 Kan, ter, barut kokusu ve silah sesleri arasında yaşayan bir asker düşünün, adı Fethi.
Kendi çapında kafasında şekillendirdiği doğrularıyla yolunu çizen bir gazeteci düşünün, adı Eylem. Bu iki insanın bir kitapçıda göz göze gelmesiyle başlayan, başlarda zıtlaşma üzerine kurulu bu aşk hikayesi Eylem’in doğruları, Fethi’nin de korkularıyla ilmek ilmek işlenmeye devam ediyor.
 İlk tanışmalarından son sahnelerine bakarsak epey bir yol katetti Eylem ve Fethi. Hepimizin içinde ukde olarak kalan o son veda sehnesine gidelim isterseniz…
Gitmekle Gitmiş Olmazsın Aklın Kalır, Yüreğin Kalır…
 


 “Söyleyecek çok şeyim var ama, bir geceye sığar mı bilmem.” diyerek seslendi karanlık geceden Fethi Eylem’e, kendi içinde verdiği savaşta malup düşmenin yegane korkusuyla. 
“Sen sığdığı kadarını söyle, geceye neler sığarmış.” dedi kadın dolu gözlerle umarsızca beklentisini yüksek tuttuğu adamdan.
 
  Ama bütün beklentilerin zaman aşımına uğradığı dakikalardaydı Fethi. Koskaca geceye sadece iki kelimeyi sığdırabilmiş ve sevdiği kadına sarılmakla yetinmişti. İşte biz izleyicilerin beklentisi tam bu noktada kırılmışken, Eylem’in koşarak Fethi’yi öpmesi ikisinin de içine batan kalp kırıklarını onarmaya yetmişti o an için. Ama her güzel şey gibi bu da kısa sürmüştü. Kalpten gelen bir “gitme” kelimesini söylemek Fethi için zor, Eylem için de belki altından kalkamayacağı bir yük olarak kaldı içinde. Sonra ne mi oldu? Eylem aslında hiç gitmedi Fethi’den. Aklını ve yüreğini orada, kendi çapında zamanı durdurduğu yerde bıraktı… Ne de olsa insan zamanı durdurduğu yere aittir değil mi?
Sevdiğin Kadın Gider ve Parantezin Dışına Çıkarsın
 Fethi’nin vatanı uğruna herkesi yok sayacağını biliyorduk ama bu kadarını hiçbirimiz beklememiştik doğrusu. Gelin bir de gözümüzden yaşların sel olup aktığı o malum bölüme, Eylem’in ölüm sahnesine gidelim.
 “Daha kavuşamadan mevlam, ayrılık yazmış” dizeleri Eylem ve Fethi için yazılmış gibi sanki değil mi?
 Eylem’in omzundan o kurşun yarasının geçtiği an Fethi’nin içine kor bir ateş düştü. Sevdiği kadının canını göz göre göre tehlikeye atmıştı ama bir asker için her zaman tek seçenek vardı. Eylem’in acıyla yere yığılış anı bir perde gibi inmişti gözüne Fethinin. Koşarak çöktü sevdiği kadının yanına Fethi. Kendi açtığı yaraya bastırırken tüm gücüyle, zamanın aleyhlerine işlediğinin farkındaydı..
 “Maalesef, başaramadı.” 
İki kelime 18 harf. Fethi’nin hayatını karartmaya yetmişti. İnanmak istemiyordu Eylem’in gittiğine. Eylem güçlüydü, ayağa kalkar zannediyordu ama yere yığıldığıyla oraya çivilendiği bir olmuştu. Sevdiği kadını öldürmenin verdiği vicdan azabı bölüm boyunca Fethi’nin gözünden akan yaşlarda yansımıştı zaten biz seyirciye. Fethi’ye özgüvenini kaybettiren, rahat uyku uyutmayan bu olay beynine kazınmıştı artık. Ne başka bir güç ne de başka bir kalp dindirebilirdi Fethi’nin içindeki acıyla karışık vicdan azabını. 
Sevdiği kadın gitmişti ve parantezin dışına çıkmıştı adam.
Sen Bana Taşla Duvarla Geldin Ben Sana Çiçek Açtım
 11. Bölüme kadar hepimiz Eylem’in gazeteci olduğunu zannediyorduk, ta ki büyük bir ters köşeyle karşılaşana kadar. Bizim gazeteci kızımız istihbaratçı çıktı iyi mi 🙂
Bilidiğimiz üzere Sebo Fethiyi kaçırdı ve adamlarına Fethi’yi öldürmelerini söyledi. Dizinin gidişatı açısından birinin kurtarması lazımdı Fethi’yi. Kurtaran kişinin Eylem olması aralarındaki ilişkinin özeti boyutunda bence. 
 Eylem’in az kalsın ölmesine sebebiyet veren kişi Fethiydi ama buna rağmen Eylem bütün jengalarını kırıp sevdiği adamı kurtarmaya gitti. Hepimiz bu noktada Eylem’in Fethiye karşı aşkının ne denli derin ve büyük olduğunu gördük. 
Ama çekilen sahnelerden en’ler kısmına girerek ilk sırayı kapan sahne bu olur bence. Sırt sırta vermiş iki aşığın terörist öldürürken yaptıkları uyumlu hareketleri daha fragman çıktığında seyircinin odak noktası haline gelmişti. Bu hareket ekrana iki insan birbirine sırtını yaslarlarsa önlerinde hiçbir gücün duramayacağını yansıtmıştı. Umarız Eylem & Fethi’nin aralarındaki bağ hep bu şekilde ilerler…
 Aşka Düşüş
7. Bölümde hiçbirimizin beklemediği, fandomu sevindiren bir o kadar da hüzünlendiren o ilk sarılma sahnesine gidelim isterseniz.. Tabi Eylem’i gazeteci zannettiğimiz zamanlardı o bölüm. Şuna değinmeden geçemeyeceğim, Eylem karakterine de gazetecilik ayrı bir yakışıyordu.

“Olanlardan sonra merak ettim seni” diyerek sevdiği kadının karşısına oturdu Fethi, Eylem’i biraz olsun yaşadığı olaydan sıyırabilme maksadıyla.. Ama izleyici olarak sarılma sahnesinden önce en derin ve anlam yüklü sahne şuydu;
“Az kalsın seni vurmak zorunda kalıyordum.”
“Az kalsın benim yüzümden ölüyordun Eylem.” 
 İşte bu tek cümle, iki ayrı söz hem Eylem’in hem Fethi’nin içindeki kurak topraklara çiçek açtıran, su serpen, merhem olan.. nasıl tanımlamak isterseniz tanımlayın ilk aşka düşüşün simgesiydi. Çünkü ikisi de biliyordu birbirlerinin denizinin dalgasına kapılıp tenha limanlara sürükleneceklerini..
 Bir insan bir insanın içindeki loşluğa ancak tek şekilde çare olurdu. Kalpten gelen bir sarılma, yada en can alıcısından bir öpücük. Yarım kalmışlığın, korkaklığın, susuşların ve daha bir çok şeyin tanımıydı sarılmak Eylem ve Fethi aşkının lügatında. Bu aşkın lügatında her kelime anlamını bulmuştu ama bir tek aşk kelimesi anlamsız kalmıştı. İlmek ilmek örülmeye devam eden Eylem ve Fethi aşkının bir gün anlamsız kalan o kelimeyi tamamlaması dileğiyle..
EyFet fandoma selam olsun!