tds_thumb_td_300x0
Macera-Casusluk Temalı Gerçek Bir Mini Dizi: The Spy

Merhabalar. Bugünkü konumuz Netflix’in 6 bölümlük mini dizisi “The Spy”.

Uzun dizilere başlamaya niyetim yok, mini dizi izlemek istiyorum diyorsanız bu dizi size göre olanilir. IMDb puanı 7,9 olan bu macera – casusluk dizisi gerçek bir olaydan uyarlanmış. Başrolde ünlü komedyen Sasha Baron Cohen var. Cohen, Diktatör ve Borat gibi yapımlarla hatırlarda kalan bir isim. Bildiğim kadarıyla Sasha Baron Cohen’in ilk dram ve bir platform dizisi bu. Cohen’i görünce illa ki bir yerde komedi beklentisine giriyorsunuz ama bu beklentiniz bu dizi için şimdilik bir kenarda durmalı. Oldukça iyi bir oyunculukla bu mini diziyle de adından çokça söz ettirecek gibi duruyor. Tek kelimeyle anlatsam, döktürmüş.

Yakın tarihe, Orta Doğu siyasetine, ajan dizilerine ilgi ve alakanız varsa izlemeniz kaçınılmaz. Tarihi bir dizi olması sebebiyle gerek kıyafetler, gerek çekilen ortamlar ve dekor çok önemli. Bu konuda beni açıkçası çokça tatmin ettiğini söyleyebilirim. Dizinin bölüm süreleri ve bölüm sayısı cidden çok tadında. Kısalsa, konu anlatılmaz. Uzasa, tekrara girilir ve sıkar. Bence o açıdan kesinlikle başarılı bir iş yapılmış.

Konusu 

Dizi yaşanmış olan gerçek bir konudan uyarlama. Bu bence çok önemli çünkü gerçek konulara herkesin bakış açısı çok daha farklı oluyor. Dizi, Uri Dan tarafından yazılan İsrail’den gelen casus kitabından ilham alıyor. 1960’lı yıllarda ilk başta İsrail’de geçen bu dizi Eli Cohen adında bir muhasebeciyi anlatmakla başlıyor. Eli, işini iyi yapan bir muhasebecidir. Vatanını seven bir adam olan Eli, İsrail İstihbarat Teşkilatı olan Mossad’a defalarca başvurur fakat hiçbir başvurusu kabul görmez. Eli Cohen’in şansı İsrail ve Suriye arasında tırmanan gerginlik olmuştur. Bu gerginlik sonrası İsrail hükümeti, Suriye’den bilgi akışı sağlanması için oraya Mossad tarafından bir casus gönderilmesini ister. Mossad Genel Direktörü Meir Amit, daha önce Mossad’a sürekli başvurmuş fakat reddedilmiş bu adamı takibe alır. Aile hayatını, iş hayatını kontrol eder. Geçmişi ve yaptığı işler belgelenir. İyice incelenir. Tam tabiriyle didik didik edilir. Vatanseverliği ve yaptığı işlerle de “olur” belgesini alan Cohen, masasında bulduğu bir belge ile bir anda kendini Mossad’ın hızlandırılmış casus eğitiminde bulur. 6 aylık çok çok hızlı bir casusluk eğitiminin ardından Eli Cohen, Kemal Amin Thabet kimliğiyle Arjantin aktarmalı olarak artık Suriye’ye sızmaya hazırdır.

“Ya cidden bu kadar iyi mi bu dizi?” dediğinizi duyar gibiyim. Dizi su götürmez bir biçimde tarafsız değil. Bu da elbette şaşırtıcı değil fakat bizler diziyi izledikten sonra da durumu anlayabiliriz. Bazı yerlerde Arap Yarımadasından yerler yerine Türkiye’yi görüyoruz. Kendi ülkemiz olunca bu tarz hatalar elbette gözümüzden kaçmıyor. Çok ciddi bir hata değil bence, olur o kadar.

Bir oturuşta bitirebileceğiniz bu casusluk dizisi bence Netflix’in en iyi mini dizi yapımlarından biri olabilir. Sıkılmama garantisi verebileceğim bu diziyi bence hemen izlemeye başlayabilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler ve sağlıklı günler.

Son Yılların En İyi Playlistlerinden Birine Sahip Olan Film: Baby Driver

Merhabalar. Konumuz Netflix’e yeni eklenen, son yılların en iyi playlistlerinden birine sahip filmi olan Baby Driver.

Baby Driver Türkçe ismiyle “Tam Gaz”, Edgar Wright yapımı bir aksiyon filmi. IMDb puanı 7,6 olan bu suç ve macera dolu film daha başlangıcı ile beraber sizi ekran başına kitleme potansiyeline sahip.

Filmin Türkçe ismi “Kasım’da Aşk Başkadır-Sweet November” tarzı değişik bir çeviriye sahip. Tam Gaz ismi izleyiciler tarafından pek benimsenmedi. Baby Driver ismi kesinlikle çeviri olmaksızın bu filmi tanımlamaya yetiyor.

Ant Man, Zombilerin Şafağı, Sıkı Aynasızlar, Dünya’nın Sonu ve TenTen’in Maceraları filmlerinde imzası bulunan genç, başarılı Edgar Wright’ın yönetmen ve senaristliğini yaptığı Baby Driver’ın başrolünde Aynı Yıldızın Altında filminden hatırladığımız Baby rolüyle Ansel Elgort var. House of Cards’tan tanıdığımız Kevin Spacey Doc, Titanların Öfkesi’nden Lily James ise Debora rolüyle karşımızda. Bu enfes aksiyon, Edgar Wright’ın Amerika’da çektiği ilk film olma özelliği taşıyor.

Herkesin uzman olduğu bir iş vardır. Baby’nin uzman olduğu iş ise araba sürmektir. O, her sürmeye başladığında bilin ki aksiyon başlamak üzeredir. Doc, yıllar önce kendi arabasını çalan bu gencin potansiyelini görür ve onunla çalışmaya başlar. Yaptığı bütün işlerde şans meleği olan sürücü Baby ile beraberdir. Kavgalı bir aile ortamında büyüyen, geçirdiği kaza sonucu ailesini kaybedip kulağında oluşan sürekli bir çınlama ile yaşamak sorunda kaldığı için sürekli müzik dinleyen, az konuşan ve herkesle mesafesini koruyan Baby, güzel garson Debora ile tanışıp ona âşık olur. Bir şans eseri girdiği suç dünyasından uzaklaşmadan gerçekten mutlu olabilmesinin mümkün olmadığını gören Baby, ait olmadığı o dünyadan uzaklaşmak isteyecektir. Baby’nin uzaklaşması da pek kolay olmayacak, uzman olduğu işi yapmak zorunda kalacak yani sürmeye devam edecektir.

Artık bir klasik haline gelen “arabalı” suç ve aksiyon filmlerine benzemeyen bu filmde inanılmaz iyi bir müzik – olay bağlantısı var. Müzikler bildiğimiz popüler olanlardan değil, old but gold denilen cinsten. Eski fakat çok çok iyi. Yani Shazam’ınızı hazırlayın. Film sonrası bu müzikleri beğeniyle dinleyeceğinizden eminim.

Gerek iyi kurgusu, gerek başarılı oyunculukları ile Baby Driver klasik aksiyon filmlerinden çok farklı. Müzikle beraber olan olay geçişleri bunu kanıtlar nitelikte. Film sanki müzik üstüne kurulmuş, sanki müzikler sahneleri yönlendiriyor hissine kapılabilirsiniz. Çekim kalitesi ve olay örgüsü ciddi manada top class seviyede.

Müzikleri övgünün dışında ödülü de hak etti elbette. 2018 Empire Ödülleri’nde en iyi soundtrack ödülünü alan bu film aynı sene BAFTA ve Film Eleştirmenleri tarafından en iyi kurgu, NME tarafından en iyi film ödülünü aldı.

Hiç sıkılmadan seyredeceğiniz, müziğe ve aksiyona kesinlikle doyacağınız bir Edgar Wright şaheseri olan Baby Driver’ı kesinlikle izlemelisiniz.

Designated Survivor İncelemesi ve RTÜK

Merhabalar. RTÜK’ün talebi ile bir bölümü Netflix’ten kaldırılan Designated Survivor, herkes tarafından merak edilen bir dizi haline geldi. Peki neden gündeme geldi bu dizi?

Designated Survivor, politik bir drama dizi. İlk 2 sezonu ABC’de yayınlandı. Daha sonra Netflix tarafından 3. sezonu çekildi. IMDB puanı ise 7,9.

2016 yılında başlayan dizi 53 bölümden oluşuyor.

Konusu

Dizi, “Atanmış Varis” söyleminin açıklanması ile başlıyor. “Atanmış Varis”, tüm kabinenin aynı anda aynı yerde bulunma durumunda orada olmayan genelde de bir kabine üyesi olan bakanlar arasında seçiliyor. Yani ülke yönetiminde çok etkili olmayan bir yetkili, tüm kabineye bir şey olması durumunda başkan olarak göreve başlıyor. Bu başkana “Atanmış Varis” deniyor. Türkiye’deki vekalet sistemine benzer bir durum olarak anlayabiliriz.

Başrolde Tom Kirkman karakterine hayat veren aktör Kiefer Sutherland, 24 dizisi ile hala hatırlarımızda. Başarılı bir akademisyen olan Kirkman, Başkan Richmond’un isteği ile Şehircilik Bakanı oluyor. Bakan Kirkman, eşi Alex ile beraber ABD Başkanı’nın konuşmasını dinlerken aniden sinyal kesilir, Gizli Servis terör saldırısından şüphelenir ve Kirkman aniden Beyaz Saray’a götürülür. Patlama sonrası başkan, tüm kabine, tüm kongre ve temsilciler meclisi üyeleri hayatlarını kaybeder. Hayatta kalan tek kişi, önceki gün Başkan tarafından görevden alınması gündeme gelen Bakan Kirkman’dır. Atanmış varis olarak, Kirkman bir anda kendisini başkan olarak bulmuştur.

Daha sonrasında Başkan Kirkman’ın ulusal, uluslararası, kişisel, ailevi hiç hazır olmadığı onlarca sorun ile mücadeleleri ile dizi devam ediyor.

Dizi bir kaos senaryosu ile başlasa da güncel sorunlardan da bahsediyor.

Bir avukat olan First Lady’yi, Californication dizisinden hatırladığımız Natascha McElhone canlandırıyor. House MD dizisindeki rolüyle sevdiğimiz Kal Penn, göçmen bir ailenin başarılı çocuğu olarak başkan tarafından basın sekreterliğine getiriliyor. Bunu güncel göçmen karşıtlığına cevap olarak görebiliriz. Maggie Q, bu olayları derinlemesine araştıran bir FBI ajanını canlandırıyor.

Diziden ve konusundan derinlemesine bahsettik, peki neden RTÜK bir bölümü platformdan kaldırdı? Netflix, “Yerel kanunlarla uyum içinde olmak için” bölümün yayından kaldırıldığını açıkladı. Dizi yayınlandığı zaman da oldukça tepki çekmiş ve eleştirilmişti.

Ne var bu bölümde diyecek olursanız kurgu olarak her ülkenin siyasi isimlerini çokça görüyoruz. Bahsedilen bölümde ise Türkiye Cumhurbaşkanı Fatih Turan,  yaptığı ABD ziyareti sonrası Tom Kirkman ile basın açıklaması yapıyor. Bu arada Kirkman bir bağımsız olarak gösterilmekte. Ne Cumhuriyetçi ne de Demokrat. ABD’nin kurucusu Washington gibi bir bağımsız. Senaryoya göre Cumhurbaşkanı Turan, basın toplantısında ülkesinde olan darbe girişiminin sorumlusu Nuri Şahin’i neden hala kendilerine iade etmediklerini soruyor. Bu arada isimlere dikkat ederseniz, futboldan alındığını anlayabilirsiniz. Fatih Terim – Arda Turan karışımından Cumhurbaşkanı Fatih Turan, Almanya’da senelerdir futbol oynayan Nuri Şahin’in ismi de sözde akademisyen Nuri Şahin’e veriliyor. Dizide Cumhurbaşkanı Fatih Turan, çok otokrat ve sert bir karakter olarak gösteriliyor. Darbe girişiminin lideri sözde akademisyen Nuri Şahin ise demokrat hatta Türkiye’nin demokrasi için tek şansı olarak görülüyor. Başkan, Şahin’i Beyaz Saray’da ağırlayıp onu Türkiye’ye iade etmeyeceğini söylüyor. Sözde demokrat olan Şahin, Türkiye demokrasisi için ABD’de eylemler düzenliyor. Cumhurbaşkanı Turan, güncel bir konu olan İncirlik Üssü’nü kapatmak ile Başkan Kirkman’ı tehdit ediyor.  Daha sonra yine karşımıza farklı sorunlarla Fatih Turan karakteri yine karşımıza çıkıyor.

Geçen sene yayımlanan yönetmelik ile dijital platformlar RTÜK denetimine girmişti.

Netflix Türkiye’den kaldırılan bölüm, dünyanın geri kalan ülkelerinde halen izlenebiliyor.

Yazar: Emre Kaan Özcan

error: Korunan İçerik!